Bakan Bozdağ, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Batı'dan da önce kadınlarımıza verdiği seçme ve seçilme hakkını maalesef daha sonraki dönemlerde başörtülü kadınlar bakımından bu ülkede kullandırmadılar. Atatürk'ün verdiği hakkı başkaları gasp etti. Atatürk'ün verdiği hakkın tam kullanılmasını Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesiyle attığımız adımlar ve yaptığımız reformlar gerçekleştirdi." dedi.
Bozdağ, "Kadınlarımız arasında istihdam hakkından, istifade etme konusunda kamuda ve özel sektörde ikisini de eşitleyen tarihi adım attık. Kadınlarımızı birbirine eşit hale getirdik. Yaşam tarzlarına göre kadınlarımızın arasına ayrımcılık konulmasına izin vermeyen reformlar attık." ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Bozdağ, Ankara Hakimevi'nde düzenlenen Çocuk Görüşme Merkezleri Toplu Açılış Töreni'ne katıldı. Bakan Bozdağ, burada yaptığı konuşmasında, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi.
KADINLARIMIZI BİRBİRİNE EŞİT HALE GETİRDİ
Ülkemizde Anayasa'da kamu hizmetlerine girme hakkı açıkça verilmişken, hiçbir kimseden bu hak alınamaz derken, kamu hizmetlerine girmede, görevin gerektirdiği liyakatten başka esas ve şart aranmaz diye Anayasa'nın açık açık yazmasına rağmen sanki başı örtülü kadınlar kamu hizmetlerine giremez, girmişse de kamu hizmetlerinde çalışamaz ya da girdikten sonra başını örttüyse de kamuda barınamaz diye bir kural varmış gibi haksız ve hukuksuz bir biçimde 2003 yılına kadar bu ülkede başörtülü kadınların çalışma hakları gasp edildi. Çalışamazsın, işe giremezsin. Hani hukuk devletiydik? Hani insan hakları, hani kadın hakları? Hani laik devlet? Hepsi ortadan kaybolmuş durumda. Haksızlık, zulüm iktidar olmuş durumdaydı. İşte bu haksızlığa da biz son verdik. Artık kadınlarımız arasında istihdam hakkından, istifade etme konusunda kamuda ve özel sektörde ikisini de eşitleyen tarihi adım attık. Kadınlarımızı birbirine eşit hale getirdik. Yaşam tarzlarına göre kadınlarımızın arasına ayrımcılık konulmasına izin vermeyen reformlar attık.
ATATÜRK'ÜN VERDİĞİ HAKKI BAŞKALARI GASP ETTİ
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Batı'dan da önce kadınlarımıza verdiği seçme ve seçilme hakkını maalesef daha sonraki dönemlerde başörtülü kadınlar bakımından bu ülkede kullandırmadılar. Atatürk'ün verdiği hakkı başkaları gasp etti. Atatürk'ün verdiği hakkın tam kullanılmasını Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesiyle attığımız adımlar ve yaptığımız reformlar gerçekleştirdi. Tabii sadece bunlarla ilgili değil. Bizim pek çok mevzuatımızda kadınları aşağılayan, onları istiskal eden düzenlemeler vardı. Hiç şüphesiz bizim mevzuatımızda kadın kavramının karşısında bir sürü başka kavram var. Kadın var, kız var, evli var, bekar var, dul var… Her yerde ayrı. Bunun adını kadın diye söylesek ne olur? Biz kanunlarımızdaki kadınlarımızı adeta aşağılayan, farklı şekilde lanse edilen, nitelendiren, sınıflandıran, birbiri içerisinde kategorize eden bu ilkel kavramların ve uygulamaların tamamını tasfiye ettik. Birileri kadının adı yok diye kitap yazarken, onun şikayetini yaparken, kadınların adını koyan ve onlara layık olmayan adları da yasalarımızdan çıkaran büyük reformun altına Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu kadrolar imza attı.
