Bugün, Türkiye Cumhuriyeti 101'inci yılını doldurdu. Cumhuriyet, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde yedi düvele karşı kazanılan Türk İstiklâl Savaşı'nın ardından 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edildi ve Türk Milleti "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" düsturuyla kaderini kendi eline aldı. Cumhuriyete giden yolda İnönü'de, Sakarya'da ve Dumlupınar'da düşmanla göğüs göğse çarpışan Türk Milleti bağımsızlık aşkını bütün dünyaya gösterdi. İstiklal Savaşı'nın lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ulusun birleştirici gücü olarak milletin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinde önderlik etti ve yeni bir Türk devleti kurma vizyonunu gerçekleştirdi. Savaşın sonunda 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla Türkiye'nin bağımsızlığı ve sınırları uluslararası alanda tanıdı. Bu antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu resmen tescilledi. Kurtuluş Savaşı'nın sonunda, Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edildi. Bu yeni devlet, modern ve demokratik bir yönetim altında Türk milleti tarafından yönetilmeye başlandı. Bir asır önce verilen bağımsızlık mücadelesiyle işgalcilere gereken dersi veren Türk Milleti, bir asır sonra bugün ise geçmişten aldığı güçle yeni yüzyılın kodlarını Türkiye Yüzyılı'nı inşa ederek yazıyor.
BAĞIMSIZLIK MEŞALESİ YANIYOR
İşgal altındaki Anadolu'nun kurtarılmasının ardından, Türkiye'nin varlığı Lozan Antlaşması ile tescillendi. Yeni devletin yönetim biçimi ve devlet başkanının seçilmesi konusu gündemdeydi. Mustafa Kemal Paşa, o döneme kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak devlet başkanlığı görevini yürütüyordu. 27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve Meclis'in güvenini kazanacak bir hükümetin oluşturulamaması, yeni devlet rejimi konusundaki sorunu acil hale getirdi. Türkiye'nin geleceği için bir adım atılması gerekiyordu. Hükümet bir türlü kurulamıyordu. Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım'a bir sofra hazırlattı. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta şöyle anlattı: "İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim.
Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz. Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet'in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar." Mustafa Kemal Paşa o gece İsmet Paşa ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı.
"HÜKÜMET ŞEKLİ CUMHURİYETTİR"
"Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra saat 20.30'da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla Cumhuriyet'in ilanı kabul edildi. Cumhuriyet'in ilanı "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ve alkışlarla karşılandı. Böylece yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oldu. Cumhuriyet'in ilanı ile "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" ilkesi de artık devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini buldu. Bu uygulamayla, Meclis Hükümeti Sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu.