Başkan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen "Filistin'in Geleceği Konferansı"nda konuştu:
Bugün kalbi Kudüs için atan, Filistin davasına omuz veren, sahip çıkan, 'Kudüs ilk kıblemizdir, kırmızı çizgimizdir' diyen, Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için duruşunu, tavrını, yüreğini cesaretle ortaya koyan, dünyanın dört bir yanındaki vicdan sahibi tüm kardeşlerimi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. İşgalcilerin postallarıyla kirlettikleri vatan topraklarının üstünde onursuzca yaşamaktansa toprağın altında şerefimle yatarım diyen yiğitlik timsali tüm kahramanları, Filistin'in civanmert evlatlarını, asil ve yürekli gençlerini tekrar tazimle anıyor, Mevla'dan kendilerine rahmet niyaz ediyorum.
Son BM hitabımda gündeme getirdiğim Genel Kurul'un 1950 tarihli barış için birlik kararında olduğu gibi, kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi bu süreçte mutlaka değerlendirilmelidir. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz. Gazze'de yaşanan katliama en güçlü tepkiyi gösteren, İsrail'e karşı somut tedbirler alan tek devletiz. Bu süreç 1967 sınırları temelinde özgür bir Filistin devletinin kurulmasıyla neticelendirilecektir.
İŞGAL ÜZERİNE KURULAN İSRAİL'E DEVLET DİYEMEM
Her ne kadar dünya İsrail vahşetine 7 Ekim'den sonra gözlerini açmış olsa da, Filistin halkı bu zulmü yıllardır yaşıyor. İsrail'in işgal, yıkım ve infaz politikası 76 yıldır aralıksız devam ediyor. Filistin'de kan, gözyaşı ve zulüm hiçbir zaman dinmedi. İsrail 1948'de kuruldu. Buna devlet dersem yanlış olur. İlk adımı böyle atıldı. Filistin halkının gözünde 14 Mayıs 1948 büyük bir felaket demekti. İsrail güçleri Nekbe sırasında yaklaşık 1 milyon Filistinliyi sürgün etti, Filistinlilere ait 675 köyü ve kasabayı yok etti. Binlerce Filistinliyi öldürdü. İşgal üzerine kurulan İsrail, Nekbe'den itibaren Şaron katliamı, Sabra ve Şatilla katliamı, Kudüs ve Cenin katliamlarıyla kan dökmeye devam etti. Dini fanatizmle hareket eden illegal yerleşimcilerin sayısı ve gasp ettikleri Filistin toprağı her yıl katlanarak büyüyor.
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen toplantıya, kurul üyesi eski TBMM Başkanları Binali Yıldırım, Cemil Çiçek, İsmail Kahraman, İsmet Yılmaz, Mehmet Ali Şahin ve Mustafa Şentop ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan ve Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Hakkı Susmaz katıldı. ANKARA
ÜLKEMİZE YAKLAŞAN İSRAİL TEHLİKESİ İÇİN TEDBİR ALDIK
Siyonist lobisinin küresel güçleri ve sistemi nasıl kontrol ettiğini, ekonomiyi, ticareti, medyayı, sinema sektörünü, sanatın her dalını, akademiyi, üniversiteleri hatta bazı ülkelerde devleti, askeri ve sivil bürokrasiyi nasıl baskı altında tuttuğunu hepimiz çok yakından gördük. Giderek şımaran İsrail durdurulmadığı müddetçe bu yayılmacılığın nereye ulaşacağını tahmin ediyoruz. İsrail tehlikesi ülkemize yaklaşıyor. Bu tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu şahsiyetler varsa da biz bu görüyor ve her türlü tedbiri alıyoruz.
BATI, DEĞERLERİNİ BİR ÇIRPIDA RAFA KALDIRDI
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dahil uluslararası örgütlerin, İsrail'in şımarıklıkları karşısında nasıl büyük bir acze düştüklerini hep beraber yüzümüz kızararak takip ettik. İnsan hakları örgütlerinin, küresel ölçekte yayın yapan meşhur medya organlarının, söz konusu Filistin olunca, söz konusu Gazzeli, Batı Şerialı, Lübnanlı mazlumlar olunca, mesele Gazze'de vahşice öldürülen masum çocukların hakları olunca, keskin nişancı kurşunuyla katledilen henüz 1-2 yaşındaki bebekler olunca, nasıl derin bir sessizliğe büründüklerine, nasıl üç maymunu oynadıklarına yine sizlerle birlikte şahitlik ettik. Batı, değerlerinin tamamını bir çırpıda rafa kaldırdı.
'ÖLÜP DİNLENMEK İSTİYORUM' DİYEN ÇOCUĞUN FERYADI FİLİSTİN'İN HİKÂYESİDİR
Gazzeli bir çocuğun yürek parçalayan şu feryadı yaşanan barbarlığı çok net anlatıyor: "Susuzluktan, açlıktan ve sürekli yer değiştirmekten başka hiçbir şey yaşamadım. Çocukluğumu da yaşayamadım. Yorulduk, bıktık. Artık ölüp dinlenmek istiyorum." Hepimize ibret olacak bu sözler evlerinden, topraklarından sürülen, milyonlarca masum Filistinlinin acı hikâyesinin özetidir. İsrail'in vahşi saldırıları sonucunda Gazze, benzerlerine sadece 2. Dünya Savaşı sırasında tanık olduğumuz 2 milyon insanın toplandığı devasa bir toplama kampına dönüşmüştür.
İSLAM DÜNYASI BU BARBARLIĞA KARŞI NE ZAMAN ADIM ATACAK?
Kafasında "UN" yazılı mavi kaskı olan askere uzanan elleri kıramayan Birleşmiş Milletler, Gazzelilere, Lübnanlılara uzanan kirli elleri nasıl engelleyecektir? Her gün itibar kaybeden Birleşmiş Milletler'i içine düştüğü bu utanç girdabından kim çekip alacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazze'de sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek? İslam dünyası bu barbarlığın önüne geçmek için ne zaman adım atacak?