Kurtulmuş, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı seçiminde "yüzde 50 artı 1" tartışmasına ilişkin Kurtulmuş, "50 artı 1 ve benzeri konuları tek tek münferit olarak ele almak yerine, önce çok kapsamlı bir anayasa değişikliği ortamını oluşturmanın ve bu anayasa değişikliği tartışmaları içerisinde bu ve benzeri konuların bir bütünün parçası olarak tartışılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyim." diye konuştu.
Bir referandum iki cumhurbaşkanlığı seçimiyle halkın 3 kez Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne olan güvenini ortaya koyduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geri dönüş yok." sözlerini sarf etti.
Uygulamada hangi konuların eksik olduğu, nelerin tamamlanması gerektiği konusunda farklı fikirler olabileceğini belirten Kurtulmuş, "Benim şahsen tercih edeceğim yöntem ve yol; anayasa tartışmaları içerisinde vakti zamanı geldiğinde, doğru zeminde yani parlamento çatısı altında ve doğru yöntemlerle bu konunun tartışılmasıdır." ifadesini kullandı.
Tartışmaların, Türkiye'nin geleceğiyle, millet tarafından onaylanmış sistemin geleceğiyle ilgili olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bunun bilimsel verilerle, toplumun bütün kesimlerinin görüşünün alındığı bir anayasa tartışma platformu içerisinde ele alınması gerektiğini, münferit bir konu olarak tartışılmasının çok yararlı olmadığını söyledi.
"Yüzde 50 artı 1" tartışmaları üzerinden yapılan "ittifak" tartışmalarının sorulması üzerine Kurtulmuş, ikisinin birebir aynı tartışma olmadığını dile getirdi.
Siyasetin, ortak fikirleri, ortak yaklaşımları olan siyasi partilerin bir araya gelmesine mani olmadığını kaydeden Kurtulmuş, "Aslolan, bunun bir koalisyon mantığıyla değil belli fikirlerde bir araya gelerek Türkiye'nin geleceğine ilişkin ortak kanaatler üzerinden hareket edebilme becerisini göstermektir." görüşünü paylaştı.
"YÖNTEM BULUNUR, ÖNCE İKLİM OLUŞTURULMALI"
Yeni anayasa konusunda nasıl bir yöntem öngörüldüğüne ilişkin soruya ise Kurtulmuş, "Yöntem bulunur, önce iklimin oluşturulması gerekir" karşılığını verdi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Mühim olan partiler arasında müzakere edebilme ortamının oluşturulabilmesi. Türkiye'de yeni anayasa tartışması bir fantezi değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Bütün siyasi partilerin, 12 Eylül anayasasıyla sorunlarının olduğunu, Türkiye'nin 1982 Anayasası'ndan kurtulması gerektiğini kaydeden Kurtulmuş, "Türkiye'ye yeni bir anayasa yapmak yakışır, hatta bir zorunluluktur. Yapabilirsek, bu benim başarım değil Meclisin başarısı olur. Bunu, kişisel bir mesele olarak görmüyorum. Kişilerin meselesi olmadığı gibi hiçbir partinin meselesi de değildir." dedi.
TBMM'nin Türkiye'de istediği anayasa değişikliğini yapmaya muktedir bir meclis olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "(Bu Meclis yeni bir anayasa yapma gücüne sahip değildir) demek 'yeni anayasayı sadece askerin dipçiğiyle yaparız' demekle eş değerdir. Varsa birilerinde böyle bir bakış açısı, bunu değiştirmesi lazım." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, 31 Mart yerel seçiminden sonra önce Meclis İçtüzüğü, arkasından da yeni anayasa çalışmalarını sürdüreceklerini aktardı.
"HİÇ KİMSE TBMM'YE BİR ÖDEV VERMEYE KALKMASIN"
Türkiye İşçi Partisi Milletvekili, Gezi Parkı davası hükümlüsü Can Atalay'ın durumuna ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, bu tartışmanın da mevcut Anayasa'dan kaynaklandığını anlattı.
TBMM'nin bu konudaki tavrının belli olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Türkiye'de güçler ayrılığı prensibi anayasal bir zorunluluktur. Her güç, kendi bağımsızlığı içerisinde kendi anayasal yetkilerini kullanmak durumundadır. Ama hiçbir gücün TBMM'ye görev verme hakkı ve salahiyeti yoktur." ifadesini kullandı.
TBMM'nin, tartışmanın bir tarafı haline getirilmemesi için özel bir gayret gösterdiğini anlatan Kurtulmuş, "TBMM, kendi gündemine sahiptir. Hiç kimse TBMM'ye bir ödev vermeye kalkmasın. Yasama, yürütme, yargı birbirinden bağımsızdır, birbirinin işlerine müdahale etmezler ama yasama görevini yüklenmiş olan TBMM, gerektiğinde bütün yasaları ve anayasayı da değiştirecek tek güçtür." düşüncesini dile getirdi.
