Yaptığı çalışmalarla uluslararası alanda en prestijli ödülleri kazanan, Anadolu müziğinin dünyaya açılan yüzü olarak adlandırılan Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık, GÜNAYDIN'a konuştu. Yurtsever bir anlayışla Türkiye'nin müzik kültürüne katkıda bulunmak amacıyla müzik projelerini hayata geçirdiğini söyleyen Saltık, "Kazandığım parayı yine bu topraklara yatırıyorum" dedi.
Yaşadığımız coğrafyanın unutulmaya yüz tutmuş ezgilerini günümüze taşıyan birçok projeye imza attınız. Neydi sizi bu ezgilerin peşine düşüren şey?
Sektöre ilk girdiğimde bu coğrafyada çok zengin bir müzik mirası olduğunu ama bununla ilgili araştırmaların az olduğunu fark ettim ve paramın bir bölümünü bu araştırmalara yatırdım. Eski Osmanlı kayıtlarından azınlıkların ezgilerine kadar kaybolmaya yüz tutmuş müzikleri bugüne taşıdım. Yaptığım bu çalışmalar başlarda bölücülük diye algılandı ama zamanla aslında Kalan Müzik olarak çalışmalarımızın ülkemizin ne kadar yararına olduğu anlaşıldı. Bu çalışmaları, yurtsever bir anlayışla ülkemin müzik kültürüne katkı sunmak amacıyla yaptım. Bugün hâlâ müzik kültürümüzün daha derin araştırılması için bütçe ayırıyorum. Ticari işler de yapıyoruz ama Kalan Müzik'i bu noktaya taşıyan şey, müzik arşivlerini bir araya getirmek ve bunları gençlere sunmaktır.
BİZ KRİZDEN ETKİLENMİYORUZ
Müzik kültürümüzün yaşatılması açısından bu çalışmalar gerçekten çok kıymetli. Peki bunları yaparken ticari açıdan risk aldığınızı düşünüyor musunuz?
İlk başta bu çalışmaları yaparken bizimle dalga geçiyorlardı. Ne yapmaya çalıştığım başta anlaşılmadı ama zamanla görüldü ki; arşivlerimiz bizi müzik şirketi olarak çok zenginleştirdi.
Zengin arşive sahip olduğumuz için en popüler film ve dizi müziklerini biz yaptık; mesela, 'Hatırla Sevgili', 'Elveda Rumeli'.
Şimdi de 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisinin müziklerini biz yapıyoruz. Bu dizilerde kullanılan türkülerin tarihi 200-300 yıl önceye dayanıyor. Geleceği görerek adım attım hep. Zamanında yaptığımız araştırmaların sonucunda dünyada bile birçok plak şirketi batarken, biz krizden etkilenmiyoruz.
Hayata geçirdiğiniz projelerle Anadolu'yu dünyaya açtınız, birçok prestijli ödül aldınız.
Çalışmalarınızın özellikle uluslararası alanda bu kadar ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?
Hiç beklemiyordum, zaten uluslararası alanda ödül almak için de yapmadım. Türkiye'de müzik alanında eksiklikler vardı, bunu tamamlamak amacıyla yaptım. Yurtsever bir insan olarak ödülden öte benim için önemli olan, ülkemin kültürüne katkı sağlamak ve onu dünyaya tanıtmaktır.
CHP KENDİNİ YENİDEN DİZAYN ETMELİ
'Dersim katliamını CHP yaptı' açıklamanız ses getirmişti. CHP sizce niye hâlâ bu katliamla yüzleşemiyor?
1938'de ülkeye tek hakim güç CHP'ydi. Kamuoyuna yansımasa da CHP kendi içinde yüzleşmiş olabilir. Ama CHP kendi içinde çok dağınık bir parti. Farklı farklı ekipler barındırıyor içinde. CHP zaten yönetilmiyor, idare ediliyor bence. Şimdiye kadar gelen liderler, parti içinde tam hakimiyeti sağlayamadı. Baykal da, Kılıçdaroğlu da öyle. CHP'nin iktidara gelmek gibi bir derdi, öyle bir çabası da yok zaten. İktidara gelse bile ülkeyi yönetecek kadrosu olduğunu da düşünmüyorum.
