12 Eylül darbesinin üzerinden 43 yıl geçse de darbecilerin kötü muameleleri, işkenceleri, idam ve insan hakları ihlalleri zihinlerdeki yerini koruyor. O dönemin tanıkları yaşadıklarını anlattı.
Yusufiyeli Ülkücüler Derneği Genel Başkanı Avukat Hasan İlter: 12 Eylül'de darbeciler tarafından gözaltına alındım. 84 gün gözlerim bağlı, aç, susuz, uykusuz, elektrik verme, çarmıha germe, kış günü üzerimizi ıslatıp pencereleri açma, çeşitli bahanelerle joplanma gibi işkencelere maruz kaldım. Sudan bahanelerle yargılandım ve 11 yıl cezaevinde yattım. 12 Eylül bu milletin hayatını karartmıştır. Bir sağdan bir soldan anlayışıyla milletin evlatlarının hayatını zehir etmiştir.
Hukukçu Yakup Alar: 1980 darbesiyle yürürlüğe konulan 1982 Anayasası'nın temelinde ve ruhunda millete ve milletin seçtiklerine güvensizlik vardır. Milleti ve değerlerini düşman gören bir zihniyet taşımaktadır. Türkiye'nin artık insan haklarına dayalı, hak ve hukuku önceleyen yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Yeni anayasa, tartışmasız bir ihtiyaçtır. Milletin iktidardan ve muhalefetten en önemli beklentisi; yeni, sivil, dili ve içeriğiyle insanı merkez alan, bugünü ve yarını kucaklayan, Türkiye Yüzyılı'na yakışır bir anayasaya kavuşturmaktır.
Gazeteci Mehmet Emin Karakulak: 12 Eylül'den önce Türkiye'de kaotik bir ortam oluşturulmuştu. Anarşi denilen kargaşa ortamı vardı. Günde 50 insan sağ-sol çatışması yüzünden yaşamını yitiriyordu. O anarşist ve kaotik ortam durdu ama diğer yandan cezaevlerinde insanlık dışı işkenceler başladı. Suçlu, suçsuz ayırt edilemedi. İnsanları idam ettiler, işkenceler aldı başını gitti. Ben de cezaevinde işkenceye maruz kaldım. Toplum bir travma yaşadı ve insanlar hâlâ o psikolojik travmanın etkisindedir.