40 yıldır kaleme aldığı şiirleriyle şarkılara damga vuran Ahmet Selçuk İlkan, GÜNAYDIN'a konuştu... Birbirinden ünlü isimlerin Ahmet Selçuk İlkan'ın yazdığı şarkılarından oluşan albümüyle son günlerde çok konuşulan İlkan, Zeki Müren ile ilk tanışmasında Müren'in kendisini mekanın temizlik elemanı, çaycısı zannettiğini söyledi...
40 yıllık heyecan olsa gerek bu albüm...
İnsan şair olsa da açıklayamaz. Gerçekten yaşamak gerekiyor. 40 ses, 40 nefes olarak yola çıktık. İkincisi de gelecek. Güzel bir albüm oldu. Yapımcım Polat Yağcı ile şarkıları seçerken zorlandık. Ama iz bırakan, anılarımıza eşlik eden şarkılarımız olsun istedik. Hayatımın hatıra defteri gibi bir albüm oldu.
KİMİ ÇAĞIRSAM KOŞARAK GELDİ
Şarkıları seçerken zorlandığınızı söylediniz... Peki, şarkıları okuyacak sanatçıları seçerken zorlandınız mı?
Kolay oldu. Çünkü kimi davet ettiysek kabul edip koşarak geldi. Şarkıları sanatçılarımıza bıraktık, hepsi kendi şarkılarını seçti. Nitekim sonucunda da çok enfes bir albüm ortaya çıktı.
Şarkıları seçerken eski günlere gittiniz mi?
Hem benimle birlikte o dönemleri yaşamış bestecilerimiz, hem de bu şarkıları yüreklerinde saklamış olan milyonlarca müziksever aynı duyguları yaşayacaklar. Hayatları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçecek. Kimi bu şarkılarla sevdi, kimi nişanlandı, kimileri ayrıldı... Bu şarkıları yeniden dinlediklerinde, yeniden o yıllara gidecekler.
Şarkıların yazarken, neler yaşadınız? Hangi duygularla kaleme aldınız?
Ben gözlemci bir yazarım. Kendi hayatımın şarkılarının yanı sıra hayatta karşılaştığım, aynı dönemde yaşadığım şahit olduğum aşkların hikayesini de yazdım. Hayatta her insanın bir şiiri var. Keşke ömrüm yetse; herkesin şiirini yazmak isterim. Herkesin hayatı önemli diye düşünüyorum. Bu gözlemci yanımı çok iyi kullandım. Eğer sadece kendi hayatımı yazsaydım şarkı sözlerinde tekrara düşerdim. Öyle hikayelere tanık oldum ki... Kalbe dokunan mısraları yazmaya çalıştım.
ŞARKILAR ŞARKICIYA UYGUN OLMALI
Şarkıların sanatçıların üzerine yapışması diye bir şey var. Mesela, 'Kurşuna Gerek Yok' şarkısı İbrahim Tatlıses'e ait diyoruz. Bu sizi üzüyor mu?
Şarkıların edeta bir stilist, bir modelist tarzıyla yazılması gerekir. Eğer 'Emmioğlu'nu Ferdi Tayfur'a vermeyip bir kadın sanatçıya verirseniz olmaz... 'Gözler Kalbim Aynasıdır' şarkısını güzel gözlü Emel Sayın'a vermeseydik bu kadar popüler olmazdı. Terzinin elbise dikmesi gibi, sanatçılara şarkıları tam oturttuğunuz zaman başarılı oluyorsunuz. Bir de şöyle bir konu var: Şarkılar tek dalda yazılmamalı. Bir araştırma yaparsanız; arabesk, pop, Türk sanat müziği veya protest müzik şarkılarını her dalda tek ben yazmışımdır. Kimi zaman Ahmet Kaya ile, kimi zaman Ferdi Özbeğen ve Ümit Besenlerle çalıştım. Kimi zaman fantezi, kimi zaman Türk sanat müziğinde bulursunuz beni. Herkes her şarkıyı her şeyi yazabilir ama akılda kalmak, nesiller boyunca kalıcı olmak çok önemlidir.
TÜRKİYEMİZ İÇİN GÜZEL ŞARKILAR YAPTIM
Son yıllarda beste ve şarkı sıkıntısı var. Bir şair olarak bunu değerlendirir misiniz?
Türkiye'de şiir çok seviliyor. Müzik
eleştirmenleri kalmadığı için maalesef;
insanlar çok şeyin farkına varamıyor.
Söz yazarı, bestekar, aranjör ve yorumcu
farklıdır. Herkes işini yaptığı zaman iş
devleşiyor. Son yıllarda müzik şirketleri
daha ekonomik olsun diye şarkıcıya
'Sen çok da iyi beste yaparsın, yazarsın,
okursun' diyorlar. Şarkıcı hem yazıyor,
hem okuyor. Herkes Orhan Gencebay
gibi değil. Şairin şiirini yazmadığı şarkı,
bestecinin bestesini yapmadığı şarkı da
biraz eksik doğar. Ya elleri kalbe götüren
şarkı yapacaksınız, ya da elleri havaya
götüren. Hayat sadece vur patlasın çal
oynasın değildir. Nitekim 15 Temmuz
darbe zamanında 'Şehitler Marşı'nı yazdım.
Türkiyemiz için çok güzel şarkılar
yaptım. Hayatın gerçeğine dokunan şiirler
yazdım. Sanat ve sanatçılar toplumun
çimentosudur, birleştiricidir. Hepimizin
halka örnek olması gerekiyor.
Şarkınızı okumasını istediğiniz sanatçılar var mı?
Hayatta en büyük arzum, üç kişiydi:
Orhan Gencebay, Tarkan ve Sezen Aksu.
Orhan Gencebay'la şarkı yaptık, yakında
çıkacak. Sezen Aksu ve Tarkan kaldı. İnşallah
onlarla da çalışırım.
ZEKİ MÜREN BENİ TEMİZLİKÇİ ZANNETTİ
'Kahır Mektubu' şiirini 20 yaşında yazmışsınız ve rahmetli Zeki Müren'le tanışmışsınız. Anlatır mısınız bize tanışmanızı...
20 yaşında Alman Dili
ve Edebiyatı bölümünde
okuyordum. Zeki Müren,
Selami Şahin'e benimle
tanışmak istediğini belirtmiş.
Elimde ders kitaplarımla
İMÇ Unkapanı'na
birlikte gittik. Müzik şirketinde
bütün görkemiyle
Zeki Paşa oturuyordu.
1980 yılıydı. İçeri girdiğimde
büyük heyecan
yaşadım, dizlerim titriyordu.
Zeki Bey, 'Kahır Mektubu'
şiirini hiç kesmeden
okudu ve Türk müzik tarihinde
ilk kez yarım saat
süren bir şarkı oldu. Muzaffer Özpınar ve
Selami Şahin'le birlikte şakalaşıyorlardı.
Ben büyük bir hayranlıkla o sohbeti izlerken,
bir ara Zeki Bey, Selami Bey'e dönerek,
"Ciddi olalım artık,
büyük şair geldi mi?"
diye sordu. Bana dönerek,
"Yavrum dikilme de ortalığı
topla, temizle" dedi.
Selami Bey, "Paşam, o
Ahmet Selçuk İlkan"
dedi. Paşa, "Şaka bitti"
dedi ve inanmadı. Pot kırdığını
hissedince "Bu şarkıyı
sen mi yazdın, ne
kahretti seni bu kadar da
bu şarkıyı yazdın?" dedi.
Böyle güzel bir anımız
var. Sonra beni yanından
hiç ayırmadı. Pek çok şarkımı
okudu.