Eğer siz partnerinize "Sen benim her şeyimsin; sensiz olamam!" diyorsanız, kendinizi bir hiç saymışsınız; onunla var oluşunuzu tamamlamak, yetersizliğinizi kapatmak istemişsinizdir. Çünkü siz yeksiniz. O da yek. Ama ilişki iki kişiliktir. Bu nedenle ne olursa olsun, ne kadar severseniz sevin, kişiliğinizi, benliğinizi, mutluluğunuzu korumalısınız. İlişkide mutlu olanlar, dik duranlardır. Tavizlerin sonu gelmez. Taleplerin de sonu gelmez. Bu nedenle bağımlı kalmak, ilişkide sıfır olmak yerine, kendinizi hissetmelisiniz.
Zayıf, yetersiz ya da kendini öyle zanneden birinin hayatında önemli olmak daha kolaydır. Böyle birini seçmeniz hâlinde onu güçlendirmeye, hayatını düzenlemeye çalışır; bunun karşılığında da onun hayatının merkezinde olmak istersiniz. Beklentiniz merkezde olmak, emekleriniz ise buna ulaşmak içindir. Fedakarlığınızdan güç alarak her şeyi yönetmeye, kontrol etmeye başlarsınız. Ta ki size olan muhtaçlığı bitene kadar. Muhtaçlığı bittiğinde ise, size karşı çımasını nankörlükle suçlayacaksınız.
Özetle kendi beklentiniz için fedakarlıktan kaçınmalısınız. Çünkü karşılanmadığında, yücelttiğiniz insandan nefret etmeye başlarsınız.
"Hayatınızda denge sorunu varsa, etrafınıza dikkatlice bakın. Muhtemelen birini yanlış bir yere koymuşsunuzdur"
(J. Christophe)
CÜMLENİN ANALİZİ
"Sen benim her şeyimsin; sensiz olamam!" cümlesinin analizinde kişinin kendini yetersiz, değersiz ve bağımlı hissedişi vardır. Bağımlı ilişki yaşayanlar, karşısındakini çok yüceltip, en küçük bir sorunda ise hayal kırıklığı yaşayanlardır. Tüm yaşamını o kişiye göre planlarlar. O insanın olmamasını düşünmek bile kişide kaygı yaratır. Bağımlı ilişkilerde aşırı yüceltmek, tüm beklentileri partnerine yüklemek, hem yükleyeni hem de bu sorumluluğu taşımak zorunda kalanı mutsuz eder. Devamlı özür dilenen bir ilişki şekli ortaya çıkar.
Bağımlı ilişkide birey, sosyal hayatından kopuk yaşar. Arkadaşları, ailesi ikinci plandadır. Tüm zamanını ve paylaşımlarını partneriyle geçirmek ister. Bu tip ilişkiler, en yoğun yaşanan; ama en zor ilişkilerdir. Kopması zor, ayrılık acısı en ağır olan ilişkilerdir. Bağımlı ilişkilerde kişi, ilişkinin devamı için partnerinin her dediğini yapar. Devamlı tavizler verir. Onu elde tutmak için, mantığına ters olsa da her şeyi dener. Tıpkı sevgilisi için cinayet işlemek, banka soymak gibi…
BAĞIMLI İLİŞKİNİN GİZLİ ÖFKESİ
Aslında bağımlı ilişkilerde kişi, bağımlı olduğu partnerine gizli öfke de barındırır. Çünkü partneri onu zor durumda bırakmış, özgürleşmeye çalışmıştır. Ama kişi öfkesini partnerine değil de, tepki veremeyen kendine yöneltmiştir. Bu nedenle her gün kavgalar, nedensiz suçlamalar bu ilişkinin temel özelliğidir. Olmadık yere sorun çıkartma, partnerine acı çektirme, problem yaratma gibi olayların temelinde intikam duygusu yatmaktadır.
Sen benim her şeyimsin ilişkisi, aslında menfaatlerin içinde olduğu ilişkidir. Bağımlı olan yüceltilmekten, memnun edilmekten hoşlananı bulur. Yüceltilmek, pohpohlanmak isteyen ise, bunu yapanı bulur. Yani tencere kapak misali birbirini tamamlar.
Günümüzde çok fazla rastladığımız bu ilişkiler, aslında yaşamı duygusal istismarlarla dolu olanlar ile şımarık yetiştirilenlerin oluşturduğu ilişki kombinasyonudur.
KİMSE KİMSENİN HER ŞEYİ DEĞİLDİR
İşin özüne bakarsak, kimse kimsenin her şeyi değildir. Herkes içindeki potansiyeli ve kendi kıymetini bilirse, hayatında daha sağlıklı süreçler yaşayacaktır. Yaratılışımızda her şeyle başa çıkacak güce sahip bir kodla dünyaya gelmemize rağmen, kazanımlarla bu gücümüzü kaybediyor ya da fark etmeden yıllarca başkalarına veya sadece aşk kırıntısı veren ilişkilere yapışıp kalıyoruz.
Bazen o kadar aciz, bize uymayan, verdiğimizi hiç hak etmeyen biri için o kadar çok çaba sarf ediyoruz ki, biz bile uyandığımızda kendimize inanamıyoruz. Sonrasında da o insanın acımasızlığından, hak etmeyişinden bahsediyoruz. Oysa bu süreç bizim ürünümüzdür. O kişiyi bulmaktan tutun, ilişkiyi o şekle o sokmaya kadar her şeyi biz yapıyoruz.
Hak ettiğimiz değeri vermeyi boş verin, hak edene hak ettiği değeri vermeyen birinden uzaklaşmaz ya da gereken tepkiyi vermezsek, böyle yapması hâlinde kaybedeceğini ve bizim davranışlarımızın da ona göstermezsek zamanla ilişki; isteyen – vermeyen ya da kaçan – kovalanan şekline dönüşür. Dönüştürürüz. En sağlıklı olan, ilişkinin karşılıklı olması, tek taraflı çabalar içermemesidir. Sürekli ilgisizlik veya sevgisizlik durumlarında ise, buna izin verilmemelidir.
Hayatta hiç kimse vazgeçilmez değildir. Hiç kimseye de bunu hissettirmeyelim. Şu gerçek de var ki, vazgeçemem diyen herkes, vazgeçmediğinde karşıdaki zaten vazgeçer. İnsanlar artık hayatlarında aciz partner istemiyor. Eskiden kadınlar bu tip erkekleri istemez; erkekler isterken, şimdi her iki taraf da istememektedir.
"Bir kişiye vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz".
(S. Freud)