Cuma sabahı içimden ne gazete okumak geldi, ne televizyon haberlerini izlemek... Memleketin dört bir yanından vahşi cinayet haberleri yağıyordu. Kocası, karısının şakaklarına elektrik vererek öldürmüş... Koca profesör, üniversitede doçent arkadaşının boğazını kesmiş... Bavul içinde parçalanmış ceset bulunmuş... Bir günde tam yedi cinayet...
'Allahım, kıyametin bu mu yoksa?" diye düşünürken daha beterine Vatan gazetesinin manşetinde rastladım. (Yazının bundan sonrasına +13 işareti koyuyorum. Genç okurlarım ve yüreği dayanamayacak olanlar lütfen köşemizdeki diğer yorumlara geçsinler) Diyarbakır'da Veysi Turan adındaki adam, karısını öldürürken 155'i aramış.
Tüyler ürpertici diyalog aynen şöyle:
POLİS (P): 155 buyurun...
TURAN (T): Birini öldürdüm.
P: Kimi öldürdünüz?
T: Eşimi şu an öldürüyorum.
P: Öldürdünüz mü, öldürüyor musunuz?
T: Vallahi daha ölmemiş ama katli bana helalse öldürüyorum.
P: Problem ne eşinizle?
T: Ohooo, gelecek misiniz?
P: Geleceğim.
T: Gelin de konuşalım.
P: Gelince mi konuşalım?
T: Ben karımı öldürdüm diyorum, sen problem ne diyorsun?
P: Şimdi birini öldüreceğim diyorsunuz, sonra öldürdüm diyorsunuz.
T: Şu an ağzını kapattım, can çekişiyor.
P: Tamam, bekleyin ekip gönderiyorum. Ambulans da göndereyim mi?
T: Gönder...
Hastalığı teşhis etmek zor değil. Adamınkini demiyorum, 155 servisindeki 'hastalık'tan söz ediyorum. Belli ki bu tür krizleri yönetecek bir polis yok, telefonun ucunda. Hatta tam tersi, vurdumduymazlığı ile adamı iyice çileden çıkaracak acayip biri var. (Katili, 'Ohoo, gelecek misin?' diye isyan ettirecek kadar)
İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bu vahim 'hastalığa' hemen neşter vurmalı. 155 call center görevlileri acilen 'müzakere' eğitimi almalı ya da bu tür vakalar hemen bir psikoloğa yönlendirilmeli.
Ve... Gevezelik edeceği yerde hemen olay yerine ekip yönlendirecek kişiler o telefonun ucunda olmalı...