Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz, SABAH'a özel açıklamalar yaptı. Türkiye'nin Eurofighter alım talebi konusunda, Almanya'nın savunma sanayi ürünleri ihracatında kısıtlayıcı bir politikası olduğunu belirterek Türkiye ile görüşmelerin sürdüğünü söyledi. Schulz, "Bunlar, Türkiye'nin başvurusuna özel kriterler değil" ifadelerini kullandı. İşte Büyükelçi Schulz'un açıklamaları:
TÜRKİYE'NİN EUROFIGHTER SAVAŞ UÇAĞI TALEBİ: Almanya, savunma sanayi ürünleri ihracatı konusunda son derece kısıtlayıcı bir politika takip ediyor. Her başvuru çok ayrıntılı bir şekilde, bütün önemli unsurlar incelenerek ayrıntılı bir şekilde müzakere ediliyor. Alman hükümetinin kendi içinde sürdürdüğü bir süreç. Aynı zamanda Alman kamuoyu da çok ilgiyle takip ediyor. Türkiye ile ilgili görüşmeler de oldu ve hala sürüyor, henüz sonuçlanmadı. İncelemelerde teknik konular da siyasi konular da rol oynuyor. Silahların nasıl kullanılabileceği, iç siyasete ilişkin konular, ekonomik konular, Alman savunma sanayini ilgilendiren hususlar olabilir. Bunlar Türkiye'ye has, Türkiye'nin başvurusuna özel kriterler değil.
3.5 YILDA YÜZDE 50 ARTIŞ: Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ilişkiler çok kapsamlı, çok yoğun ve farklı sektörleri ilgilendiriyor. Her yıl ticaret hacmi yeni rekor kırıyor. Ben, 3.5 yıldır Türkiye'de görev yapıyorum. Bu süre içinde ikili ticaret hacmi yüzde 50 oranında arttı ve 50 milyar euroyu aştı. Burada olumlu bir yön de ikili ticaretin dengeli olması. Türkiye'de 8 bini aşkın Alman şirketi ve Türk-Alman yatırımı mevcut. Bu gelişmeler bizi memnun ediyor. Özellikle yenilenebilir enerjide büyük potansiyel ve Alman şirketlerinin büyük ilgisi var.
SINIRDA KARBON DÜZENLEMESİ: Sınırda karbon düzenlemesi iklim öncelikli bir konu ve Almanya için de önemli bir tedbir olacak. Türkiye de Almanya da karbon nötr olma konusunda iddialı hedefler koydu. Türkiye'nin hedefi 2053, Almanya'nın hedefi 2045 yılı. Sınırda karbon düzenlemesi, eşit rekabet koşulları için getirilen bir uygulama. AB kapsamında karbon konusunda belli bir fiyat öngörülüyor. Asıl önemli unsur, üretimin yurtdışında yapılarak düzenlemeyi aşarak ürünü AB'ye ithal etmenin önlenmesi. Çünkü bu adil olmayan rekabet koşullarına neden olur. Hedef 2026'dan itibaren AB kapsamında bunu zorunlu hale getirmek. 2024'te bir hazırlık-izleme süreci başladı. Bu süreçte Türk şirketlerinin de dahil olduğu yabancı şirketlerin 2026'da başlayacak uygulamayı deneyimlemesi için hazırlıklar yapılıyor. AB uygulamaya hazırlamak için destek veriyor. Dubai'de COP İklim Konferansı'nda Türkiye ve Almanya arasında işbirliğine yönelik anlaşma imzalandı.
ALMANYA-TÜRKİYE TİCARETİ DENGELİ
Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler birçok açıdan eşsiz konumda. Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli insanların sayısı 3 milyonu aştı. Türkiye'de Almanya geçmişi olan kişi sayısı da çok. İnsani köprüler önemli. İnsani ilişkilerin yanısıra ekonomik ve siyasi ilişkiler de büyük. Almanya Türkiye için en büyük ihracat pazarı. Ticaret hacminde her yıl yeni bir rekor kırıyoruz. Siyasi ilişkilerde Türkiye bizim için çok önemli bir partner. BM, AB, NATO nezdinde. AB'ye aday ülke, Gümrük Birliği konusunda önemli bir ülke.
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM: Almanya, İsrail ve Filistin için iki devletli çözümü uzun yıllardır istiyor. Filistinlilerin haklı taleplerinin arkasında duruyor. BM'nin Filistin yardım kuruluşunu destekliyor. İsrail ile Almanya'nın özel ilişkileri var ama aynı zamanda Filistinlilerin de haklı taleplerini desteklemeyi uzun yıllardır sürdürüyor. En kısa zamanda şiddetin sona ermesini, iki devletli çözüme giden bir yol haritasının hazırlanmasını arzu ediyoruz. İsrail'in bu süreç içinde insani hukuka saygı göstermesini istiyoruz.
UKRAYNA'YA 50 MİLYAR EURO DESTEK: 1 Şubat'ta çok kapsamlı bir yardım paketi karşılaştırıldı. Desteğin öncelikli amacı Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumasına yönelik mücadelesinin desteklenmesi. Ayrıca, Haziran ayında Berlin'de Ukrayna'nın yeniden inşası başlığı altında bir konferans düzenlenmesi planlanıyor. Yeniden inşayı da önemsiyoruz.
GÖÇ KONUSUNDA İŞBİRLİĞİ: AB ile Türkiye arasında sığınmacı konusundaki işbirliğini çok önemsiyoruz. Genel olarak başarılı. Mart 2016'da yapılan anlaşma ve ortak beyanların yeniden müzakere edilmesine gerek olmadığı kanısındayız. Fakat her hâlükârda orada verilen kararların, öngörülen işbirliğinin artarak devam etmesini isteriz.
DEPREM SONRASI 17 BİN VİZE: 6 Şubat depremi korkunç bir olaydı. Depremin neden olduğu yıkımı kendi gözlerimle gördüm. Türk dostlarımıza elimizden geldiğince katkıda bulunmak önemli. Almanya depremden hemen sonra 3 kurtarma ekibi gönderdi, Alman ordusu 400 ton yardım malzemesi ulaştırdı, Hatay Altınözü'nde 3 ay duran Sahra hastanesi vardı. Alman hükümeti deprem yardımı olarak 125 milyon avroluk destekte bulundu. Biz büyükelçilik olarak depremden etkilenenlerin ailelerinin yanına gidebilmeleri için 17 bin vize verdik. Yıkımın boyutlarına bakıldığına yeniden yapılanmanın uzun bir maraton olduğu ortada. Bundan sonra da desteklerimizi sürdüreceğiz.
TOPLAM DESTEĞİN YÜZDE 20'Sİ ALMANYA'DAN: (Donörler Konferansı) Almanya ikili ilişkilerde donör olarak en büyük katkıyı sağlayan ülke oldu. 238 milyon avroluk vaatte bulundu. Toplam AB katkılarının yüzde 20'si Almanya'dan geliyor. Türk hükümeti ile eşgüdüm halinde yürüyen projeler var. Türk ve Alman şirketler deprem bölgesinin yeniden yapılanması için ne tür işbirlikleri yapılabileceğine ilişkin Berlin'de toplantı yaptılar.