Tarih 15 Temmuz 2016. Yer Ankara Gölbaşı. Fetullahçı Terör Örgütü'nün askeri yapılanmasının darbe girişimine kalkıştığı duyulur duyulmaz Özel Harekât Daire Başkanlığı'nda hareketli saatler yaşanıyor. Özel Harekât Dairesi'nde görevli başkomiser Bülent Yurtseven ise (48) başkanlığa intikal etmek üzere apar topar hazırlanıp evden çıkıyor.
Kapı önünde eşi onu uğurlarken her vatan görevine gittiğinde yaptığı gibi Allah'a emanet ediyor Bülent başkomiseri... O ise son kez eşine el salladığından habersiz 'Önce vatan' diyerek Gölbaşı'na hareket ediyor. FETÖ'cülerin ele geçirdiği F16'lar ise Ankara hava sahasında halka korku salmak için uçuşlarını sürdürürken kısa bir süre sonra sadece korku vermek için uçmadıkları akla bile gelmeyecek bir hainlikle ortaya çıkıyor.
"SABAHA KADAR O ŞEKİLDE BİR HABER BEKLEDİM BİR UMUTLA..."
Bülent başkomiserin eşi Hilal Yurtseven (50) ise 20'li yaşlarındaki kız çocukları Elif ve Kübra ile birlikte evde olan biteni anlamaya çalışıyor. Balkondan uçakların korkutucu seslerini duyuyor. Evinin konumu itibariyle TBMM'nin ve Külliyenin bombalandığını görüyor. Ülkeye darbe olurken büyük bir tedirginlik de yaşıyor o an. Gölbaşı'nın bombalandığından ise henüz haberi yok. Acı bir telefon sesiyle irkilen Hilal hanım Gölbaşı Özel Harekât'ın FETÖ'cüler tarafından bombalandığını bir arkadaşından öğreniyor. O an dünyası yıkılıyor. Hemen eşini arıyor ama ona ulaşamıyor.
Ardından eşinin Özel Harekât'tan arkadaşlarına ulaşıyor. Bülent başkomiserin can yoldaşları ise Hilal hanıma bir türlü gerçeği söyleyemiyor. "Bülent başkomiser daire dışında görevde" diyebiliyorlar ancak. Hilal Hanım o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Sabaha kadar bir haber bekledim bir umutla... Sabaha karşı 04.30 ila 05.00 civarıydı, erkek kardeşim geldi. 'Hastanelere bakalım' dedi. Bende onunla birlikte gitmek için ısrar ettim ama götürmedi beni.
Gölbaşı Devlet Hastanesi'ne gitti kardeşim. Eşimin yaralı olarak sisteme giriş yaptığını öğrenmiş. Ağır yaralı olan eşimi başka hastaneye sevk etmişler. O saatten itibaren ben de çıktım evden, hastaneleri araştırdık. Hacettepe Hastanesi'nde bulduk onu, çok ağır yaralıydı. O an şok yaşadım. 'Bu gerçek olamaz' diye düşündüm! Eşimi o şekilde gördüğümde dünya başıma yıkıldı."
"ÇÜNKÜ ONUN KANI DA VAR O BAYRAĞIN ÜZERİNDE..."
25 yıllık görevi boyunca vatan ve bayrak aşkı için gitmediği operasyon kalmayan ve vatan sevgisini yüreğinde hisseden Bülent başkomiser 16 gün boyunca Hacettepe Üniversitesi'nde yoğun bakımda hayat mücadelesi verdikten sonra 31 Temmuz günü tam da öğle ezanı okunurken şehit oluyor. Hilal hanım eşinin şehit olmasının ardından neler hissettiğini ve duygularını paylaşıyor bizimle: 16 gün boyunca yaşam mücadelesi verdi. Türkiye'nin dört bir yanından dualar edildi, bir dua ordusu vardı arkasında. Benim eşim çok mücadeleci bir insandı. 'Bu savaşı da kazanır' diye düşünüyordum, ümitliydim ama olmadı maalesef, şehit oldu. Ankara Cebeci Polis Şehitliği'ne defnettik. Vatan ve bayrak eşim gibi benim için de çok kutsaldı her zaman. Ama eşim şehit olduktan sonra daha bir farklılaştı bu. Çünkü onun kanı da var o bayrağın üzerinde... Mezarına sürekli gidiyorum; dualar ediyorum, mezarına gitmediğim zaman bile özlem oluyor, orası için bile. Eşimi hâlâ özlüyorum, dile kolay 25 yıllık evliydim. Bizimkisi bir aşk evliliğiydi ve hâlâ o özlemle eşimi özlüyorum!
"EN BÜYÜK AŞKI VATANIYDI EŞİMİN! 15 TEMMUZDA 'ÖNCE VATAN' DEYİP GÖREVE KOŞTU!"
