Tek parti hâkimiyetinden çıkan Türkiye ilk kez 14 Mayıs 1950'de yapılan 9. dönem milletvekili seçimleriyle demokratik hayata geçiş yaptı. "Gizli oy, açık tasnif" yönteminin ilk kez uygulandığı seçimler, Türkiye tarihinin ilk demokratik seçimi olarak kabul edilirken, 'Yeter! Söz Milletindir' sloganıyla seçimlere giren Demokrat Parti, oyların yüzde 55'ini alarak 416 milletvekiliyle TBMM'deki sandalye sayısının yaklaşık yüzde 85'ini elde etti.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin 27 yıllık iktidarına son veren seçimler ilk kez halkın arzusuna uyarak "sükûnetle" el değiştirdiği için "beyaz ihtilal" olarak da tarihe geçti.
7 KEZ ARAPÇA OKUNDU
Seçim sloganında olduğu gibi söz, milletindi. Cumhurbaşkanlığına Celal Bayar seçilirken Başbakan da Adnan Menderes oldu. Demokrat Parti'nin ilk icraatı ise 18 yıldır Türkçe okunan ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlaması oldu. Arapça ezanın serbest bırakıldığı gün, Bursa'da bir camide ikindi ezanı 7 defa Arapça olarak okundu.
Bu dönemde yıllık ortalama yüzde 7.8 büyüyen Türkiye'de; 11 liman, 5 havalimanı, 8 sulama barajı, 5 termik santral, 18 HES'li baraj, 8 bin kilometre enerji nakil hattı, 3 petrol rafinerisi, 19 çimento fabrikası, 82 hububat silosu, 88 büyük ölçekli fabrika, 4 bin 576 kilometre asfalt yol ve 30 bin kilometre köy yolu yapıldı. İhracat, 263.4 milyon dolardan 320.7 milyon dolara, ithalat da 285.7 milyon dolardan 468.2 milyon dolara ulaştı.
TÜRKİYE SİYASETİNE YÖN VEREN YÜRÜYÜŞ
Menderes döneminin yakın tanıklarından tarihçi yazar Süleyman Kocabaş ise DP'nin zaferindeki asıl faktörün CHP iktidarına karşı birikmiş olan hoşnutsuzluğa işaret etti. Kocabaş şöyle konuştu: "Türkiye'de siyasi iktidar ilk kez şiddet kullanılmadan ve seçimle el değiştirmiştir.
14 Mayıs 1950, Türkiye'de demokrasinin doğum tarihidir. Tek parti yönetimi döneminde, iktisadi gelişme oldukça sınırlıydı. Demokrat Parti'nin iktidara gelişiyle iktisadi dinamikler harekete geçmiş, sanayileşme ve şehirleşmede sıçramalar yaşanmıştır.
DP iktidarı, sadece köylü değil, köylü-şehirli bütün kesimlerin desteklediği bir iktidar olmuştu. Türkiye Cumhuriyeti'nde milli irade, gerçek manada belirleyici bir unsur olarak öne çıkmıştır. Bugün ise bu yürüyüş, Türkiye siyasetine son şeklini vermiştir."