Başkan Recep Tayyip Erdoğan dün akşam geleneksel TÜRGEV iftarına katıldı. İbni Haldun Üniversitesi'nde gerçekleştirilen programda konuşan Erdoğan, şu mesajları verdi:
Her yıl binlerce evladımızın eğitimine katkı veren onlara sıcak bir yuva imkanı sunan TÜRGEV, başarılarıyla kendinden söz ettiriyor. Toplam sayısı 40 bin 500'e ulaşan mezunlarımız bugün hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında insanlığa hizmet ediyor.
TÜRGEV gibi vakıflarımız, hem hizmetleriyle hem varlıklarıyla hem de yerli milli duruş duruşlarıyla ülkemizde belli çevreleri her zaman rahatsız etti. TÜRGEV özellikle hedef tahtasına konuldu.
Bizim her fırsatta dile getirdiğimiz TEKNOFEST gençliği inşallah sizlerin arasından çıkacak, Türkiye Yüzyılı sizlerin omuzlarında yükselecektir. Sevgili genç kardeşlerim Sizlerden kendi şahsi geleceğiniz yanında ülkemizin istikbali ilgili de hayaller kurmanızı ve hedefler belirlemenizi istiyorum. Hayatı anlamlandıran, insanı dünyaya bağlayan, kişiye değer katan üretmektir. Yaptıklarının üzerine koymak, kendini aşmaktır.
ÖLEN EMEKÇİLERE SAHİP ÇIKMADILAR
Ağızlarını her açtıklarında hak, hukuk, adalet kavramları üzerinden gönüllü kuruluşlarımıza dil uzatanların ikiyüzlülüklerini çok iyi biliyoruz. Sürekli ahlak tüccarlığı yapan, sürekli işçinin, emekçinin hakkından bahseden bu çevreler önceki gün Beşiktaş'taki yangında hayatını kaybeden 29 emekçi kardeşimizle ilgili çıkıp tek cümle kurmadılar.
Bu binaya inşaat ruhsatını veren, imar ruhsatını veren ve binanın en alt bodrum katlarını gazino haline getirmeye müsaade edenler kim? Şimdi tabii ki biz de savcılarımız da bunu takip ediyoruz. Bunu kovalıyoruz ve kovalamaya devam edeceğiz. Kimler bunlar? 29 vatandaşımızın ölümüne göz yumanlar kimler? Zerre kadar vicdanı olan herkesin tepkisini çekmesi gereken skandallar zinciri karşısında başlarını kuma gömmeyi tercih ettiler. Ama birileri de hemen koşup gittiler. Niye? Çünkü kendi günahlarını nasıl örteriz? Bunun peşinde koştular.
Merhum Menderes'ten bu yana canımızla, kanımızla emeklerimizle büyüterek bugünlere getirdiğimiz çok partili demokrasimiz 31 Mart Pazar günü yapılan mahalli idareler seçimlerinden de başarıyla çıktı. Seçimlere gölge düşürme seçmenin iradesini rehin alma girişimleri bir kez daha sandıkta hüsrana uğradı. Bizler kadere ve takdire inanan insanlarız. Sandık sonuçlarının da davamız, hareketimiz, mücadelemiz açısından Allah'ın izniyle hayra tebdil olacağına yürekten inanıyoruz. Bu tarz neticeler insanlık tarihi boyunca kiminin şımarıklığını, kiminin pervasızlığını, kiminin de sabrını, metanetini, dayanışmasını, birlikteliği ve mücadele azmini arttırmıştır.
VESAYETE MEYDAN OKUDUK
31 Mart sadece yeni bir dönüm noktası değil, aynı zamanda daha büyük zaferlerin müjdecisi, muştusu ve habercisi olacaktır. Yolumuza yenilenmiş, tazelenmiş çok daha güçlenmiş, üstat Necip Fazıl'ın ifadesiyle tekleşmiş bir şekilde devam edeceğiz. Siyasette yarım asra yaklaşan mücadelemizin zafer sancağını burca dikecek ve ardından gönül huzuruyla nöbeti sizlere devredeceğiz. Bakınız ben bugüne kadar gençlerle yürümüş, gençlerin yoldaşlığından güç ve cesaret almış bir büyüğünüzüm. Mensubu ve hizmetkarı olmaktan şeref duyduğumuz milletimiz için nice saldırıları göğüsledik, nice badireleri aştık, nice ihanetleri püskürttük. Bizim karşılaştığımız sıkıntıları gençlerimiz yaşamasın diye emek verdik. Gerektiğinde ölümü göze alarak vesayet odaklarına meydan okuduk. Şahsen bedel ödesek bile ülkemize, insanımıza, özellikle geleceğimiz olan siz gençlerimize bedel ödettirmemeye çalıştık. İmkanlarımızı zorlayarak üzerimize düşeni yapmanın gayretindeyiz.
ÇATIŞMALARIN GERİSİNDE SÖMÜRÜ DÜZENİ VAR
BAŞKAN Erdoğan dün akşam, TRT 1'de yayınlanan Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nın final programına katıldı. "Müslümanlar olarak Kuran'ın rehberliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. İslam beldelerinin çoğunda kan, gözyaşı ve istikrarsızlık hakim" diyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Elbette medeniyetimize ve inandığımız değerlere zıt olan bu tablonun sorumlusu sadece Müslümanlar değildir. Küresel emperyalist güçlerin İslam dünyası üzerinde oynadığı oyunların yaşadığımız bu sıkıntılarda önemli payı vardır. İslam ülkelerinin sahip olduğu altının, petrolü,n madenin ve diğer yeraltı yer üstü kaynaklarının rantını o zenginliklerin asıl sahipleri değil eski sömürgeci güçler yemektedir. Afrika'dan Asya'ya pek çok bölgeye baktığımızda bu sömürü çarkının nasıl kurulduğunu ve nasıl işletildiğini rahatça görebiliyoruz. Savaş ve çatışma bu araçların en başında yer alıyor. Bakınız çok açık söylüyorum, bugün Suriye'yi, Yemen'i Libya'yı Sudan'ı, Filistin'i, ve daha nice İslam toprağını kana bulayan çatışmaların gerilimlerin, zulümlerin gerisinde, bu sömürü düzenini devam ettirme planları vardır. Her defasında farklı bir maskenin arkasına gizlenerek oynanan oyunun gayesi zenginliklerin talan edilmesidir."