"Mutlu bir hayatımız vardı" diyen Hilal Yurtseven, FETÖ tarafından şehit edilen kahraman eşini anlatmaya devam ediyor: Çocuklarına çok düşkün bir babaydı, ona rağmen benden de çocuklarından da önce en büyük aşkı vatanıydı eşimin, vatan ve bayrak onun için her şeyden önce gelirdi. Mesleğini çok severdi; görev aşağıydı, görev adamıydı, görev geldiği zaman akarsular dururdu. 15 Temmuz'da da 'Önce vatan' deyip göreve koştu! Darbe girişiminde saniyeler içinde hazırlandı, apar topar evden çıktı. Kapıdan çıkarken son kez el salladı, gidiş o gidiş... Görevden asla kaçmazdı. Allah'tan başka da kimsenin önünde eğilmedi, onuru ile mücadele etti, öyle şehit oldu. Emekliliği dolmuştu. Hendek-Barikat operasyonları zamanı çok zor bir süreçti, emekli olmasını istemiştim. Bana 'Bencillik yapamam, vatan için birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyorsa ben gövdemi taşın altına koyarım' demiş, emekli olmamıştı. Göreve ne zaman çıksa 'Başıma bir şey gelirse dik duracaksın' diyordu.
"İNSAN KABULLENEMİYOR! KENDİ UÇAĞIMIZLA GELDİLER ÇÜNKÜ. ÖFKE VAR HÂLÂ!"
FETÖ'nün darbe girişimine öfkeli olduğunu belirten Hilal hanım, kendi silahlarımızla vurulmuş olmayı hâlâ anlamlandıramadığını belirterek şunları söylüyor: İlk görev yeri Bitlis'ti. Sonra sırasıyla Antalya, Erzurum, Konya en son da Ankara'ya tayini geldik. Özel Harekât Daire Başkanlığı'nda aktif görevde olduğu için Ankara'da çok fazla durmuyordu. Hendek-Barikat operasyonlarında Şırnak merkez, Silopi, Cizre'de ekibiyle birlikte görev yaptı. Oraların temizlenmesinde mücadele verdiler, çok şükür oralarda bir şey olmamıştı. FETÖ tarafından darbe girişimi yapılmasına öfkeliydim, öfke hâlâ var. Eşim Doğuda şehit olsaydı, derdim ki 'Bu düşman belli PKK, evet. Ama burada kendi uçaklarımızla, jetlerimizle böyle bir bombalama oldu. FETÖ'nün bunu yapmasını kabullenemiyor insan! Kendi uçağımızla geldiler çünkü. Eşim ise FETÖ'den nefret ederdi, nefretini de her zaman dile getirirdi. Fetullah Gülen'i bazı insanların gözünde ne kadar büyüttüğünü biliyoruz ama benim eşim 'O insanın yüzünde hiç nur yok, şeytan gibi biri' derdi. FETÖ'ye karşı nefret dolu duyguları hep vardı.
"KIZLARIMA HEM ANNE HEM BABA OLDUM"
Hilal hanım eşinin şehit olması ardından çocuklarına adıyor kendini. Hem anne hem baba oluyor kızlarına. Elif ve Kübra babalarının şehit olması ardından polis olmak istiyor ama Hilal hanım bunu istemiyor. İki kızını da evlendiriyor. Kader bu ya! Hilal hanımın iki kızı da polis mesleğini yapanlarla evleniyor. Hilal hanım ise "Polis damatlarım var şimdi. Hem anne hem baba oldum çocuklarıma. İki kız evladımın geleceği ve istikbali için çabalıyorum. İşte çok şükür yuvalarını kurdular. Bir torunum var, onlarla olmaya çalışıyorum" diyerek sözlerini tamamlıyor.
"HEPSİ ÖMÜR BOYU ORADAN ÇIKAMAZLAR İNŞALLAH"
Hilal Yurtseven, FETÖ davalarını diğer şehit aileleriyle birlikte takip ettiklerini belirtip temennisini şöyle dile getiriyor: "FETÖ'cüleri mahkemede görmek insanın canını daha çok yakıyor ama cezalarını aldıkları zaman mutlu oluyorsun. Bazı mahkeme süreçleri neticelendi, bazıları devam ediyor. Biz şehit aileleri olarak en ağır şartlarda onların cezalandırılmasını istiyoruz. Cezaevinde yatmaları benim yaşadıklarımı telafi eder mi? Kesinlikle hayır. Ama bir nebze olsa 'Adalet yerini bulacak!' diyoruz. En ağır şekilde cezalandırılıp hepsi ömür boyu cezaevinden çıkamaz inşallah."
ŞEHİDİN ADI MEMLEKETİNDEKİ KAMPÜSE VE KARAKOLA VERİLDİ
Aslen Iğdırlı olan 15 Temmuz şehidi Bülent Yurtseven'in adı Iğdır Üniversitesi'nin en büyük kampüsüne, Iğdır'da bir karakola ve Sakarya'da bir İmam Hatip Ortaokulu'na verildi.