KADINI BİREY YERİNE KOYAN BÜYÜK BİR DEĞİŞİKLİK YAPTIK
Cinsel mahiyetteki suçların tanzim edildiği 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'muzun ilgili bölümü çok açık bir şekilde başlığı şöyle: 'Adab-ı umumiye ve nizamı aile aleyhine cürümler" diyor. Bunun Türkçesi burada korunan, korunması gereken hukuki değer kadın değil, adabı umumiye ve nizamı ailedir. Devlet diyor ki çıkardığı yasayla, 'Ben kadını değil, adab-ı umumiyeyi ve nizamı aileyi koruyorum. Kadına cinsel mahiyette bir saldırı olursa bozulan şey kadının onuru, haysiyeti, kişiliği değil; adabı umumiye ve nizamı ailedir' diyor. Biz bu başlığı değiştirerek ve bunun başlığını da 'cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar' olarak tanzim etmek suretiyle ceza hukuku uygulamasında kadını birey yerine koyan büyük bir felsefe değişikliği yaptık. Makas değişikliği yaptık.
MAKAS DEĞİŞİKLİĞİ YAPTIK
Türk Ceza Kanunu'nda kadını birey olarak kabul etmeyen bir mantalite var. Çünkü cinsel mahiyetteki suçların tanzim edildiği 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'muzun ilgili bölümü çok açık bir şekilde başlığı şöyle: 'Adabı umumiye ve nizamı aile aleyhine cürümler" diyor. Bunun Türkçesi burada korunan, korunması gereken hukuki değer kadın değil, adabı umumiye ve nizamı ailedir. Devlet diyor ki çıkardığı yasayla, 'Ben kadını değil, adabı umumiyeyi ve nizamı aileyi koruyorum. Kadına cinsel mahiyette bir saldırı olursa bozulan şey kadının onuru, haysiyeti, kişiliği değil; adabı umumiye ve nizamı ailedir' diyor. Biz bu başlığı değiştirerek ve bunun başlığını da 'cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar' olarak tanzim etmek suretiyle ceza hukuku uygulamasında kadını birey yerine koyan büyük bir felsefe değişikliği yaptık. Makas değişikliği yaptık.
KADIN CİNAYETLERİNİN ÖNLENMESİ KONUSUNDA TARİHİ ADIMLAR ATTIK
Şimdi CHP'si ve diğerleri konuşuyor. Sen neredeydin? Bu ilkellikleri, bu kanunlara siz koydunuz. İnsan hakları diyorsunuz. Sizin insan hakları anlayışınız bu. Bunları biz değiştirdik. Kadına karşı şiddetle mücadele konusunda da ve kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda da tarihi adımlar attık.
Ceza kanunumuzda kasten öldürme suçlarını düzenleyen eski hükme baktığınız zaman, usul ve furuğa karşı işlenen cinayet nitelikli cinayettir. Cezası da ona göredir. Ama eğer kardeşe karşı işlenirse nitelikli kabul edilmez. Töre saikiyle aile meclisleri toplanarak nice kız kardeşlerin infazına karar verdiler. Nice kadın, buradaki cezanın caydırıcılığının yeterince olmaması nedeniyle aile meclisi kararlarıyla infaz edildi. Biz ne yaptık? Kardeşi de buna koyduk. Sonra eşi de buna koyduk. Sonra boşanmış eşi de buna koyduk. Sonra daha ileri adım attık, kadınlara karşı işlenen cinayet suçunun tamamının, kimliğine bakmaksızın, yakınlığına bakmaksızın eğer öldürülen kadınsa, kasten öldürme suçunun nitelikli haline dönüştürdük ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını yasaya koyduk. Töre saikiyle pek çok cinayet işleyenler vardı. Şimdi töre saikiyle işlenen cinayeti de ilk defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırdığımız gibi, bunu ilk defa suç olarak düzenleyen de yine biziz.
