28 Şubat 1997 post-modern darbesinin 27'inci yıldönümünde SABAH'a konuşan 28 Şubat Öğrenci Derneği Trabzon Temsilcisi Aynur Özdemir ,"1997 yılında Milli Güvenlik Kurulunun aldığı kararlar neticesinde başörtüsü yasağı bütün üniversitelerde uygulanmaya başlamıştı. O dönemde Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi-İdari Bilimler fakültesinde okuyordum.1999 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesinde başörtüsü yasakları gelmişti. O kadar büyük bir engel vardı ki ,okulların kapısına askerler getirilmişti. Güvenlik görevlileri otobüsten inerken kontrol yapıyor ve kampüsün içerisine kesinlikle başörtülü kimseye izin verilmiyordu. Biz ne kadar birlikte olsak ta bu yasağı engelleyemedik. Sınavlarımıza giremeyip, okuldan atıldık" dedi.
"28 ŞUBAT KÜRESEL BİR DARBEDİR"
28 Şubat 1997 darbesiyle birlikte Anayasa ve Uluslararası Sözleşmeler hiçe sayılarak vesayet odaklı bir yönetim anlayışı tesis edilmeye çalışıldığını belirten 28 Şubat Öğrenci Derneği Trabzon Temsilcisi Aynur Özdemir," Bin yıl sürmesi planlanan 28 Şubat Post Modern Darbesi ülkemizin, toplumsal ve siyasal ortamındaki büyük değişim ile asıl hedefine ulaşamamıştır. Fakat milletimize verdiği zararlar ve yarattığı mağduriyetler halen daha devam etmektedir. Bu darbenin ana unsuru, laik rejimin tehdit altında olduğu ve korunması gerekliliğinin, İslam karşıtlığına dönüştürülmesidir. 28 Şubat Darbesi Küresel bir darbedir. Dış güçlerin 1.Meşrutiyet'ten, 15 Temmuz'a kadar bu coğrafyada sahnelediği darbe planlarından en kapsamlısı 28 Şubat Post Modern Darbesidir. Korku imparatorluğu oluşturularak inançlı insanların toplumun her alanından tasfiye edilmesi amaçlanmıştır. 28 Şubat Darbe dönemine özlem duyan zihniyet, gerek kamuda gerekse diğer alanlarda başörtülü hanımlara karşı mobbing uygulama gayreti içindedirler. Bazı üniversitelerde halen başörtülü öğrenci ve akademisyenler düşmanca ve insafsızca uygulamalarla psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar. Sadece başörtüsü konusunda değil her anlamda tek tipleşmenin önüne geçilmesi için insan hakları ve özgürlükler konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır." dedi.
"YURDA BASKIN DÜZENLEDİLER, OKULU BIRAKMAK ZORUNDA KALDIM"
Gülden Gebiç ise, o dönemde İmam Hatip lisesi son sınıfın 2.ci dönemi öğrencisiydim. Bu süreçte korkularımız başladı. Milli Güvenlik dersinde üst düzey bir hoca gelmişti. Türbanlı olduğumuz için bizlere önce kat sayı problemi çıkartmaya başladılar. Sınavlara girdim. Ege Üniversitesi İngilizce eğitimi 5 yıllık hemşirelik bölümünü kazandım. Kaldığım yurda baskın düzenlediler. Bizi ikna odalarına almaya başladılar . Önce sözlü, sonra yazılı olarak psikolojik baskı yapıyorlardı. Sonra önüme getirdikleri DGM yazılı bir kağıt imzalamamı istediler. Bende imzalamayınca okulu bırakmak zorunda kaldım.2011 yılında başörtü yasağı önce Üniversitelerde, daha sonra ise Kamu 'da kaldırıldı.2014 yılında eğitime tekrar başladım ve bitirdim. Biz 28 Şubat darbesini hiçbir zaman unutturmuyoruz, unutturmamaya çalışıyoruz. O zaman ki mücadelemizde destek olacak kimse yoktu. Ufacık bir topluluk olarak mücadele vermeye çalışıyorduk. 28 Şubat'ı tekrar yaşatmak isteyenler, ülkeyi karıştırmak, huzuru bozmak isteyenler fırsat bekliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde ortaya çıkamıyorlar. Cumhurbaşkanımız sayesinde Üniversitelerde ve kamu kurumlarında başörtü yasağı kalkınca eğitimimi tamamladım. Allah o günleri tekrar yaşatmasın" dedi.
