Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivleri'nde, Sarıkamış Harekatı'nın devam ettiği dönemde başta Sarıkamış ilçesine bağlı Zivin köyü olmak üzere 15 köyü basarak, baltalarla katliam yaptıklarına yer veriliyor. Rus destekli Ermeni çetecilerin, köyleri ateşe verdiği ve insanların mallarına da el koydukları yine belgelerde detaylıca ele alınıyor.
29.Tümen Komutanı Albay Arif Baytın ise dondurucu soğuğu şu sözlerle anlatıyor: "Gıdasızlıktan vücudun harareti kaybolmakta ve donma vakaları artmaktaydı. Hayatta kalanların yüz, el ve ayakları donarak hayaletler gibi, serseri dolaşmaktaydılar. Orman içinde bulunduğumuz hale ateş yakılarak ısınma da kabil olamıyordu. Çünkü kalın gövdeli ağaçları devirecek balta veya testere olmadığından, portatif balta ve kürekle ufak çam fidanları kesiliyor veya kurumuş dallar toplanarak ateş yakılıyordu."
"ZAFER BİZİM OLACAK"
Muzaffer Taşyürek'in 'Bir Hüznün Tarihi Sarıkamış' isimli eserinde ise Iğdırlı Ali Çavuş'un zafere olan inancını kaleme aldığı sözleri yer alıyor.
Iğdırlı Ali Çavuş, "Başkumandan Paşa Hazretleri'nin gelmesi ile Moskof'un kahrolacağından ve kâfirini karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin.
Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulağı Tepesi'nden Moskof obüs yağdırır ama şükür zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki ateşe kavuşsak." ifadelerini tarihe not düşüyor.
"KESKİN VE ŞİDDETLİ BİR TİPİ"
9. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Şerif İlden ise anılarında her türlü zorluğa rağmen yürüyüşü tamamladıklarını şu şekilde ifade ediyor, "Biz kar ve buz kayalarıyla örtülü olan bütün dereleri, tepeleri ve sonra birçok alçak dağları ayağımızın altında görüyorduk.
Topçular bu dik ve derin karlı dağ yolundan nasıl çıkacaklar aklım ermiyordu. Biz, zahmetle güçlükle fakat disiplin ve düzenden ayrılmayarak çıkıyorduk. En nihayet dağa çıktık. Tam yayla üstünde keskin bir rüzgâr ve şiddetli bir tipi başladı. O andan itibaren göz gözü görmez oldu. Kimsenin kimseye yardım etmesi ve söz söylemesi, sesini işittirmesi imkânı kalmadı."
"İLKOKUL ÖĞRENCİLERİ UN TAŞIDI"
Cephe gerisinde de büyük fedakarlıkların olduğunu yine tarihi vesikalardan öğreniyoruz. Albay Aziz Samih'in kaleme aldığı 'Büyük Harpte Kafkas Cephesi Hatıraları' isimli kitapta, Türk milletinin, vatanı uğruna nelerden vazgeçtiğini çarpıcı örnekle anlatır. Hatıratta, ordunun iaşe lojistiğinin ilkokul öğrencileri tarafından karşılanmasına yer verilir. "On birinci kolordu erzak kalmadığından çabuk yetiştirilmesi için feryat ediyor, menzil vasıtaları kâfi değil. Vali bey bir defalık yüz elli bin kilo erzakı ahali sırtında taşımağı üzerine aldı.
Erzurum ahalisi denenmiş vatan sevgileri ile bu yükü taşımağı seve seve kabul ettiler. Otuz kiloluk torbalar yaptırıldı. Mektep çocuklarının sırtlarında un torbaları ile hükümet konağı önünde hareket etmelerindeki fedakârlık ve hamiyet numunesi herkesi ağlattı. Erzurum ahalisi unları Nebi Han'a kadar, Hasankale ahalisi de Nebi Han'ından Hasankale'ye götürecekti. Erzurum ahalisi vazifesini tamamen yaptı."