On dokuzuncu yüzyıla gelinceye kadar birlikteliklerde romantizm söz konusu bile edilmezken sonrasında özellikle Amerikan orta sınıfında eşlerin karşılıklı seçimi evliliklerdeki beklentileri değiştirdi. "Sonsuza kadar mutlu yaşadılar" başlangıç mottosu oldu ve tüm dünyaya yayıldı. 21. yüzyıla gelindiğinde beklentilerin bir kısmında eskiye dönüş oldu. Ekonomideki ani değişiklikler, kadının kendi geleceğinde söz sahibi olması sadece aşkla mutlu olma şansının hayat tarafından zorlandığını gösterdi. Bunu fark eden bireyler aşık olduklarını hissetseler de ilişkinin devamında başka şeyleri ön plana almaya başladılar.
FARKLI KİŞİLİĞE SAHİP OLANLARIN ROMANTİZMİ UZUN SÜRMÜYOR
Kişinin bütün deneyimleri ve psikolojik etkenlerin dışında sadece tutkuyla yol almasının sonuçları olumlu olmayabilir. Çiftler arasında her konuda sonsuz uyum söz konusu değildir. Kişiliği tamamen farklı insanların uzun süreli romantik ilişki sürdürebilmeleri risklidir. Benzerlikler (birbirine yakın eğitim düzeyleri, yakın hobiler, köken alınan aile yapılarının yakınlığı, dine bakış açılarının yakınlığı) ilişkilerin daha uzun sürmesine yol açıyor.
EVLENME YAŞI ARTTIKÇA BİRLİKTE BÜYÜME ŞANSI DA AZALIYOR
Evlilikler aşık olunca yapılmaz anlamında değil tabii ama günümüzde ilk aşklarıyla evlendiklerini söyleyenler de azalıyor. Çoğu kültürde evlilikler ailelerin onayıyla gerçekleşiyor. Evlenme yaşı arttıkça birlikte büyüme şansı da azalıyor ve uyum sorunlarını artırıyor. Bireyler daha seçici oluyorlar. Kişilik sorunu olan bir insanla yaşanacak romantik ilişki her şekilde hüsranla sonuçlanır. Fiziksel şiddet, kaba kuvvet, aşırı ekonomik talepler, kişiliğe yönelik olumsuz davranışlar uzak durmanız için ciddi sinyallerdir.