"TÜRKİYE'DE 85 MİLYON VATANDAŞIMIZ EŞİT, ÖZGÜR YURTTAŞLARDIR"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, "Türkiye'de herkes eşittir, fakat Kürtler daha az eşittir" açıklamasının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Bu söz, Türkiye'deki gerçeği yansıtmıyor. Türkiye'de 85 milyon vatandaşımız eşit, özgür yurttaşlardır. Kürt kardeşlerimizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye'de gelemeyeceği hiçbir makam yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve bazı milletvekillerini örnek gösteren Kurtulmuş, "Türkiye'de 'Bu Kürttür, şu pozisyona getirmeyelim' diye bir tartışma zaten yoktur. Mesele etnik kimlik üzerinden bir ayrıştırma ortaya koymaksa ya da mesele terör örgütüyle bir şekilde dirsek temaslı bir siyaset tarzı içinde bulunmaksa buna hiçbir devlet razı olmaz." dedi.
Orta Doğu'daki ülkelerin iç çatışmalarının körüklendiğine dikkati çeken Kurtulmuş, "Türkiye gibi bölgenin en önemli ülkesi olan bu ülkenin siyasetçilerinin bu anlamda kullandığı dile dikkat etmesi lazım." diye konuştu.
Etnik ve mezhebi konularda bütün siyasetçilerin ve bütün halkın uyanık olması gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bu konuda yeni tartışmaların fitilini ateşleyecek birtakım konular gündeme getirirsek, zaten elin oğlunun istediği budur, emperyalizmin ekmeğine yağ süreriz." görüşünü paylaştı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Tarih boyunca dünya barışının kapısı, Orta Doğu kapısıdır. Orta Doğu barışının anahtarı ise Filistin topraklarının özgürleşmesidir. Bu sağlanmadan dünya barışı sağlanmaz." dedi.
Kurtulmuş, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarını başlattığı 7 Ekim'den bu yana TBMM Başkanı olarak 22 ülkeden 41 üst düzey yöneticiyle bu meseleyi konuştuklarını aktaran Kurtulmuş, ayrıca katıldığı 5 uluslararası toplantıda sürekli konuyu gündeme taşıdığını söyledi.
Batılı ülkelerin, İsrail'e karşı borçlarının olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Hitler ve Mussolini zamanında yapılanları, Avrupa kıtasındaki Yahudi soykırımını, o antisemitik siyasetin nasıl Yahudilere baskı uyguladıklarını hatırlıyorlar ve belki de özür dilemek için bugün o özür dilemeyi Filisin halkına yapılan zulüm üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Ses çıkarmıyor, destek oluyorlar. Biz, Türkiye olarak üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu, tarihi bir sorumluluk." diye konuştu.
İsrail'in saldırıları sonucu binlerce çocuğun hayatını kaybettiğine dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Kuvözlerde oksijen bitti, çok sayıda çocuğun çırpınarak, ağlaya ağlaya öldüğü görüntüler dünyaya servis edildi. Bu insanlığın bittiği yer. Siyaset artık ne konuşacak? Kuvözdeki bebekleri koruyamıyorsa canı çıksın öyle siyasetin. Hangi uluslararası sistem, hangi uluslararası ilişkiler, hangi Birleşmiş Milletler... Böyle baktığınızda kahroluyorsunuz ama bir de sorumluluğunuz var. Bu konuda Türkiye olarak tüm gücünüzü seferber etmeye çalışıyorsunuz. İnşallah şimdi geldiğimiz noktada bu ateşkes kalıcı olur ve bundan sonrası yapılması gerekenleri de insanlık cephesini tahkim ederek hep beraber yapmamız lazım. Batı ülkelerinin hükümetlerine kalsaydı bu ateşkes olmazdı."
Numan Kurtulmuş, İsrail'in saldırılarına yönelik Avrupa başkentlerinde gerçekleştirilen protestoların, ateşkesin sağlanmasına katkı yaptığını; uluslararası camiada sivil inisiyatiflerin, İsrail'in faşist politikalarına, Başbakan Binyamin Netanyahu ile çetesine karşı baskının arttırılması gerektiğini dile getirdi.
Netanyahu ve hükümetinin, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesine gitmesini sağlamaya yönelik başvuruların çoğaltılması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, "Artık insanlık vicdanı uyanışa geçmiştir. Sürekli bunu arttıracak ve insanlık cephesini kuvvetlendirecek işler yapmamız lazım." ifadesini kullandı.
İsrail ile Filistin arasındaki kalıcı çözüm için yerine getirilmesi gereken üç konunun bulunduğunu anlatan Kurtulmuş, 1967 sınırlarında ve başkenti Kudüs olan, tam bağımsız bir Filistin Devleti'nin tanınması, Yahudi yerleşimcilerin işgal ettikleri bölgelerden atılması ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere Müslümanlar ile Hristiyanların kutsal mekanlarının korunması şartlarının sağlanmadığı sürece meselenin çözülemeyeceğini kaydetti.
