Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Çalıştayı heyetini Külliye'de ağırladı. 25 ülkeden 47 bölgeden gelen Avrupalı Türkleri misafir eden Erdoğan burada yaptığı konuşmada şu mesajları verdi:
GÜÇLÜ OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ: Bundan 20 sene önce Köln'de kurulan birliğimiz aradan geçen süre zarfında sürekli büyüdü, güçlendi, kökleşti. O gün samimi gönüllerin toprağa diktiği fidan bugün dalları 25 ülkeye uzanan koca bir çınara dönüştü. Kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı, ayrımcılık hatta antisemitizmle mücadelede UID, Avrupa'da daima en ön saflarda yer aldı. İslam düşmanlığından ırkçılığa pek çok tehdidin Avrupa'da tırmandığı bir dönemde sizlerin omuzlarınızda ağır bir yük bulunuyor. Çalışmak, daha çok çalışmak, daha fazla gayret etmek zorundayız. Avrupa Türk toplumu olarak, saflarımızı sıklaştırmalı, her zamankinden daha dinamik, daha kuşatıcı ve kucaklayıcı anlayış ile hareket etmeliyiz. Nerede yaşarsak yaşayalım milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz.
SOLİNGEN'İN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ: Yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa'da yaşıyor. Avrupalı Türklerin neredeyse yarısı Almanya'da ikamet ediyor. Almanya'nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini olumlu karşılıyoruz. Bu konudaki müspet yaklaşımımızı geçen hafta Külliye'de misafir ettiğimizi Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier'e de ifade ettim. Solingen faciasından 31 yıl sonra 25 Mart'ta yine aynı yerde ikisi çocuk 4 kardeşimize yönelik düzenlenen ırkçı saldırıyı gündeme getirdim. Sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerektiğini söyledim. İlgili kurumlarımız vasıtasıyla bu davanın takipçisi olacağız.
AVRUPA'DA AYRIMCILIK VAR: Nefret suçlarıyla mücadele noktasında, Avrupa'da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade, mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor. Daha çok belirleyici oluyor. Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklı saldırılardan esirgeniyor. Hatta bu suçlar, güvenlik birimlerinin karıştığı NSU cinayetlerinde olduğu gibi dönerci cinayeti denilerek önemsiz hale getirilmeye çalışılıyor. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik düzenlenen ırkçı saldırıların çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini hepimiz biliyoruz. Kuran-ı Kerim'i hedef alan terör eylemleri, fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden geliyor.
AKILLARINA TÜRKİYE'YE SALDIRMAK GELİYOR: Bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen neonazi terörü, insanlarımızın can, mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaştı. Aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi, Batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır. Meselenin daha vahim tarafı Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, teşvik edilmesi, vatandaşlarımızın hedef tahtasına konulmasıdır. İçeride köşeye sıkışan hangi siyasetçi varsa, aklına önce bize ve Türkiye'ye saldırmak geliyor.
VİCDANLI ÖĞRENCİLER TEPKİ GÖSTERİYOR: Bazı prestijli Amerikan üniversitelerinde aralarında antisiyonist Yahudilerin de olduğu vicdanlı öğrenciler ve akademisyenler katliama tepki gösteriyor. Bu insanlar Gazze'de katliam dursun dedikleri için şiddete, zulme, eziyete hatta işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin'e destek verdikleri için rektörler, profesörler işten atılıyor, linç ediliyor. Söz konusu Türkiye olunca, başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu hadiseler karşısında gıkı dahi çıkmıyor.
HEDEFLERİ TÜRKİYE'Yİ SUSTURMAK
Seçimde başarısız olan kabahati kendinde aramak yerine bize ve ülkemize saldırarak temize çıkmaya çalışıyor. Bunu da açıktan değil demokrasi, hak ve özgürlük kavramlarının arkasına saklanarak yapıyorlar. Şahsımızı ve üzerimizden ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değildir. Bu kampanyaların tek bir hedefi vardır. O da bizi ve Türkiye'yi susturmaktır. Türkiye sadece İslam ve yabancı karşıtlığı meselesinde değil, Gazze krizinde de dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Sağa sola insan hakları karnesi düzenleyenler, 15 bini çocuk toplam 35 bin Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler.
ANTİSEMİTİK LEKESİ BİZE YAPIŞMAZ
Halen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Türkiye'yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın antisemitik lekesi bize yapışmaz. İslam düşmanlığına, yabancı karşıtlığına ve kültürel ırkçılığın her çeşidine nasıl karşıysak antisemitizmi de aynı şekilde reddediyoruz.
BAŞLARINI KUMA GÖMDÜLER
NE
kadar meşhur demokrasi savunucusu akademisyen, aydın, gazeteci ve siyasetçi varsa hepsi başını kuma gömmüş, olayların yatışmasını bekliyor. Niçin biliyor musunuz? Çünkü Batı demokrasisinin sınırlarını İsrail'in menfaatleri çizmektedir. İsrail'in çıkarına dokunan her şey bunların gözünde antidemokratiktir. Antisemitiktir. Müslüman'ı Hıristiyan'ı, Musevi'si ve diğer topluluklarıyla bölgemizdeki halkların güvenliğine en büyük zararı saldırgan ve şımarık tutumuyla mevcut İsrail yönetimi veriyor.