İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, "Huzur ve güveni hissettiği an herkes toprağına dönmek istiyor. Haleplilerin, Halep'e çok düşkün olduğunu biliyoruz." dedi.
İçişleri Bakanı olarak göreve başladığı tarihten itibaren 181 bin 955 Suriyelinin gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşünün gerçekleştirildiğini bildiren Yerlikaya, 2016'dan bu yana ise Türkiye'nin oluşturduğu güvenli bölgelere 737 bin Suriyelinin geri döndüğünü söyledi.
TÜRKİYE'DE 1 MİLYON 247 BİN HALEPLİ BULUNUYOR
"Türkiye'de bulunan Suriyelilerden kaçı Halepli?" sorusu üzerine Yerlikaya, "Yüzde 42'si yani 1 milyon 247 bin 432'si Halepli. Bunlardan 189 bin 673'ü İdlibli, 107 bini de Deyrizorlu." yanıtını verdi.
Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini bildiren Yerlikaya, "Suriye, Suriyelilerindir. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu 13 yıldan beri ifade ediyoruz. Bunu hamaset olsun diye de söylemiyoruz." dedi.
Yerlikaya, "Biz istiyoruz ki oradan 'teröristan adacıkları' veya 'teröristan ülkeleri', 'teröristan kukla rejimleri' oluşmasın. Biz o topraklardan bizim ülkemizin içerisinde bölücü faaliyetleri cesaretlendirecek veya oradan gelen saldırıları istemiyoruz." diye konuştu.
"HUZUR VE GÜVENİ HİSSETTİĞİ AN HERKES TOPRAĞINA DÖNMEK İSTİYOR"
Haleplilerin dönüşü ile ilgili soruya, "Huzur ve güveni hissettiği an herkes toprağına dönmek istiyor." yanıtını veren Yerlikaya, şöyle konuştu:
"Haleplilerin, Halep'e çok düşkün olduğunu biliyoruz. Gerçekten çok mutlular yani heyecanlarından duramıyorlar. Ama hemen oraya gitmek istiyorum diyenlere biz diyoruz ki 'Bir bekleyin bakalım, şu anda zamanı değil.' Ben bunu Gaziantep Valisiyken, Cerablus ve El-Bab'dan sonra da oraya gittiğimizde bize bile 2 gün bekleyin dediler. Çünkü mayından temizlenmesi, toprağın altında ne olduğunun belirlenmesi gerekiyor. Bize gelen bilgilere, tecrübemize göre, şu anda bunun zamanı değil. Bir ne olacağını hep beraber bir görelim. Oranın güvenli olduğu tespit edildiği zaman zaten bu bir şekilde duyurulacak."
Haleplilerden kaçının dönüş yapacağına ilişkin tahmininin sorulması üzerine Yerlikaya, "Oran vermek doğru olur mu sizce? Ama ben size şunu söyleyeyim 13 yıllık tecrübeyle, Halep 2011'de 4 milyonluk devasa bir şehirdi. Şu anda 2 milyon 937 bin Suriyelinin de eğer 1 milyon 247 bini Halepliyse buradan artık bence bir rakam şu anda söylemeyelim ama çok büyük bir oranda oraya teveccüh olacaktır." diye konuştu.
"KAYIT DIŞILIĞI KABUL ETMİYORUZ"
Yerlikaya, yabancı iş gücüne yönelik denetimlerin artırılacağını belirterek, "Haksız rekabetle ilgili iş gücü piyasasında düzenli yabancılar eğer çalışıyorsa ki çalışıyor, bunların denetimlerinde sigortalı çalışma izni olmadığı zaman gereğini Çalışma Bakanlığımızla beraber yapacağız." diye konuştu.
Yerlikaya, Türkiye'deki Suriyeli nüfusun iş gücü piyasasındaki durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, şu bilgileri paylaştı:
"2 milyon 937 bin Suriyelinin içerisinde 15-64 yaş çalışma çağında olan nüfus 1 milyon 654 bin. Bunlar içerisinde engelli, çalışamayacak durumda olan sayılarını bile biz ailede tek tek inceledik. Onları ayırdığımız zaman geriye kalan çalışma çağının içerisindeki o Suriyeli nüfusun, iş hayatında, iş gücü piyasasındaki efendim izin süreçleri ve sigortalıklarla ilgili meselede biz Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden tutun da ticaret odaları, sanayi odaları ve valilerimizle görüştük. İş gücü şunu istiyor bizden. Diyor ki haksız rekabete karşıyız. Diyor ki o da sigortalı benim de sigortalı. Benim işverenim, herkes bu işi sigortalı yapacak."
Kayıt dışılığı kabul etmeyeceklerini bildiren Yerlikaya, "Bir gün sonra gönüllü, güvenli, onurlu Halep'e geri dönecekse bile bir gün çalışıyorsa bile ben onun kayıt dışı çalışmasını istemiyorum. Kayıtlı çalışacak bunu istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
BELEDİYELERE YAPILAN GÖREVLENDİRMELER
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan'la ilgili verdiği kararın hatırlatılması üzerine Yerlikaya, şöyle konuştu:
"Ben o kararı okumadım. O kararı inceleyeceğim ama arkadaşlarımdan duyduğum, buradan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine yeniden gideceği. Bundan sonra ne olacağını, o kararı bir okuyup Diyarbakır'da memnu haklarla ilgili nasıl bir karar, onun itiraz süreci nasıl, bunlara bir bakmak lazım. Çok yeni bir olay, buna bir bakalım, ona göre."
