Çetin, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kamuoyunda "Akdeniz anemisi" olarak da bilinen ve Türkiye'de sıklıkla görülen talaseminin, kansızlığa bağlı kalp yetmezliği, büyüme ve gelişme geriliği, organ yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını söyledi.
Ağır kansızlık bulgularına yol açabilen talaseminin genetik bir sorun olduğuna dikkati çeken Çetin, çiftlerin, evlilik öncesi yaptıracakları testlerle bu sorunun saptanabildiğini bildirdi. Bu sayede talaseminin sıklığının da azaltılabildiğini vurgulayan Çetin, ebeveynlerde saptanamayan sorunun, her gebelikte yüzde 25 talasemili çocuk sahibi olma riskini ortaya çıkardığını kaydetti.
Mualla Çetin, Türkiye'de talasemi önleme programı kapsamındaki evlilik öncesi taramalarda, çiftlerin her ikisinin de taşıyıcı olduğunu saptamaya yönelik kan testleri yapıldığını belirterek, şu bilgileri verdi:
"Program kapsamında çiftlere hastalığın bulguları, tedavisi ve tanı yöntemleri hakkında bilgilendirmelerde bulunuyoruz. Ayrıca hastalığın anne karnında gebeliğin erken dönemlerinde yapılacak testlerle tanınması da mümkün. Talaseminin önlenmesinde en önemli hususlar, evlilik öncesi tarama ve testlerin kesinlikle ihmal edilmemesidir. Bu testler ülke genelinde pek çok ilde zorunlu yapılmaktadır. Buna göre 2009'da evlenen çiftlerin yüzde 82'si taranmıştır. Böylece yeni doğan talasemili sayısı da yüzde 87 azalmıştır."
"Bebeklerde ilk belirtiler, 3 ve 6. aylar arasında görülüyor"
Türk Pediatrik Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mualla Çetin, talasemili bebeklerde, 3 ve 6. ayları arasında solukluk, sararma, karında şişlik ve beslenirken çabuk yorulma gibi sorunlar görülebildiğini ifade ederek, ailelerin bu belirtiler üzerine hekime başvurduğunu anlattı.
Talasemi hastalarının, kansızlığa bağlı kalp yetmezliği, büyüme geriliği gibi sorunlarla da karşılaşabildiğini aktaran Çetin, talasemi hastalarına yaşamları boyunca, düzenli olarak 3-4 haftada bir kan verilmesi gerektiğini, bunun da organlarda demir birikmesine neden olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Mualla Çetin, dokularda biriken demirin ilaç tedavisiyle atılamaması durumunda organların düzenli çalışamayacağını vurguladı. Bu rahatsızlığın kesin tedavisinin kemik iliği nakli olduğuna dikkati çeken Çetin, "Kemik iliği nakli başarısı, vericinin aile içi doku grubu uygun vericiden olması durumunda artıyor. Bununla birlikte son yıllarda akraba dışı vericilerden gelen nakillerle ilgili bilgilerimiz de hızla artıyor" ifadelerini kullandı.