CHP başarısız. Üç-dört tane başörtülü hanımı partiye alarak halka açılım yapılmaz. Daha önce başörtüsüne karşıydın, şimdi bu insanları partiye alsan da halka inandırıcı gelmez. Kendini yeniden dizayn etmeli, yenilemeli. Şunu da söylemek gerekiyor ki, ana muhalefet olarak CHP, hükümeti zora sokacak, meclisi kilitleyecek çok da fazla harekette bulunmadı. Zaman zaman destek oldu devletin politikalarına.
CHP, hükümeti hedef alarak 15 Temmuz'a 'kontrollü darbe' dedi ama...
Devletin için sızmış olan FETÖ, halkın üzerine bomba yağdırdı, tank sürdü, ülkemize büyük bir zarar verdi. Ama bu yapılanma ne yazık ki hâlâ tam olarak temizlenmedi. Devlet FETÖ ile mücadele ederken, FETÖ soruşturması kapsamındaki bazı hukuki uygulamalar ise bu sürece zarar veriyor diye düşünüyorum. Uluslararası alanda 15 Temmuz'u ve FETÖ'yü daha iyi anlatabilmek için hukuki açıdan tartışmalara yol açmayacak şekilde yürütülmeli tüm davalar.
UNUTMAYALIM HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ
SABAH'a röportaj verenlere yönelik sosyal medyada linç kampanyaları yapılıyor. Benzer bir kampanya resepsiyona katılan sanatçılara yönelik de yapılıyor... Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Düşüncelerini açıkça ortaya koyuyorsan hangi gazeteye konuştuğunun hiçbir önemi yok.
Ben size de röportaj veririm, başka bir basın kuruluşuna da. Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla başladı bu linç kampanyaları. Çünkü önüne gelen cahilce fikir beyan eder oldu. Eskiden de var böyle şeyler ama bu denli değildi. Zamanında beni de farklı dillerde yaptığım çalışmalardan dolayı 'bölücü' diye yaftaladılar. Kim nereye isterse konuşur, buna kimse karışamaz. Cumhurbaşkanlığı Resepsiyonu'na katılmayan sanatçıları eleştiriyorum. Devletin düzenlediği etkinliğe bakıyorum; hep aynı sanatçılar katılıyor. Davet edilen tüm sanatçılar katılmalı bu etkinliğe. 'Ben katılmıyorum' denmemeli. Hükümet değil, devlet davet ediyor seni. Sen bu ülkede yaşıyorsan, vergini veriyorsan, o zaman hükümetin politikalarını beğenmesen de, devlet davet ediyorsa buna icabet etmelisin. Kayıkçı kavgasına son vermeliyiz artık.
Unutmayalım hepimiz aynı gemideyiz. Birbirimizle kavga etmenin hiçbir anlamı yok.
"Zamanında beni farklı dillerde yaptığım çalışmalardan dolayı 'bölücü' diye yaftaladılar" dediniz. Bunu biraz açar mısınız?
Benim bütün çabam; bu coğrafyadaki kültürel zenginliği yansıtan projeler yapmak. Mesela Türkiye'de Kürtçe ezgilerin bu kadar yaygınlaşmasında benim katkım çoktur. 90'ların zor koşullarında bile insanların kendi dillerini konuşmasını savunmuş biriyim. Çözüm süreci başladığında çok mutlu olmuştum. Başkan Erdoğan, bu süreci siyasi açıdan ciddi risk alarak, cesurca ve samimi bir şekilde başlattı. Ne yazık ki görünmez bir el bu süreci sabote etti.
POPÜLER KÜRT SANATÇILAR PKK KORKUSUYLA TRT ŞEŞ'E ÇIKAMADI
Geçmişte Kürtçe konuşulması bile yasakken şimdi TRT Şeş kanalı var. Bu çok önemli bence...
