Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 'Kasten yaralama' ve 'Görevi yaptırmamak için direnme' suçlarından açılan bir ceza davasında, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek iptali için Yüksek Mahkemeye başvurdu. Başvuruda, HAGB kararı verilmesiyle mağdurlar açısından yeterli giderim sağlamadığı, faillerin cezadan muaf tutulmasına yol açtığı ve devletin kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme şeklindeki yükümlülüğünü yerine getiremediği belirtilerek, bunun Anayasa'nın 17. maddesine aykırı olduğu kaydedildi. Söz konusu iptal kararı hakkında açıklama yapan Avukat Uğur Demirci, HAGB'nin, ceza yargılaması sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının belirli şartlara bağlı olarak ertelenmesini ifade ettiğini belirtti. Demirci, "Sanığa, hakkında HAGB uygulanmasını kabul edip etmediği hüküm aşamasına geçilmeden, henüz yargılama aşamasındayken ve ileride sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilme ihtimaline dayalı olarak sorulmaktadır. Kanun metninde, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ile cezalandırılan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılabileceği öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi dosyada, mevzuatın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve bu sebeple iptaline, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir" dedi.
'FAİLLERE ORANTILI CEZA VERİLMEDİĞİ DEĞERLENDİRİLMESİ YAPILDI'
Demirci, HAGB kurumunun temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal güvencelere uygunluğunun değerlendirildiğini ifade ederek, HAGB uygulanmasını yargılamanın henüz başında kabul eden sanıklar hakkında yargılamanın sonraki aşamalarında adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerde hak ihlallerinin oluştuğunu kaydetti. Avukat Demirci, "Hakkında HAGB kararı verilmesini kabul eden sanığın istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat ettiği, bu yönüyle de hükmün kurulmasından önceki bir aşamada kanun yolundan feragat iradesinin anayasal geçerlilik koşullarını sağlamadığı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararında HAGB kurumuna yönelik bir başka değerlendirme de suçun mağduru açısından yapılarak bu kurumun uygulanmasının bazı hallerde Anayasa'nın devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması yükümlülüğü ile bağdaşmadığı değerlendirilmiştir" ifadelerini kullandı.
'HAGB NİHAİ KARAR DEĞİL'
Avukat Bedirhan Şimşek ise ceza muhakemesi kurumlarına ilişkin Anayasa Mahkemesinin önceki tarihli iptal kararlarının ceza yargılamasına etkilerinin iptal kararının olası etkilerinin daha net anlaşılabildiğini kaydetti. Anayasa Mahkemesi'nin basit yargılama usûlüne ilişkin önceki tarihli olarak verdiği iptal kararlarından sonra Yargıtay Daireleri tarafından Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmadığını dile getiren Avukat Şimşek, "Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhâl uygulanması gerektiği ifade edilmekle birlikte iptal kararının, iptal tarihi itibariyle nihai hükmün kesinleşmediği dava dosyaları açısından uygulanmasının mümkün olduğu yönünde kararlar verilmişti. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları nihai bir hüküm değil, asıl hükmü askıda bırakan itiraza tabi bir mahkeme kararıdır. Ancak beş senelik denetim süresinin bitmesinden sonra verilen düşme kararı kesinleşirse kesin bir hükümden bahsedilebilir" diye konuştu.
'UYARLAMA YARGILAMASI TALEP EDİLEBİLİR'
Beş yıllık denetim süresinin devam ettiği dosyalar açısından kesinleşmiş ve nihai bir hükümden bahsedilemeyeceğini aktaran Şimşek, "Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı kesinleşmiş ve nihai hüküm niteliğinde olmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları açısından sonuç doğuracaktır. Dolayısıyla hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ve bir yıl sonrası itibariyle denetim süresi devam eden vatandaşlar, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarih sonrasında yargılandıkları mahkemeden uyarlama yargılaması yapılması talebinde bulunabilirler. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararında ifade ettiği gerekçeler ile adil yargılanma haklarının ihlâl edildiğini ifade etmeleri ve uyarlama yargılaması talepli dilekçeyi mahkemelerine sunmaları sonrasında mahkemenin duruşma açmak suretiyle yeni bir hüküm tesis etmesi gerekecektir. Verilecek bu hüküm, olağan kanun yolları olan istinaf kanun yoluna ve koşullarının bulunması hâlinde temyiz yasa yoluna tabi olacaktır. Uyarlama yargılaması talep etmeyen vatandaşların hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlarının mahkemelerince kendiliğinden kaldırılmayacağını söylemek gerekir. Zira hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasının sanık açısından lehe olmayacağı durumların varlığında, sanığın talebi olmadığı hâlde iptal kararı sebebiyle kişi açısından cezasızlık sonucu doğuran hükmün kaldırılarak aleyhine bir durum yaratılması hukuki olmayacaktır" dedi.