Clinic Plus Uzman Diş Hekimi Ve Protez Uzmanı Uzm.Dt.Sevgen Eralp yaptığı açıklamada, "Ağız ve diş sağlığının yaşam boyu sürdürülebilmesi için, ideal bir ağız hijyeni yeterli olurken, kadınlarda belirli dönemlerde maalesef bu yeterli olmamaktadır. Puberte, hamilelik, menstruasyon, emzirme ve menapoz gibi hormon dengelerinin değiştiği bu dönemlerde kadınların ağız hijyenine ekstra özen göstermeleri gerekmektedir." dedi.
Diş Hekimi Ve Protez Uzmanı Uzm.Dt.Sevgen Eralp, açıklamasını şöyle sürdürdü; "Hamilelikte değişen hormonal yapı, diş etlerini etkiler ve enfeksiyona yatkın olmasına sebep olur. Diş ve dişetlerinde hiçbir problemi olmayan bir anne adayında bile problemler başlayabilir. Hamileliğin erken döneminde dişetlerinde şişlikler, kızarıklıklar görülebilir. İltihaplı dişeti hassas ve kanamalıdır. Mevcut diş eti sorunu varsa bu durum, hamilelikte daha belirgin hale gelir. Çünkü günlük düzenli ağız hijyenini sağlamayan ve diş eti iltihabı ve çürüklere sebep olan bir durum varsa, hamilelikte bu tablo daha ciddi boyutlara ulaşabilir.
Hamilelik döneminde kadınların dişetlerinde oluşan bu değişikliklerin sebebi östrojen ve progesteron hormon salgılarının artmasıdır. Ağız içinde iltihaba sebep olacak lokal bir sebep olmasa bile, bu hormonların seviyelerinin değişmesi sebebiyle iltihap belirtileri ortaya çıkabilir. Bu durum "hamilelik gingivitisi" olarak isimlendirilir ve genelde hamileliğin ikinci ayında başlayıp doğumdan sonra hormonların normal düzeylerine inmesiyle birlikte kendiliğinden iyileşir. Hamilelik sırasında artan iltihabi durumlar, diş doktorunuzun ve jinekoloğunuzun önerdiği bir zamanda mutlaka tedavi edilmelidir. Doğum sonrasında, kendiliğinden iyileşmenin tam olmadığı durumlarda, gerekli diş tedavileri yapılarak ağız hijyeni tekrar sağlanabilir.
Hamilelik döneminde vücuttaki hormonal dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Dişetlerinde iltihap belirtilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte kanayan ve hacmi artan dişeti, dişlerin fırçalama sırasında tam olarak temizlenmesini engeller. Fırçalama sırasında görülen kanama, yanlış fırçalama sebebiyle olduğu algısı yaratır ve anne adayı diş fırçalamaktan kaçınır. İşte tüm bunlar dişetinde görülen belirtilerin kısır bir döngü içinde artmasına sebep olur. Hormonal dengenin bozulmasıyla birlikte dişetlerinde hacim artışı, kırmızılık ve kanamalar görülür. Ağız hijyen eksikliği ile birlikte plak ve bakteri birikimi artar. Çürük başlangıçları ve var olan çürüklerin ilerlemesiyle birlikte diş tedavi gereksinimi ortaya çıkar.
Hamilelikte çürük miktarının artmasında bulantıların da etkisi vardır. Bebeğin büyümesiyle birlikte, reflü ve kusma problemleri başlayabilir. Oldukça asidik olan mide içeriğinin zaman zaman ağıza ulaşmasıyla bilrikte, ağız ortamı ve dişler bundan etkilenir. Diş minesinde erozyon dediğimiz, dişin en dış tabakasının aşınmasıyla birlikte hassasiyet ve çürük şikayetleri artabilir. Bu tarz bulantıların ardından önemli olan, hemen dişler fırçalanmamalıdır. Önce mutlaka suyla gargara yapılması gerekir. Dişler yaklaşık 20 dakika sonra fırçalanmalıdır. Bunun nedeni ise, ağız ortamına gelen mide içeriği, asidik bir ortam yaratarak diş minesinin çözünmesine sebep olur. Hemen sonrasında dişler fırçalanırsa çözünmüş olan mine, mekanik olarak da zarar görecektir. Su ve tükürükle asidik ortam seyreltildikten sonra dişler fırçalanmalıdır. Diş minesinde oluşan erozyonun geri dönüşü yoktur. Mutlaka restoratif yöntemlerle tedavi edilmelidir.
