Başkan Recep Tayip Erdoğan, 'Kırılma Noktasında Bir Dünya: Krizleri ve Dönüşümleri Yönetmek' temasıyla İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 8. TRT World Forum'un açılışında konuştu:
KALP TAŞIYAN HİÇ KİMSE BU TRAJEDİYE KAYITSIZ KALAMAZ:
Soruyorum sizlere: Vücudunda kalp taşıyan
herhangi bir insan böyle bir trajediye
sessiz kalabilir mi? İsrail hükümetinin,
kendi vatandaşlarıyla
birlikte bölgede yaşayan
herkesin güvenliğini
tehlikeye atan saldırganlığı
karşısında,
"Bize ne" diyebilir
miyiz? Barış
varken, hep birlikte
barış içinde
yan yana yaşamak
mümkünken,
Allah aşkına
bu kamp, bu
çatışma, bu savaş niye? Eğer bugün harekete geçmezsek,
ne zaman geçeceğiz? Kıymetli katılımcılar,
Gazzeli, Filistinli ve Lübnanlı mazlumların
acısı hepimizin acısıdır. Öyle de olmalıdır.
Zulme rıza, zulümdür. Zalimin yanında duran,
zulmüne de ortak olur. Hukuk önünde hesabı
verilmeyen her suç, faili daha da pervasızlaştırır
ve daha büyük cinayetlerin işlenmesine teşvik
eder. Türkiye olarak, bu acı ama doğru olan
gerçekler temelinde, devletimiz ve milletimizle birlikte
ilk günden bu yana Gazze'deki mezalime karşı sesimizi
yükseltiyoruz. İnsanlık daha fazla irtifa kaybetmeden
Gazze'de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis
edilmelidir. Türkiye ilk günden beri bunu savunmuştur.
Gazze'deki soykırımın durması ve kalıcı barışa giden
yolun açılması için değil elimizi, tüm bedenimizi taşın
altına koymaya hazırız.
TÜRKİYE, İSPANYA'DAN KOVULAN 500 BiN MUSEVİ'YE KAPILARINI AÇAN ÜLKEDİR:
Bizim hiçbir ülkeye ve millete karşı kategorik bir düşmanlığımız
yok. Kimseye, sırf farklı bir inanca, kültüre ya
da kökene sahip olduğu için öfke duymuyoruz, husumet
beslemiyoruz. Biz, tarih boyunca, ister Müslüman ister
Hıristiyan olsun, zulme maruz kalan herkese kapılarını
sonuna kadar açmış bir milletiz. Bugün de aynı adalet
ve merhamet anlayışıyla yolumuza devam ediyoruz.
İspanya'dan kovulan 500 bini aşkın Musevi'ye
kapılarını açan bu millettir. Biz, o gün kapılarımızı
açtık ve o günden bu yana onları misafirimiz
olarak ağırladık, beraber yaşamaya devam ediyoruz.
Bizim zihin dünyamızda ne mazlumun
kimliği sorgulanır ne de zalimin inancına bakılır.
Tam 420 gündür, bölgemizi kan deryasına
çeviren bu cinnet halinin artık son bulmasını
arzu ve temenni ediyoruz. Uluslararası
Ceza Mahkemesi'nin Netanyahu ve Gallant
hakkında çıkardığı yakalama kararını bu
bakımdan son derece önemli buluyoruz.
İsrail ile Lübnan arasında sağlanan ateşkesin
kalıcı olmasını temenni ediyoruz.
Daha fazla masum kanı dökülmeden,
daha fazla anne ve babanın yüreğine
evlat acısı düşmeden, daha fazla
çocuk yetim ve öksüz kalmadan
bu trajedinin sona ermesini istiyoruz.
Uluslararası kurumlara
duyulan güven daha fazla zedelenmeden,
insanlık daha fazla
itibar kaybetmeden, Gazze'de
sürdürülebilir bir ateşkesin
bir an önce tesis edilmesi
gerekiyor.
BU BM'YLE DÜNYA YÖNETİLEMEZ
Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli sonuçlarından biri, irili ufaklı tüm ülkelerin bir araya gelebildiği en geniş platform olan Birleşmiş Milletler sisteminin kurulması olmuştur. Peki, şu anda bu Birleşmiş Milletler sistemi ile devam edebilir miyiz? Hayır. Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi artık bir zorunluluktur. Dünya, beş daimi üyenin insafına ve diline bırakılamaz. Süratle bu değişim gerekiyor. Beş daimi üyenin sayısını on beş yapmak da çözüm değil; bu şekilde bu dünya yönetilemez. Gazze kriziyle bu hakikate bir kez daha hem de çarpıcı bir şekilde şahit olduk. Dördüncü yılına girecek olan Rusya-Ukrayna Savaşı, kurallara dayalı uluslararası sistemin ne kadar zayıf olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Gazze krizinde ne insanlık ne de sistem sınavı başarıyla verebilmiştir. Savaş hukukuna ve insancıl hukuka dair ne kadar ilke, prensip ve kırmızı çizgi varsa, hepsi çiğnendi, ayaklar altına alındı.
SORUMSUZ YAYINCILIK MİLLİ GÜVENLİK SORUNU
Dizilerde istisnai örnekler üzerinden tüm aile yapımız hedefe konulmakta, toplumun temel direği olan aile adeta kötülüklerin kaynağı olarak yansıtılmaktadır. Reyting alabilmek için şiddetin meşrulaştırıldığını, alkol ve uyuşturucunun özendirildiğini, sapkın ve sapık ilişkilerin normalleştirildiğini görüyoruz. Halkımızın farklı kesimlerinde infiale sebep olan televizyon yayınlarının özellikle artış göstermesinin sebebi, kanaatimizce yalnızca para kazanma hırsıyla açıklanamaz. Bu durum, ileride çıkabilecek bir sosyal mühendislik projesinin sonuçlarıdır. Gerek yazılı ve görsel medyada, gerekse sosyal medya mecralarında artan kışkırtıcı yayınların asla masum olmadığına inanıyoruz. Bölgemiz yangın yeri iken, iç cephemizde gedik açmayı hedefleyen her türlü girişimi milli güvenlik açısından değerlendirmekteyiz.
FİLİSTİNLİ ÇOCUKLAR TESPİH HEDİYE ETTİ
Filistinli 3 çocuk, Kudüs'teki zeytin ağaçlarından elde edilen tespihleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye etti. Aile fotoğrafıyla program sona erdi.