"DİPLOMA ALABİLMEK İÇİN PERUK TAKTIM"
Adana'da 28 Şubat mağdurlarından ev hanımı Suat Ayaz (43), 1999 yılında Tepebağ Anadolu İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Avukat olmak isteyen Suat Ayaz, girdiği üniversite sınavından çok istediği hukuk fakültesini kazanacak puanı almıştı ancak kat sayı mağduru olduğu için kazanamamıştı. Bu yüzden Malatya İnönü Üniversitesi'nde işletme bölümünü seçmek zorunda kaldı. Başörtü zulmünün daha üniversiteye kayıt yaptıracağı gün başladığını söyleyen Ayaz, "Okula kayıt yaptırmak için saçımın ve boynumun açık olacağı şekilde bir vesikalık çekilmemi istediler. Koskoca Adana'da perukla vesikalık çeken fotoğrafçı bulmak zorunda kaldım. Perukla çektirdiğim fotoğrafı kayıt formunda kullandım. Okula peruğumu takıp öyle girebiliyordum. Okulda ilk gün hocam adımı sorduğunda 'peruk travması' yüzünden adımı unuttum. Kendimi tanıtmak için ayağa kalktım ve öyle kala kalmıştım. Çok utandım." dedi.
"İŞE GİREMEYECEĞİMİ BİLE BİLE OKUDUM"
Baskılar yüzünden okulun ilk 1 ayını hatırlamadığını söyleyen Suat Ayaz, "Okulun kantine, yemekhanesine ve spor salonuna girmemiz yasaktı. Okula gidiyorum ve eve gidip ağlıyorum sadece. Ne işlediğim derslerden ne de üniversiteli olmanın verdiği heyecan duygu hiçbir şey yok. Sınıfta 3 peruklu öğrenciydik. Yan yana oturuyorduk ve birbirimize bakıp bakıp ağlıyorduk sadece. Bir tercih yapmak zorundaydım. Ya eğitimimize devam devam edecektik ya da pes edip evlerimize dönecektik. Sırf perukluyum diye kaldığım ders vardı. İlk 1 ay her gün aileme okulu bırakacağım diyordum. Ailemin çok desteği oldu. Sırf meydan bunlar kalmasın diye okudum. Mezun olduktan sonra bir işe giremeyeceğimi bile bile okudum. Çocuklarıma ve kardeşlerime örnek olmak için okudum" dedi.
"TÖREN EŞLİĞİNDE ÇÖPE ATTIM"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başörtü konusunda yaptığı devrimi duyduğu an ki mutluluğunu kelimelerle anlatamayacağını söyleyen Ayaz şöyle devam etti: "Peruğumu saklıyordum. 2005 yılında bu yasak kalktığı gün peruğumu tören eşliğinde çöpe attım. O kadar mutlu olmuştum ki… Evde kardeşlerim ve arkadaşlarımla birlikte tören eşliğinde peruğumu yakıp, çöpe attım. Çünkü o peruk bana o vesayeti hatırlatıyordu. Çekmeceyi açıp onu gördüğüm zaman o günler film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu, gözlerim doluyordu. O kötü günleri hatırlatacak bir şeyin evde bulunmasını istemedim."
"BİZİM SÜPER KAHRAMANIMIZ"
28 Şubat'ın bir gün biteceği yönünde umudu olduğunu ancak kendisinin görebileceği hiç aklımdan geçmediğini söyleyen Suat Ayaz, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bizim süper kahramanımız oldu. Askeriye de okullarda adliye sokaklarında kısacası her yerde başörtülü kadınlarımız var. Malum kesim tarafından 'Bin yıl sürecek' denilen 28 Şubat'ı Cumhurbaşkanımız tek başına yıktı. Ve bunu ondan başkası da yapamazdı. Onun gösterdiği güçlü duruş sayesinde oldu. Malum kesimin bakış açısı hiçbir zaman değişmedi, değişmeyecekte. Bunu geçtiğimiz genel seçim de gördük. Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşinin Ahmet Davutoğlu'nun eşine bakışı olduğu fotoğrafta net bir şekilde görüyoruz. İşte o bakıştır bize karşı tutumları ve o hiçbir zaman da değişmeyecek… Cumhurbaşkanımız olduğu sürece sırtımız yere gelmez." diye sözlerini tamamladı.