Bazen dişleri fırçalamak da mide bulantısına neden olur. Böyle bir durumda başımızı aşağı doğru eğerek dişlerimizi fırçalamak, küçükbaşlı bir diş fırçası ve az miktarda diş macunu kullanmak bulantıyı ortadan kaldırmada yardımcı olabilir. Bulantı sebebiyle dişleri fırçalamaktan kaçınmak kısır döngüye sebep olacaktır.
Şunu da belirtmek isterim ki; "Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annenin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu nedenle hamilelerin diş kaybına uğradığı " düşüncesi tamamen yanlıştır. Hamilelik sırasında annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel kanıt yoktur.
Sonuç olarak, iltihaplı bir dişin bebeğe daha çok zararı olduğu unutulmamalıdır. Dişeti iltihabı varsa tedavi edilmeli, çekilmesi gereken iltihaplı dişler mutlaka çekilmeli ve Ağrı ya da hassasiyete sebep olan çürükler mutlaka tedavi edilmelidir. Eğer doktorunuz antibiyotik kullanmanızı öneriyor ise kullanılmalıdır. Bebeğime antibiyotik zarar verir düşüncesi ile reçete edilen ilaçlarınızı kullanmamak, iltihabın kan damarları yolu ile bebeğinize ulaşmasına sebep olabilir ve bebeğinize daha çok zarar verebilirsiniz.
Diş ve diş eti iltihabı olan durumlarda, düşük ya da erken doğumla sonlanan hamilelik görülme riski 7 kat daha fazla olduğu bilinmektedir. Hamilelik döneminde diş tedavisi gerektiği durumlarda genellikle diş çekilir mi? sorusu akla gelir. Evet, uygun bir anesteziyle diş çekilir. Antibiyotik çok istemesek de gerekli durumlarda kullanılır. Antibiyotik olarak, bebeğin diş gelişimini etkilediği bilinen tetrasiklin grubu hariç olanlar tercih edilir. Güvenli olması açısından kadın doğum uzmanı konsültasyonu ile birlikte gerekli tedaviler yapılır.
Hamilelikte genel protokol, ilk üç ayda (1.trimester) bebeğin organ gelişim evresi olduğu için, girişimsel dental tedaviden kaçınmak yönündedir. Tedaviler ikinci üç aya (2.trimester) ertelenmelidir. Hamileliğin son üç ayında (3.trimester) ise, bebek oldukça büyük olduğu için anne adayı diş hekimi koltuğuna rahat oturamayabilir. Bu yüzden diş tedavileri acil değilse ertelenebilir. Ya da diş tedavileri ile ilgili bir korkusu, endişesi varsa erken doğuma sebep olunabilir. Fakat, derin diş çürüğü, iltihaplı diş ya da diş eti iltihabı gibi acil bir durum var ise, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini etkileyebileceği düşüncesi ön planda tutulmalı ve bir jinekoloğun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır.
Gerekiyorsa diş röntgen filmleri çekilerek de tedavi desteklenmelidir. Diş tedavisi ile ilgili röntgen çekildiğinde, anne karnındaki bebeğin diş röntgen filminden dolayı zarar görme ihtimali çok düşüktür. Amerikan Aile Hekimliği Akademisi, hamilelikte çekilen diş röntgen filmlerini "güvenli" olarak sınıflamaktadır. Yapılan araştırmalara göre ağız içinden çekilen 21 adet röntgen filmi sonucu, anne karnındaki bebeğe ulaşan radyasyon dozu, anne adayının doğadan güneş ışınları vb. ile 3 günde aldığı dozdan daha az olduğu belirtilmiştir. Bu kadar düşük bir dozun anne karnındaki bebeğe kalıcı hasar vermesi ve ileride kansere yol açma ihtimali yok denecek kadar düşük bir olasılıktır.
Yapılan ağız içi muayene sonucu, bir anne adayının diş tedavisi ve röntgen ihtiyacı var ise, yüksek ihtimalle dişlerinde ya da dişetlerinde iltihabi bir durum vardır. Bu iltihabi durumun, anne karnındaki bebeğe çok daha fazla zarar verebileceği ihtimali göz önünde bulundurularak, tedavi için röntgen gerekiyorsa çekilmelidir. Fakat her türlü önlemi almak adına, mutlaka, kurşun yelek, karın bölgesini örtecek şekilde giydirilmelidir.
Aslında en doğru ve güvenli yöntem, planlı bir hamilelik süreci var ise, önce mutlaka diş hekimine gidip genel bir kontrol yapılması gerekir."