Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal Siyonistin tüm dünyayı ateşe attığını belirterek, "Bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz" dedi. Erdoğan, yaklaşık 4 saat süren kabine toplantısının ardından şu açıklamaları yaptı:
EN BÜYÜK TEPKİYİ İSLAM ÜLKELERİ VERMELİ Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'da yaşanan zulme en büyük tepkiyi, İslam ülkeleri vermeli. Müslümanlar olarak, zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında, bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize önce biz sahip çıkmazsak, başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. Bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor. İsrail hükümetini, HAMAS'ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomik, ticari ve diplomatik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyuyoruz.
GÜÇ KULLANMA YETKİSİ İsrail'in sivil-asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak, Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor. Şimdiden yüzbinlerce sivil yerlerinden edildi. Milletimizin yüz akı olan sivil toplum kuruluşlarımız, zor koşullara rağmen sahadalar; insani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyor. İsrail'in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhataplarıyla yoğun temas halinde. Uluslararası toplum İsrail'in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz. Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse, Genel Kurul'un "1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararında" olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır.
TÜRKİYE MAZLUMUN SESİ Türkiye, özgürlük, adalet, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline geldi. Bundan, ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz. Biz, New York'tayken İsrail, Lübnan'a yönelik saldırılarını daha da artırdı. Son iki haftada İsrail'in saldırılarında, aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu bini aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti.
LÜBNAN'A 30 TON İNSANİ YARDIM Lübnan Başbakanı Mikati'yle görüşmemizde Türkiye'nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut'a ulaştı. Güvenlik şartları elverdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz.
BİR AVUÇ SİYONİST DÜNYAYI ATEŞE ATIYOR Filistin ve Lübnan'a sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak; barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir. İsrail, katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte; ona destek verenler de bu suça ortak oluyor. İsrail, dozunu artırdığı devlet terörüyle sadece uluslararası hukuka olan inancı değil, kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok ediyor. Gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal Siyonist, bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Bu zulme, barbarlığa asla rıza göstermeyiz.
BARBARLIĞA KARŞI BİRLEŞELİM Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. İslam alemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerini bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. İsrail'e karşı "insanlık ittifakının" kurulmadığı her gün, bilinmelidir ki tehlike daha da büyüyecek.
İNSANLIK AYNI YANLIŞA DÜŞMESİN İsrail'in uyguladığı mezalimin yol açtığı sorunlar, eninde sonunda herkesin kapısını çalacak. Tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı YPG saflarında kan döken yabancı teröristler gibi İsrail'in saldırılarının etkileri katliamı tribünden seyredenlere de ulaşacak. Türkiye olarak, insanlığın aynı yanlışa tekrar düşmesini istemiyoruz. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden bölgemizdeki herkesin huzuru için uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz.
KARA GÜNLER GERİ GELMEYECEK
Diyanet Teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat döneminden hatırladığımız faşizan manşetlerin, tekrar atılmaya başlanması bu linç kampanyasının bir parçası. Manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bugün de 28 Şubat zihniyetini "başörtülü, çarşaflı, sakallı, cüppeli" diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyor. Bu devlet, hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletin. Devletin sahibi; hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler, sona erdi. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe, hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecek. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin, vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu onlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz.
GÖZ DİKENE GÖZ AÇTIRMAYACAĞIZ
Ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılık sorununa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Vatandaşın rızkına göz dikenlere göz açtırmamakta kararlıyız. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunlarıyla milletimizi kandırmaya çalışanlara karşı denetimlerimizi daha da sıkılaştıracağız. Pek çok sektörde tamahkarlıktan kaynaklı fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacak.
KABİNE 4 SAAT SÜRDÜ
Başkan Erdoğan başkanlığındaki Kabine Toplantısı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapıldı. Erdoğan, 4 saat süren toplantının ardından açıklamalarda bulundu.
TÜRKEVİ 85 MİLYONUN
BM ile birlikte TÜRKEVİ'miz de küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden biri haline geldi. New York'u her ziyaretimizde, görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Ana muhalefet partisinin devrik eski Genel Başkanı'nın, TÜRKEVİ'nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da anlayamıyoruz. TÜRKEVİ binamız, tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da, Milletin Evi gibi, Türk Milleti'nin her bir ferdine açık. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz. Türkiye'nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları bugün bir kez daha milletimizin vicdanına havale ediyoruz.
DÜZENSİZ GÖÇE KARŞI TEDBİRLER
Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerine dair eylem planımızı, tüm paydaşlarla istişare içinde oluşturuyoruz. Bu ülkeye bir daha Boraltan köprüsü utancını yaşatmadan, kardeşlik hukukumuza halel getirmeden, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden hassas süreci çok boyutlu bir şekilde yönetiyoruz.
STRATEJİMİZİ PAYLAŞACAĞIZ
12'nci Kalkınma Planımızla uyumlu olarak hazırlanan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejimizi yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya Ovasına özel olarak odaklanacağız. Bu bölgelerimizde sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi, turizm gelirlerini artırmayı hedefliyoruz. Özel sektörümüz için "Yerel Kalkınma Hamlesi" teşvik programını da önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz.
TAVİZSİZ OLUNMALI
BİZİM
polisimiz, jandarmamız, askerimiz vatandaşımıza karşı müşfik; ama suç işleyenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin her zaman yanındayım. Geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen Polis Memurumuz Şeyda Yılmaz'ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum.