İstanbul Sarıyer'de bulunan Santa Maria Kilisesine DEAŞ tarafından düzenlenen silahlı saldırıda bir kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı gerçekleştirenlerden birinin Tacik diğerinin ise Rus uyruklu olduğu tespit edilirken, çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. DEAŞ'ın son dönemde İsrail'in hedefleri doğrultusunda Türkiye'de terör saldırısı düzenlemesinin arka planını Dış Politikalar ve Güvenlik Uzmanı Ömer Özkızılcık SABAH'a değerlendirdi. Özkızılcık, DEAŞ'ın ideoloji ve hareket tarzı olarak ibadethaneleri hedef alan bir terör örgütü olduğunu söyleyerek, örgütün mabetlere yönelik Suriye, Irak ve Mısır'da daha büyük saldırılar düzenlediğini kaydetti.
'DEAŞ YABANCI İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİN MÜDAHALESİNE AÇIK HALE GELDİ'
DEAŞ'ın Santa Maria Katolik Kilisesine düzenlediği saldırıda tabancaların teknik bir arızası sebebiyle büyük bir katliama dönüşmediğine dikkat çeken Özkızılcık, DEAŞ'ın son dönemde yaşadığı dönüşümde en çok dikkat çeken olgunun, emir-komuta zincirinin bozulmuş olması olduğunu aktardı.
Özkızılcık, "Hem Türkiye'nin hem de ABD'nin DEAŞ'ın sözde halifelerini etkisiz hale getirmesiyle beraber, örgüt içerisindeki hiyerarşi bozulmuştur. DEAŞ'ın merkezi yayın organlarında ifade edilen saldırı sayıları, örgütün gerçekte düzenlediği saldırılardan daha azdır. Muhtemelen saldırıları düzenleyen yerel DEAŞ yapılanmalarla merkez arasında bir iletişim kopukluğu bulunmaktadır. Söz konusu bu durum, DEAŞ'ın örgüt olarak yabancı istihbarat örgütlerin müdahalesine ve yönlendirmesine daha da açık hale getirmektedir" dedi.
'AMERİKA'NIN DEAŞ PLANI ÇÖKTÜ'
Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu öncesinde de
DEAŞ'ın artan bir saldırı grafiği olduğunu dile getiren Özkızılcık, "DEAŞ'ın hem Afrika'da hem de Suriye-Irak hattında her geçen ay düzenlediği saldırıların hem sayısı hem de niteliği artmaktaydı. 7 Ekim'den bu yana ise bölgedeki yeni gerilim DEAŞ'a yeni bir olanak ve hareket alanı sağladı. Örneğin Suriye'deki Fırat nehrinin doğu ve batı yakalarında bulunan Amerikan askerleri ve İran unsurların dikkati artık DEAŞ değildir. ABD'nin özellikle YPG ile kurmuş olduğu angajman DEAŞ'ın hayatta kalmasına imkan sağlamaktadır. Hayatta kalan örgüt, bölgesel gerilimden de faydalanarak kendisine yeni alan oluşturmaya çalışmaktadır. Bu da ABD'nin ve DEAŞ'la mücadele için kurulan Uluslararası Koalisyonun stratejisinin başarısız olduğu göstermektedir. DEAŞ 2013-2014 sürecinde de olduğu gibi, bölgesel gerilimden ve aktörlerin birbirleriyle olan çatışmalarından faydalanmaya çalışmaktadır" diye konuştu.
'GÜVENLİK TEŞKİATININ BAŞARISI DÜNYADA SAYILI'
MİT'in başarılı operasyonlarıyla 2 Ocak'ta yakalanan MOSSAD ajanları ile 3 Ocak'ta saldırı hazırlığındaki DEAŞ'lılara yönelik operasyonlara da değinen Özkızılcık, MOSSAD ajanlarının çoğunluğunun Filistinli ve İsrail'in Filistinlilere yönelik istihbarat toplamak için kurduğu bir çalışmanın parçası olduğunu söyledi. Özkızılcık, "DEAŞ'ın son dönemde Türkiye'de bir arayış içerisinde olduğu ve Türk güvenlik güçleri tarafından birçok kez engellendiğini görmekteyiz. Burada dikkat çekilmesi gereken temel husus güvenlik güçlerimizin üstün başarısıdır. Aynı anda MOSSAD, PKK ve DEAŞ'a karşı mücadele yürütebilecek güvenlik teşkilatlarının sayısı dünyada çok sınırlıdır. Türkiye hem İsrail'in Filistinlilere ve İran'a karşı istihbarat operasyonlarını engelleyebiliyor hem de İran'ın İsrail'e karşı istihbarat operasyonlarını da engelleyebiliyor. Öyle ki, DEAŞ Santa Maria Katolik Kilisesine yönelik saldırısını bir Tacik ve bir Rus vatandaşıyla yapmak zorunda kalıyor ve kullandıkları teçhizatlar tutukluluk yapıyor. Bu bağlamda Türkiye'deki kaçak silah ticaretini yapan şebekelere de ciddi bir darbe vurulduğu ve terör örgütlerin bu yasadışı yapılanmalardan kaliteli silah temin edemedikleri anlaşılmaktadır" ifadeleri kullanıldı.