Yerlikaya, bazı belediyelere yapılan görevlendirmelerle ilgili soru üzerine, terörle demokrasinin yan yana duramayacağına vurgu yaparak, "Biz demokrasi, hukuk devletiyiz. Hiç kimsenin de suç işleme özgürlüğü yok. Seçilmiş, atanmış, vatandaş, böyle bir ayrımımız söz konusu değil. Eğer halkın oyuyla, reyiyle sandıktan belediye başkanı olarak gelen birisi konusu suç olan bir şey yapıyorsa bunun mutlaka bedelini öder. Ödemek zorunda. Hele bu işlemiş olduğu suç terörse, o zaman farklı bir mekanizma devreye giriyor, Anayasa 127'ye açın bakın. Ondan güç alarak yürürlüğe giren 2016'nın sonunda Belediye Kanunu'nun 45, 46 ve 47. maddesi son derece açık." dedi.
Belediyelerin görevlerinin, o yerdeki vatandaşlarının ortak ihtiyaçlarını karşılaması olduğuna da işaret eden Yerlikaya, şunları kaydetti:
"Onlarla beraber, onların karar organı olan, içinden gelen meclis üyeleriyle beraber oturacak, onların ihtiyacını görecek, hayatı güzelleştirecek. Biz 40 yıldan beri terörle mücadele ediyoruz, pek çok şehit verdik mekanları cennet olsun, gazilerimiz var. Belediye başkanı terör örgütü üyesi, iltisaklısı, propagandasını yapan, destek olan vesaire vesaire. Şimdi savcının soruşturması, bir aşama sonra mahkemenin kovuşturması, birinci mahkemeden ceza almış. Şimdi yani sana diyor ki, 'Ben bu hukuk devleti içerisinde, bu demokratik özgürlük içerisinde, halkın bana vermiş olduğu iradeyi ben bu şekilde kullanıyorum' cüreti birisi yapıyorsa, hiç kusura bakmasın. Biz bununla ilgili bu mekanizmayı geçmişte işlettiğimiz gibi bundan sonra da işletiriz. Bu, geçici bir tedbir. Her iki ayda bir tekrar alıyoruz. Bakıyoruz, bu arada başka bir gelişme olmuş mu? İki aylık diye gidiyoruz biz.
Bununla ilgili aynı siyasi partiden seçilmiş, hakkında cumhuriyet savcılığında bugüne kadar soruşturması olmayan, bir aşama ilerisi mahkemede kovuşturması olmayan belediye başkanları 2019'da da vardı. Belediye başkanlığını yaptılar, devam ettiler. Kimse onlara 'gel bakayım' dedi mi? Demedi. Bizim de yapmış olduğumuz bu geçici tedbir ama bu idari bir işlem. Bu da yargı denetimine tabi. 2019'da kayyum işlemiyle ilgili yani geçici tedbir olarak vekil atamayla ilgili hepsi mahkemeye gitmiş. İdare mahkemesine gitmişler, valinin aldığı kararı, bizimkini Danıştaya götürmüşler vesaire. Şu anda aynı hak aramaları açık."
"DEM'li değil, CHP'lilere de atanıyor" değerlendirmesiyle ilgili Yerlikaya, "Biz hukuk devletiyiz diyoruz. Savcılık, mahkeme eğer burada terörle iltisak tespit ediyorsa o zaman diyor ki, 'Bu belediyenin başkanı veya oradaki meclis üyeleri, kim veya kimlerse, burada şehrin ortak ihtiyaçlarını şehir emini vasfını ben ondan alırım. Ama geçici bir tedbir olarak alırım' diyor. Dolayısıyla seçilmiş, atanmış, hiçbir parti fark etmez." ifadelerini kullandı.
"Hem sosyal medyada hem de siyasette, 'Ahmet Türk geri dönebilir' diye bir diyalog geçti. Orada böyle bir değişim olabilir mi?" sorusuna Yerlikaya, "Gündemimizde bizim öyle bir şey yok. Çünkü orada biliyorsunuz 10 yıl üstü almış olduğu birinci derece mahkemesinden bir ceza süreci var ve devam ediyor. Hal böyleyken terör örgütü ile ilgili kendisi üzerinde böyle bir ceza sistemi varken nasıl dönecek ki?" cevabını verdi.
"İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarında konserlerle ilgili müfettiş görevlendirilmesi yapılmıştı. Durum nedir?" sorusunu da Yerlikaya, "Henüz gelmedi. Ama yakın zaman içerisinde gelir. Hem İstanbul hem Ankara, birkaç diğer belediyelerle ilgili savcılıklardan gelen bu tür çalışmaları arkadaşlarımız çalışıyor. Neticeyi de hep beraber duyacağız." ifadeleriyle yanıtladı.
BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE YAŞANAN GERGİNLİK
Bakan Yerlikaya, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu salonuna girişinde CHP milletvekillerince engellenmeye çalışılmasıyla ilgili de şunları söyledi:
"Meclisin demokratik eleştiri, demokratik söylemleriyle ilgili seviyesine yakışmadığını söylemek istiyorum. Ama görünen o ki planlı bir şekilde daha sonraki yapılan açıklamalarda da bir protesto olacağını biliyorduk ama sonucun bu şekilde olmasından rahatsızım, açıklamalarından da ben şunu görüyorum ki oturmuşlar, bunu planlamışlar. Keşke böyle bir şey yapmasalardı. Beni tanıyan herkes bilir, bürokraside, 18 aylık İçişleri Bakanlığımda da görüşmek isteyen herkesle biz görüşürüz, meselelerimizi tartışırız. Aynı fikirde olmayabiliriz ama birbirimize saygımızı, birbirimize hürmetimizi ve azim milletimize hizmet noktasında bu rekabetimizi çok tatlı bir çerçevede götürebiliriz. Her zaman yüz yüze bakacağız."