Andy Warhol, 1968 yılında Stockholm'da açtığı sergisinin kataloğuna, "Gelecekte herkes, 15 dakikalığına ünlü olacak." cümlesini yazarken acaba ne düşünmüştü? Dikkat çekmeye çalıştığı, şöhretin ömrünün 15 dakikaya ineceği miydi yoksa şöhretin, 15 dakikalığına bile olsa herkesin tadacağı bir duygu olacağı mıydı; bilinmez.
Keşke interneti, Facebook'u, Youtube'u, Twitter'ı görebilseydi…
Şimdi hakikaten herkes, 15 dakikalığına şöhret olabiliyor. Bundan 10 sene önce kim, evinin salonunda, torunlarının meraklı bakışları arasında dans figürleri sergileyen bir dedenin (Kod adı: Apaçi Hasan), şöhret olabileceğini tahmin edebilirdi?
ŞÖHRET DEĞİLİM OLABİLİRİM
Bugün belki hepimiz şöhret değiliz; ama hepimizin şöhret olmak için çok fazla şansı var. Televizyon bunlardan birisi.
Haşmet Babaoğlu, geçen gün, Survivor yarışmasının renkli figürü Taner'le ilgili bir yazı kaleme aldı (Sabah, 2 Mayıs 2011). Yazıyı bulup okumanızı tavsiye ederim. Bazı insanların sırf görünür olması sebebiyle şöhret olmasından ve yaşamımızın bu kadar içinde olmasından şikayetçi. Üstelik ülkenin yarısının Taner'i izliyor olmasını da vahim buluyor. Nefis bir durum tespiti yapmış Haşmet Abi.
Çağımızda,her köşe başından bir şöhret fışkırması doğal. Artan iletişim kanalları, bir şekilde, milyonlara hitap edebilmeyi kolay hale getirdi çünkü. Türk televizyonları da bu anlayışa hizmet edecek bir mantıkla yönetiliyor.
Biri çıksın; bağırsın, çağırsın, olay çıkarsın. Biz de ekran başına kilitlenip izleyelim. Biri çıksın; eş arasın, eşini tartaklasın, akraba-i talukatı toplasın, alayına küfretsin. Biz de ekran başına kilitlenip izleyelim. Şifre basit ve herkes tarafından çözülmüş durumda. Daha da vahim olan; program konseptleri değişiyor olmasına rağmen bu şifreye göre hareket edenlerin hep kazanması aslında.
Bu ülkede onlarca Popstar yarışması düzenlendi. Hiçbirinde de sadece işini yapmaya çalışanlar gündeme gelemedi. Kim Bülent Ersoy'la takıştı, kim afra tafra yaptı; onlar taşındı ekranlara.
Bu ülkenin en çok izlenen programları, sözde aile dramlarının ekrana yansıtılıp milletin birbirine alenen küfrettiği, öğleden sonra kuşağı rezillikleri değil mi?
Bir tarafta çamaşır makinesinin kirecini nasıl sökeceğimizi anlatırken, diğer tarafta eli belinde sağa sola saldıran; akabinde de stüdyodaki izleyicilerle beraber göbek atan sabah kuşağı yıldızları bu ülkeden başka nerede var?
SURVIVOR DA BİR PROJE
Survivor Taner de şifresi çoktan çözülmüş bir projenin ürünüdür. Sırf o absürd hareketleri yapsın diye vardır orada. Nihat Doğan'ın da adada olması bu sebeptendir. Ve ikisinin de, yarışmada mümkün olduğunca uzun tutulması için yapımcı firma elinden geleni yapacaktır.
Diyeceğim odur ki Haşmet Abi, Taner'in durumu da, Türk izleyicisinin tepkileri de anormaldir; haklısın. Ama asıl anormal olan, tüm bunların hesaplı, kitaplı işler olmasıdır. Yani asıl tehlikeli olan Taner değil, sırf Taner o hareketleri yapsın diye onu oraya alanlardır.
Yoksa "Gızlaaaar, goşun!'" diye bağıran Taner, her halükarda, sırf agresyon yapsın diye stüdyoya aldığı konuğu sağa sola sallamaya başlayınca, "Ama lütfen, canlı yayındayız, terbiyeli olalım!" diyerek sözde sağduyu çağrısı yapan sunucudan daha az tehlikelidir. Birincisinde riya yok hiç değilse…
Haşmet Abi, bu ülke, uçtuğunu iddia eden bir adamı günlerce konuk eden ve olayı tartışmaya çalışan Esra Ceyhan'ı gördü. Merak etme bize hiçbir şey olmaz; efsunluyuz, efsunlu...