Kürtçe televizyon kanalının açılması büyük bir olaydır. Ben de çok önemli buluyorum. Popüler Kürt sanatçıları PKK korkusuyla TRT Şeş'e çıkamadı. İlk açıldığında da söyledim bunu. Özellikle sanatçıların yurt dışı konserlerini engellemeye çalıştı. Popüler Kürt sanatçıları zaten yurt dışı konserlerinde bir sürü mağduriyet yaşadı geçmişte. Mesela sanatçıları yurt dışına dernek adı altında konserlere çağırıyorlar, sonra da konser alanına PKK bayrağı asıp, örgüt propagandası yapıyorlar. Birçok sanatçı mağdur oldu bu yüzden. Bunlardan bir tanesi de Ahmet Kaya'dır. Ahmet Kaya benim yakın arkadaşımdı. Tanıdığım en yurtsever insanlardan biridir.
Konu Ahmet Kaya'dan açılmışken bir dönemde de ona yönelik linç kampanyası yapılmıştı belli çevrelerden..
Bir kesim ucuz milliyetçilikle Ahmet Kaya'ya büyük bir haksızlık yaptı. Şu anda kendine solcuyum diyenlerin bir kesimini biraz kazıdığında altından faşizm ve Kürt düşmanlığı çıkar. Biraz sohbet edip konuştuğunda eyvah diyorsun yani. 68 kuşağındakiler, 12 Eylül öncesindeki solcular böyle değildi. Kürt ile Türk kardeştir. Etle tırnak olmuşlar. Kürt ile Türk'ü kimse birbirine düşüremez. Emperyal devletler çok çok denedi ve hala da deniyor Türk ve Kürt'ü ayrıştırmak için ama başaramazlar.
Her kim Türk ile Kürt'ü ayrıştırmaya çalışırsa, emperyalistlere hizmet eder.
Mezhepsel ayrımcılık yapan da aynı şekilde Batı'ya hizmet ediyor demektir. Bu ayrıştırmayı yapanlar bana göre Türkiye düşmanıdır. Biz ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalıyız.
SABAH DERSİM'LE İLGİLİ BELGELERİ CESURCA YAYINLADI
'Tertele: Ağıtların Diliyle Dersim 38' başlıklı çalışmanızda Dersim'de yaşananlardan sonra halkın ağıtlarını anlatıyorsunuz.
Dersimli olarak bu çalışmayı yaparken neler hissettiniz?
'Tertele, eşim Nilüfer Saltık'ın yapmış olduğu özel bir çalışmadır. Nilüfer, benim arşivimde bulunan fotoğraflardan yola çıkarak, köy köy gezip bilgi ve belge topladı Dersim katliamıyla ilgili. İki yıl boyunca çok geniş bir saha çalışması yaptı.
SABAH gazetesi de cesur biçimde daha önce yayınlanmamış bu belgeleri yayınladı.
Dersim 38 hikayeleriyle büyümüş biriyim. Devlete karşı ayaklanma olmamasına rağmen halk sistematik biçimde katledildi 1938'de.
MÜZİKTEN KAZANDIĞIMI YİNE BU TOPRAKLARA YATIRIYORUM
Müziğin dijital platforma taşınması, müzik şirketi olarak sizin çalışmalarınızı nasıl etkiledi?
Akıllı telefonların gelişmesiyle birlikte insanlarımız artık müziği telefonlarından dinliyor. Bu da sektörü zora soktu. Ancak iyi şirketler hızla bu yeni duruma uyum sağlayıp toparladı kendini.
DEVLET MESLEK BİRLİKLERİNİ BİRLEŞTİRMELİ
Krize rağmen benim dışımda Polat Yağcı, Deniz Erdem, Samsun Demir ve Ahmet Çelenk gibi yapımcılar halen müziğe yatırım yapıyor. Bence sektörün kahramanı bu isimler. Bazıları paralarını yurt dışına yatırırken, biz müzikten kazandığımızı yine bu topraklara yatırıyoruz. Ama sektörün canlanması için telif yasasının çıkması gerekiyor. Telif hakları ile ilgili yeni düzenlemeler Meclis'e gelecekti ancak meslek birlikleri arasındaki gerilimler bu süreci geciktirdi. Devlet, meslek birliklerini birleştirmeli ve tek elden yönetilmeli. Devlet, mikro açıdan karışmasa da makro anlamda müdahale etmeli. Yurt dışında mesela müzik sektöründe meslek birliklerini profesyonel ekipler yönetiyor.