Çalışkan, darbecilere karşı arama ve el koyma kararlarını bir yandan oluştururken bir yandan da adliyenin bombalanacağına ilişkin duyumlar üzerine ise " Sabah 7'ye kadar adliyede bekledik. Yani çil yavrusu gibi dağılmadık. Nöbetçi savcı Hikmet Pak'la bütün gece birlikte bekledik. Ve o gece olmamız gereken yerde olduğumuz için, görevimizi yapmanın gururu ve vakarıyla yine onunla birlikte ayrıldık" dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün gerçekleştirdiği darbe girişimini ardından 8 yıl geçti. 253 vatandaşımızın şehit edildiği, binlerce insanın yaralandığı hain kalkışmanın yaşandığı gece birbirinden değerli kahramanlık hikayelerini de barındırıyor. Bunlardan bir tanesi de 15 Temmuz darbe girişiminin henüz ilk saatlerinde Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nı karargah olarak kullanan kahraman savcılardı. Kahraman savcılar, darbecilere karşı ilk gözaltı kararlarını ve operasyon talimatlarını buradan gerçekleştirdi. Hatta o gece Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın 7'inci katında çektirdikleri fotoğrafla tarihe tanıklık ettiler. Kahraman savcılar arasında Evliya Çalışkan, Can Tuncay, Mehmet Şenay Baygın, Ercan Devrim'di. Kahraman savcılardan şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili olan Evliya Çalışkan o geceyi SABAH'a anlattı.
ADLİYEYE GEÇİYORUZ KARDEŞ
15 Temmuz akşamı saat 21.45 gibi darbe girişiminin başlamasıyla birlikte o dönem İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili olan AYM üyesi İrfan Fidan'ı aradığını aktaran Çalışkan, " 'Başsavcım ne yapıyoruz' dedim. O da, 'Adliyeye geçiyoruz kardeş' dedi. Tamam dedim. Yanılmıyorsam o dönem terör büroda görevli 16-16 kişiydik. Whatsapp grubumuz vardı. Gruba mesaj attım Gelen varsa adliyeye geçiyorum diye" dedi.
BEN GELİYORUM
O akşam nöbetçi savcı olan Hikmet Pak'ı aradığını aktaran Çalışkan, Pak'ın kendisine, "Savcı Can Tuncay'la beraberiz yürüyerek adliyeye geçiyoruz" dediğini belirtti. Kendisinin de geleceğini söyleyen ve telefonu kapatan Çalışkan, "Korumama arabayı al gel dedim. O da bana 'Koruma Şube talimatı verdi. Sokağa çıkmayın. Koruduklarınızı da çıkarmayın dediler' dedi. Ben de talimatı ben veriyorum arabayı al gel dedim. Tamam dedi. Bir müddet sonra beni aradı yolların kapalı olduğunu gelemediğini söyledi. Ben de hemen İrfan Fidan'ı arayıp hem nerede olduğunu sordum hem de kendi aracımla adliyeye geçiyorum dedim. İrfan bey de 'Biz de yoldayız, adliyeye geçelim, destek olalım kardeş' dedi. Tekrar Hikmet savcıyı aradım ve adliyeye geldik. Mehmet Şenay Baygın savcımız da geldi. Katip de yok katip gelemiyormuş yıllar kapalı gerek yok dedi. Siz de gelemezsiniz zaten falan dedi. Ben geliyorum dedim" şeklinde konuştu.
ADLİYE KARARGAH OLDU
Adliyeyi adeta darbecilere karşı bir karargaha çevirdiklerini anlatan Çalışkan o geceyi şu şekilde anlatmaya devam etti: "Whatsapp grubumuza adliyeye gidiyorum gelen varsa alayım diye tekrar yazdım. Savcı Ercan Devrim'i aradım. Geliyorsan alayım dedim. O da 'Tamam geleyim' dedi. Onu da alarak korumamla da buluşarak adliyeye üçümüz geçtik. Hatta yolda ters yoldan falan girdik. Yol kapalıymış. Kaza atlattık. Adliyeye gittiğimizde Hikmet Pak, Can Tuncay, Mehmet Şenay Baygın vardı. Konuştuktan sonra Hikmet Pak, şifai talimatı verdiğini ancak yazılı talimat vermesi gerektiğini söyledi. Bizim yanımızda talimatı bilgisayarda bizim de yardımımızla kendisi hazırladı. Hatta biz şunu söyledik talimata hep beraber 5 savcı olarak imza atalım dedik. Önce tamam dendi ama daha sonra yani nöbetçi olmadığımız için kolluk problem çıkarabilir, bahane yapar diye düşünüldü. Bunun üzerine Hikmet Pak'ın imzasıyla bahsettiği talimat yazıldı. Hazırladı. Okundu. Hep beraber onayladık ve Whatsapp'tan emniyet birimlerine gönderdi. Yani talimatın yazıldığında, gönderildiğinde terör büroda görevli Hikmet Pak, Şenay Baygın, Can Tuncay, ben ve Ercan Devrim vardı. Yanılmıyorsam bir de evi yakın olduğunu söyleyen bir Ağır Ceza Mahkemesi üyesi vardı.
TALİMATI VERDİK BEKLEMEYE BAŞLADIK
O darbecilere karşı yazılan müzekkere yazıldığında biz oradaydık. Metni birlikte oluşturduk ve 5 kişiydik. Müzekkere Hikmet Pak'ın kendi bilgisayarında yazıldı ve talimat metnini birlikte oluşturduk, yardım ettik. Beklemeye başladık. Hatta hatıra fotoğrafı çekildik. Emniyetten dönüşleri falan takip ettik. İlerleyen saatlerde Savcı Orhan Aydın ve başka başsavcı vekilleri geldiler. Ancak bu ara polis memuru geldi. Vatan'da bulunan Emniyeti bombaladılar şimdi adliyeyi bombalayacaklarmış gibi bir şey söylendi. O gelen grup adliyeden ayrıldı ve terör bürosu savcıları olarak biz kaldık.
ÇİL YAVRUSU GİBİ DAĞILMADIK
Sabah 7'ye kadar adliyede bekledik. Yani çil yavrusu gibi dağılmadık. Hikmet Pak'la bütün gece birlikte bekledik. Ve o gece olmamız gereken yerde olduğumuz için, görevimizi yapmanın gururu ve vakarıyla yine onunla birlikte ayrıldık. FETÖ'cü hainlerin toprağa düşürdüğü şehitlerimizin kanını akıttığı, gazilerimizin ödediği bedel karşısında bunları konuşmaktan hicap ediyorum ancak hayatını kaybeden Savcı Mehmet Şenay Baygın'ın hatırasını saygı gereği söylemek istedim. "