Kurtulmuş, "Tarih boyunca dünya barışının kapısı, Orta Doğu kapısıdır. Orta Doğu barışının anahtarı ise Filistin topraklarının özgürleşmesidir. Bu sağlanmadan dünya barışı sağlanmaz." değerlendirmesinde bulundu.
İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİ
İsveç'in NATO'ya katılım protokolüyle ilgili değerlendirmesi sorulan Meclis Başkanı Kurtulmuş, Türkiye'nin bu konuda verdiği sözleri yerine getirdiğini, muhataplarından aldığı sözlerin de tamamıyla yerine getirilmesini beklediğini söyledi.
Türkiye'nin, Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunda verdiği sözü yerine getirdiğini anımsatan Kurtulmuş, "Aynı şekilde İsveç'in de sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz. Bu konuda bazı olumlu adımlar atıldı. Bunların tamamıyla gerçekleşmesini bekliyoruz. Cumhurbaşkanlığından gelen tezkere Dışişleri Komisyonunda. Komisyon kendi gündemi içinde meseleyi değerlendirecek, sonra da Genel Kurula gelecektir. TBMM'de süreç kendi gündemi içerisinde işliyor." bilgisini paylaştı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "İsveç'ten beklenmedik bazı açıklamalar geliyor. Muhalefet partisi liderinin 'cami kapatılsın' yönünde açıklaması var. Bu tür açıklamalar süreci uzatır mı?" sorusu üzerine şu düşünceleri dile getirdi:
"Avrupa kendi kurucu değerlerinden süratle uzaklaşmaya doğru gidiyor; bu kadar çok ırkçılık, İslam ve yabancı düşmanlığı... Senin haddine mi kardeşim, 'Avrupa'nın temelini çok kültürlülük üzerine kurduk' diye övünüyorsunuz ama 'cami kapatılsın...' Böyle bir şey olabilir mi? Sen kimsin? Ama Avrupa'daki bu faşist, ırkçı siyasetler o kadar yükseliyor ki ben Avrupa adına endişe duyuyorum. Bir gün Avrupa, Türkiye'nin insancıl değerlerine sığınmak mecburiyetinde kalacak. Böyle devam etmez. Şu anda gördüğü yabancıya, Müslümana, öteki olarak gördüğüne saldırıyor ama bu faşist, otokratik kafa, bir müddet sonra belki kendisinden daha fazla demokrat değerleri savunan Avrupalılara da saldıracak. Çok büyük bir alarm zilidir, bunu görmesi lazım Avrupa'nın."
İÇTÜZÜK TARTIŞMALARI
Kurtulmuş, Meclis İçtüzüğü değişikliği konusundaki değerlendirmesinin sorulması üzerine, İçtüzük konusunda eksikliklerin belli olduğunu belirterek, "Yerel seçimden sonra hızlı bir şekilde konunun gündeme getirilmesini ümit ediyorum." dedi.
Mecliste geçmiş dönemlerde 36 saat kesintisiz süren oturumlar olduğunu aktaran Kurtulmuş, komisyonlarda meselelerin çok daha iyi tartışılması gerektiğini, Genel Kurul aşamasında sadece oylamaların yapılabileceğini aktardı. Genel Kurulda sert tartışmaların ve zaman zaman da kavgaların olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye artık bu görüntüleri hak etmiyor. Son derece nezih, medeni bir şekilde daha evvel tartışmaları yapılan yasaların oylamaları Genel Kurulda yapılsın. Belli günlerde Meclis bir konuda faaliyeti sürdürsün. Bir gün uluslararası sözleşmeler gündeme gelsin, bir gün partilerin grup teklifleri gündeme gelsin. Bunlar konuşulur, mühim olan etkin, hızlı, muhalefetin sözünün de daha fazla değerlendirildiği, komisyonların güçlendirildiği bir çalışma prensibini, Meclis yasama kalitesinin artırıldığı bir süreci oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Ümit ederim ki partiler de destek verir. Buna ihtiyaç var."
Kurtulmuş, TBMM 28. Dönem 2. Yasama Yılı'nın açılış gününde İçişleri Bakanlığına yönelik gerçekleştirilen terör saldırısı hatırlatılarak, "Meclis güvenliği açısından yeni kararlar bekleniyor mu?" sorusuna, "İlave güvenlik tedbirleri alınıyor, alınacaktır, arttırılacaktır. Meclisin diğer resmi kurumlara göre aşırı bir ziyaretçi yoğunluğu var, çok fazla insan giriyor. Güvenlik endişelerinin daha üst düzeyde olduğu bir kurum burası. Her türlü güvenlik tehdidi değerlendirmesi yapılıyor, ilave tedbirleri alacağız." yanıtını verdi.