Suriye'de yaklaşık 8 yıldır süren iç savaş, en çok kadın ve çocukları etkiliyor. Olaylar nedeniyle evini ve yurdunu bırakıp kaçmak zorunda kalan birçok kadın, kendilerine sahip çıkan Türkiye'de başta Şanlıurfa olmak üzere farklı kentlerde yaşamlarını sürdürüyor. Meslekleri Şanlıurfa'da icra eden 8 savaş mağduru kadın, hikayeleri farklı olsa da ortak bir acının kurbanı olarak dikkati çekiyor. Birçoğu savaşta yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan Suriyeli kadınlar, yaşadıkları tüm acılara rağmen sağlanan imkanlarla mesleklerini sürdürebilmenin mutluluğunu yaşıyor.Suriyeli kadınlar kendi yaşam öykülerinin yanı sıra kadınların savaşta yaşadıkları ve karşılaştığı sorunları "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla AA muhabiriyle paylaştı.
"SAVAŞTAN ÖNCE HUKUKUMUZ ÇİĞNENİYORDU!"
Şanlıurfa'da Suriyeliler için hizmet veren bir derneğin hukuk danışmanlığını yürüten 27 yaşındaki avukat Beraa el Halil, üniversiteden 2012'de mezun olduğunu ve mesleğini sadece bir yıl yapabildiğini belirtti.Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine yaklaşık 5 yıl önce ailesiyle Şanlıurfa'daki akrabalarının yanına sığındıklarını anlatan genç avukat, bu sayede bir nebze olsun rahatladıklarını ifade etti. Halil, gurbette vatandaşlarına yardımcı olabildiği için huzurlu olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:"Bir süredir bu dernekte hukuk danışmanlığı yapıyorum, Suriyelilere yardımcı olmaya çalışıyorum. Allah'a şükür iyiyiz. Çocukluktan beri hayalim avukat olmak ve insanların hakkını savunmaktı ama Suriye'de hukuk diye bir şey kalmadı dolayısıyla bizim elimizden de bir şey gelmedi. Burada işimi yapabildiğim için çok mutluyum. Şanlıurfa'da çok sayıda Suriyeli var ve dolayısıyla insanların sıkıntıları oluyor. Onlara yardımcı olabilmek tabi ki güzel bir duygu."
KADIN VE ÇOCUKLAR BÜYÜK ACI YAŞADI!
Halil, Suriye'deki savaşta tüm insan haklarının yok sayıldığını, özellikle kadın ve çocukların büyük acılar yaşadığını vurgulayarak şunları söyledi:"Savaştan önce de zaten hukukumuz çiğneniyordu. Savaşların bile normalde hukuku var ama bu savaşta her şey yok sayılıyor. Sivil, kadın, çocuk ayrımı yapılmaksızın insanlara türlü işkence yapılıyor ve bu tüm dünyanın gözleri önünde yaşanıyor. Türkiye dışında neredeyse bu hukuksuzluğa itiraz eden başka ülke yok. Adalet ortadan kalkınca zaten başka şeylerin de önemi olmuyor."
"ALLAH TÜRKİYE HÜKÜMETİNDEN RAZI OLSUN"
Göçmen Sağlığı Eğitim Merkezinde çalışan 50 yaşındaki pratisyen hekim Yüsra Abbuş ise doktorluğun çok kutsal bir meslek olduğunu ve gurbette de olsa mesleğini icra edebilmenin gururunu yaşadığını anlattı.Zor zamanlarında kendilerine sahip çıkıp, çok önemli imkanlar sağlayan Türkiye'ye sürekli dua ettiklerini aktaran Abbuş, "Yaklaşık 17 yıl Haseke'de doktorluk yaptım. Çatışmalar şiddetlenip zulüm dayanılmaz hale gelince, 3 yıl önce Türkiye'ye sığınmaya karar verdik. Eşim ve 4 çocuğumla hayatıma devam ediyorum. Allah Türkiye hükümetinden razı olsun, bize kucak açtıkları gibi mesleğimizi yapmamızı da sağladılar. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Biz de elimizden geldiğince vatandaşlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz." dedi.
