Türkiye, terörle mücadelede yüz yılı aşkın bir süredir ağır bedeller ödeyen nadir ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Osmanlı döneminde başlayan etnik tabanlı bölücü terör, Cumhuriyet'in ilk yıllarında durulsa da Soğuk Savaş döneminde tekrar alevlendi. ABD-Sovyet rekabetiyle şekillenen iki kutuplu dünya düzeninde terör, yıkıcı bir güç olarak sahneye çıktı. Türkiye'de aşırı sol örgütler, anayasal düzeni hedef alarak terörizmi bir yöntem olarak benimsedi ve Türkiye bu tehditlerle uzun yıllar mücadele etmek zorunda kaldı.
PASİF SAVUNMADAN AKTİF MÜCADELEYE
1980'lerden itibaren Türkiye, "bölücü ve yıkıcı" olarak sınıflandırdığı terör örgütlerine karşı daha aktif bir strateji izlemeye başladı. PKK'nın köy baskınları ve Şırnak'a yönelik 1992'deki saldırı sonrası, sınır ötesi operasyonlar devreye alındı ve Irak'taki terör kampları hedef alındı. Ancak dönemin yanlış adımlarından biri, terörün yalnızca bir güvenlik sorunu olarak görülmesiydi. 2000'lerden sonra Türkiye, terörle mücadelenin yalnızca askeri değil, ekonomik, toplumsal ve hukuki boyutlarının da dikkate alınması gerektiğini fark etti ve kapsamlı bir mücadele stratejisine yöneldi.
İSTİHBARAT TEMELLİ OPERASYONLAR
2000'lerle birlikte Türkiye, terörle mücadelede köklü bir strateji değişikliğine gitti. Güvenlik güçleri, düzensiz bir düşmana düzenli ordu yapısıyla cevap vermektense, istihbarata dayalı, hızlı ve sonuç alıcı operasyonlar gerçekleştirmeye başladı. Terörle mücadelede devletin tüm birimlerinin rol aldığı bu dönemde, terörist unsurlara karşı devletin hukuk kurallarına tavizsiz uyum göstermesi esas alındı. TSK ve güvenlik güçleri, 2015'teki "Çukur Operasyonları" sonrası özellikle şehir içi güvenlik operasyonlarında sonuç alıcı bir performans sergiledi.
KAYNAĞINDA YOK ET
Orta Doğu'da DEAŞ'ın yükselişi ise Türkiye'nin terörle mücadele stratejisini sınır ötesine taşıdı. ABD'nin PKK'nın Suriye yapılanması olan YPG'ye destek vermesiyle birlikte Türkiye'nin güvenlik kaygıları daha da arttı. Fırat Kalkanı Harekatı ile başlayan sınır ötesi operasyonlar, Türkiye'nin terörü kaynağında yok etme stratejisinin ilk örneği oldu. Türkiye, bu harekatlarla sınır güvenliğini artırırken, Suriye'nin kuzeyinde oluşabilecek terör koridorunu engellemeye odaklandı. Bu çabalar, Pençe serisi operasyonlarla Irak'taki PKK kamplarına kadar genişledi.
ÇOK CEPHELİ MÜCADELE
Günümüzde Türkiye, terörle mücadelesinde yalnızca yurt içinde değil, sınır ötesinde de etkin bir strateji yürütüyor. Türkiye için bir beka meselesi olarak görülen terörizme karşı, "agresif ve önleyici" yöntemlerle yanıt verilmesi hayati önem taşıyor. Terör örgütlerinin dış destek buldukça palazlanabildiği gerçeği, Türkiye'yi çok cepheli bir mücadeleye zorunlu kılıyor.