Aylar önce Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı yetkilileri bir araya gelerek kamuoyunda nafaka süresi ve nafaka miktarı konularında sıklıkla dile getirilen eleştirileri görüşüyorlardı.
Süresiz nafakanın sınırlandırılması gündemde.
Meclis'e yeni bir yasa tasarısı gelecek ve tartışılacak. Tam bu noktada aralarında siyasetçi, gazeteci, sanatçıların da bulunduğu 100 kadın, 'Yoksulluk nafakasını şu ya da bu biçimde sınırlama girişimlerinden uzak durmaya çağırıyoruz' diye özetleyebileceğimiz bir bildirgenin altına imza attılar.
HİÇ ADİL DEĞİL
Türkiye'de en güçlü lobi kadınlar.
Onlar bir araya geldi mi dediklerini yaptırırlar.
Ee kolay değil, kadın hakları konusunda büyük mücadeleler vererek bugünlere geldiler.
AK Parti döneminde de kadın hakları konusunda büyük kazanımlar elde ettiler.
Ama bu değerli 100 imzacı kadının daha yasa tasarısını görmeden 'Yasayı kabul etmiyoruz' demesini doğru bulmuyorum. Örneğin kadın ayrılıyor, kayıtlara geçmeyen düzenli bir işi ve sevgilisi var ama nafaka kesilmesin diye evlenmiyor. Koca, birkaç ay nafaka ödemedi mi cezaevine giriyor ve çalışamadığı için de borcu artıyor. Şimdi bu adil mi?
Türkiye'de boşananların ve tek çocuk yapıp nafaka alıp bekar hayatı sürdüren kadınların sayısı neden bu kadar hızlı artıyor? Elbette bu erkekler için de geçerli. Erkeklerde de bireysel yaşam trend oldu.
Bu durumdan en çok zarar gören de aile kurumu.
ORTA YOL BULUNSA...
Tabii ki evin tüm yükü üzerine bırakıldığı için mesleğini icra edememiş kadınların bir nebze de olsa hayata tutunmasına olanak veren yoksulluk nafakasına ihtiyacı olanların hakkını sonuna kadar savunacağız.
Ancak boşanmış erkeklerin sorunlarını yok sayıp meseleye tek pencereden yaklaşmak doğru değil.
"Hayır, biz değişiklik istemiyoruz" diyerek baştan tartışma ortamını kapatmak doğru mu? Konuşarak, tartışarak her iki tarafı memnun edecek bir orta yol bulunamaz mı?
En azından suistimallerin önüne geçilmeli.