ÇOCUKLARIMIN GELECEĞİNİ DÜŞÜNÜP GELDİM!
Ev hanımı Ensaaf Luay ise 4 yıl önce Rakka'dan Şanlıurfa'ya geldiklerini ifade ederek çocuklarının eğitimine devam etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.Suriye'de birçok acıya tanıklık ettiklerini vurgulayan Luay, şu değerlendirmeyi yaptı:"Çocuklarım bombalardan korkuyordu, güvende değildik, başımıza her an bir şey gelebilirdi. Bu yüzden daha fazla orada kalamadık. Çocuklarımın geleceğini de düşünüp buraya geldik. Evlatlarım çok şükür burada okula devam ediyorlar. Çok sıkıntı çektik ama Türkiye'nin iyi muamelesi sayesinde bunları unutmaya çalışıyoruz."
Ziraat mühendisi 45 yaşındaki Siyam el-Muhammed de Deyrizor'dan, terör örgütü YPG/PKK'nın zulmünden kaçıp 4 ay önce Türkiye'ye geldiğini aktardı.Bağlarbaşı Mahallesi'nde kiraladıkları evde ailesiyle kalan Muhammed, henüz çalışmadığını ama en kısa sürede mesleğini sürdürmek istediğini bildirdi.
"VATANIMDA YAPAMADIĞIM İŞİMİ BURADA YAPMA İMKANI BULDUM"
Göçmen Sağlığı Eğitim Merkezinde çalışan çocuk hastalıkları uzmanı 29 yaşındaki Dr. Vellade Şemmes de üç yıldır Türkiye'de yaşadığına işaret etti.Ülkesinden ayrılırken çocukluk hayali olan mesleğini yapamama kaygısı taşıdığını vurgulayan Şemmes, şöyle konuştu:"Allah'a şükür, vatanımda yapamadığım işimi burada yapma imkanı yakaladım. Hastanede arkadaşlarımla el ele vererek vatandaşlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kendi ülkemizde görmediklerimizi burada yaşıyoruz. Allah Türkiye'den razı olsun. İnşallah savaş biter, ülkemize döneriz."
"ÜNİVERSİTEYE KAYIT YAPTIRDIM"
Harran Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğrencisi Humuslu Emen el-Seleme ise eğitimine devam edebilmenin mutluluğunu yaşadığını belirtti.Uzun süredir Türkiye'de olduklarına dikkati çeken Seleme, "Ailem çadır kentte kalıyor ve tüm ihtiyaçları karşılanıyor. Ben önce burada Türkçe kurslarına katıldım sonra da üniversiteye kayıt yaptırdım. İnşallah mezun olduktan sonra mesleğimi ülkemde yapabilirim." dedi.
Esentepe Mahallesi'ndeki Said Geçici Eğitim Merkezinde sınıf öğretmenliği yapan Halepli Beyde el Hasan ise savaşta birçok yakınını kaybettiğini ve burada yaşadığı acıları unutmaya çalıştığını anlattı.Çocuklarının da aynı okulda eğitim aldığını belirten Hasan, hem evlatlarına hem de diğer Suriyeli çocuklara bir şeyler katmak için mücadele ettiğini söyledi.
"SAVAŞIN TÜM VAHŞETİNİ GÖRDÜK"
Deyrizor'dan gelen mimar Betül el Salih ise Türkiye'de herhangi bir sıkıntı yaşamamasına rağmen, ülkesine dönmeyi arzuladığını aktardı.Yaşadıkları yerlerin terör örgütü YPG/PKK tarafından işgal edildiğine dikkati çeken Salih, şunları kaydetti:"Savaştan önce Şam'da mimarlık yapıyordum. Çatışmalar başlayınca Deyrizor'daki ailemin yanına döndüm. Savaşın tüm vahşetini gördük. Üç yıl önce buraya geldik. Burada zaman zaman projeler çiziyorum ama sabit bir işim yok. Umarım savaş bir an önce biter ve ülkemizi yeniden inşa ederiz."