Türkiye Cumhuriyeti 100'üncü yaşını kutluyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kazanılan Türk İstiklal Savaşı'nın ardından 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıllık Türk tarihinin son ve en önemli dönüm noktası. Kendi egemenliğine sahip olarak yeni bir rejim ile dünya tarihindeki yerini alan Türkler, geçmişleriyle de bağlarını koparmış değil. Türkiye'de zaman zaman yanlış tarih okuması yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Vahdettin Engin Türk tarihine bütüncül yaklaşılmasının önemine değindi. Prof. Engin, "Bir kesime göre Osmanlı dönemi her yönüyle hatasız ve sorunsuzdur, bir diğer kesim ise Türk tarihini Türkiye Cumhuriyeti ile başlatıp Osmanlı dönemini bir karanlık çağ olarak görmektedir. Hâlbuki Türkiye geçmişten gelen değerlerin üzerinde varlığını sürdüren bir devlet olarak Osmanlı'nın devamı niteliğindedir" dedi.
SADECE REJİM DEĞİŞTİ
Tarihi gelişmeler okunurken Türk tarihine zaman zaman yanlış bir bakış açısıyla bakıldığına dikkat çeken Prof. Engin, Anadolu'da kurulan Türk devletinin devam ettiğini sadece rejim değişikliği olduğunu dile getirdi. Prof. Engin, tarihi devamlılığı ortaya koyarken Osmanlı döneminde yapılan ıslahat ya da modernleşme çabalarıyla batı tarzı eğitim veren Harbiye okullarının kurulduğunu ve bu okullarda yetişen kadroların milli mücadelenin kahramanları olduklarını dile getirdi. Prof. Engin, "Türk devlet geleneği kesinteyi uğramamıştır" ifadelerini kullandı.
2. MAHMUD'TAN ATATÜRK'E TÜRKÇE HASSASİYETİ
Prof. Engin, Osmanlı padişahlarının Türkçe hassasiyeti ile Mustafa Kemal Paşa'nın Türkçe konusundaki hassasiyetinin Türk Devleti'nin bir tarihi devamlılık üzerine tesis edildiğini gösterdiğini dile getirdi. Prof. Engin şunları söyledi: "2. Mahmud'un Türkçe hassasiyeti konusunda 1838 yılında Galata Sarayı Tıp Mektebi'nin açılışında yaptığı konuşma da Türk Devleti'nin tarihi devamlılık konusunda önemli örneklerinden birini teşkil eder. Sultan Mahmud burada, okulda Fransızca eğitim verildiğini ancak kısa zamanda tıp eğitiminin Türkçe verilmesini arzuladığı söyler. Türkçe konusundaki hassasiyeti kendisinden sonra gelen padişahların bazıları da taşıyacaktır. Yine Sultan Abdülhamid döneminde ilan edilen 1876 Anayasası'na göre devletin resmi dilinin Türkçe olduğu ilan edilmiş ve memurlara Türkçe bilme zorunluluğu getirilmiştir. Abdülhamid yabancı okullardaki Türkçe eğitim konusunda da hassas davranmış ve bu okullarda Türkçe'nin öğretilmesinin titiz bir takipçisi olmuştur. Türkçe'yi gerektiği gibi öğretmeyen okulların ise kapatılmasını bir irade ile ortaya koymuştur."
OSMANLI DÖNEMİ DE TÜRKİYE DİYE ANILMAKTADIR
Prof. Engin, "Tarih eğitimi alanında da bir devamlılık söz konusudur. Buradaki en büyük tarihi devamlılığı gösteren örnek, 2. Meşrutiyet dönemi ilkokul tarih dersi müfredatı milli mücadele döneminde ve cumhuriyetin ilk yıllarında yani yeni bir tarih anlayışının hâkim olduğu 1930'lu yıllara kadar Cumhuriyet hükümetleri tarafından kullanılmaya devam etmiştir. Bir başka örnek 1928 yılına ait ilkokul 5. sınıf tarih ders kitaplarına baktığımızda karşımıza çıkar. Osmanlı döneminin Türkiye olarak zikredildiği görülür. Osmanlı'daki yenileşme hareketleri Türkiye ismiyle anlatılır 'Türkiye'de Teceddüt Hareketleri: Tanzimat, Türkiye'de Meşrutiyet' gibi. Yani Osmanlı dönemi de Türkiye olarak anılmaktadır" ifadelerini kullandı. Prof. Engin, demiryolları açısından tarihi devamlılık konusunda ise şunları dile getirdi: Osmanlı demiryollarının önemini kavramıştı ve 1854- 1875 dönemlerinde alınan kredinin yüzde 14'ünü demiryolu yatırımlarında kullanmıştı. Abdülhamit yönetiminde de demiryollarına büyük önem verilmişti. Bağdat Demiryolu dünya siyasetindeki dengeler doğrultusunda Almanya'ya verilmişti. 'Türkler demiryolu yapamaz' denilen bir zamanda Türk mühendislerin elinden çıkan Hicaz Demiryolu büyük bir prestij sağlamıştı. Bu birikim daha sonra cumhuriyet dönemine tevarüs etmiştir. Osmanlı döneminde yapılan demiryolu uzunluğu 8334 km'dir. Bunların 4 bin 138 kilometresi bugünkü sınırlarımız içinde kalarak cumhuriyete intikal etmiştir. Atatürk de demiryolu yapımına özel bir önem vermekteydi. Çünkü demiryolunun ülkeye refah getirdiğini biliyordu. Cumhuriyet döneminde 1923- 1940 arasındaki yıllarda demiryolu ağı 7 bin 381 kilometre uzunluğuna varmıştır. Bu da tarih devamlılık konusunda önemli bir örnektir" diye konuştu.
OSMANLI'NIN DIŞ BORÇLARINININ YÜZDE 70'İNİ TÜRKİYE ÖDEMİŞTİR
Prof. Engin, Türkiye Lozan'da masaya Osmanlı mirası üzerine oturduğunu söyleyerek "onlara göre de Türkiye Osmanlı'nın devamıdır. Milli mücadele sonrası imzalanan Lozan'da Anlaşması'yla Osmanlı Devleti'nin borçlarının Trablusgarp ve Balkan Savaşları nedeniyle imparatorluktan arazi almış devletlerle Türkiye arasında paylaştırılması öngörülmüştür. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı borçlarının yüzde yetmişi kadarını üstlenmiştir. Yani tarihi devamlılık bu anlamda da kendini göstermiştir." dedi.