İLK DEFA BUNLARI KAYDA GEÇİREN BİR DÜZENİ BAŞLATTIK
Kadına değer veren, onu her türlü vahşiliğe ve ilkelliğe karşı koruyan tarihi reformları yapan kadro Recep Tayyip Erdoğan'ın kadrolarıdır. Onun liderliğindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki çoğunluk bunu yapmıştır.
Tabii kasten yaralama suçunda da önemli adımlar attık. Aile içi şiddeti kasten yaralamanın nitelikli haline dönüştürürken öte yandan da aynı şekilde bunun resen takibini de yasaya koyduk. Eskiden resen aile içi şiddet takip ediliyor muydu? Edilmiyordu. Böyle bir düzenleme yoktu. İlk defa bunları kayda geçiren bir düzeni biz başlattık. Polise gelirdi, savcıya gelirdi, siz anlaşamadınız. Anlaşın, barışın, uzlaşın der. Gönderirdi. Darp diye kayda geçerdi. Kadına karşı darp, kadına karşı şiddet diye kayda geçmezdi. Kayıtta gözükmezdi bunlar. İlk defa karakolda da savcıda da, mahkemede de bunların doğru bir biçimde kayda geçirilmesini sağlayan felsefe ve uygulama değişikliğini de biz yaptık. O yüzden şimdi kayıtlarda bunlar gözüküyor. Dün olmadığı için değil, dün olanlar kaydedilmediği için az gözüküyor. Ama şimdi bunlar dosdoğru bir şekilde kaydediliyor ve ortaya çıkıyor. Ayrıca biz bu burada kasten yaralama, işkence, eziyet ve kadınlara karşı kötü muamele… Bu suçların kendi içinde nitelikli halleri arasında düzenledik. Yeni bir adım daha attık. Adli yardım konusunda kadınlarımızın kendilerini savunması, haklarını dosdoğru araması bakımından adli yardım kapsamına bunların tamamını da ayrıca adli yardım kapsamına aldık.
Aile mahkemelerini biz kurduk. Önce aile mahkemesi diye bir şey yoktu. 6284'ü biz çıkardık. Bizden önce böyle bir kanun yoktu. Çocukları Koruma Kanunu diye bir kanunumuz da yoktu. Onu da biz çıkardık. Ve tedbir kararları almak üzere ihtisas mahkemelerinin oluşturulması bu dönemde sağlandı. Hakimler ve Savcılar Kurul'umuzun kararlarıyla bunlar sağlandı. Israrlı takip ilk defa bu dönemde suç haline getirildi. İş yerinde mobbing aynı şekilde suç haline getirildiği gibi cezayı arttırıcı bir neden olarak kabul edildi. Cinsel saldırıya uğrayanların psikolojisinin bozulup bozulmadığını bir de gidip kontrol edin diyen ilkel zihniyeti yasadan biz kaldırdık. Bunu da biz kaldırdık. Yok şimdi.
CEZALARDA İNDİRİM YAPAN İLKEL BİR ANLAYIŞI YASADAN TASFİYE ETTİK
Cezaları, cezaların infazını kadınlara karşı cinsel saldırı suçlarının infazını terör suçlarının infazıyla yani alınan cezanın dörtte üçünün infazına getirerek terörle eşit hale getirdik.
Kamuoyunda kravat indirimi diye bilinen, esasında takdiri indirim nedenlerinde haksız bazı uygulamalara yol açan keyfiliği bir nevi zemin veren Ceza Kanunumuzun ilgili maddesini değiştirerek sınırsızlığı ölçülü hale getirdik. Somut şartlara bağladık. Boyun kırdı, güzel konuştu, tıraşı, kravatı, efendim konuşması, hitabı iyi diye indirim yapan ilkel bir anlayışı yasadan tasfiye ettik. Bu da büyük bir değişimdir. Son derece önemli bir başka tarihi adımdır.
Bizim Bakanlığımızda hem Aile Bakanlığında başka önemli çalışmalar yürüyor. İçişleri Bakanlığı'nda KADES diye bildiğimiz bir başka çalışma yürüyor ve orada da anında o sistemi indirenler, şiddete dair bir şey olduğunda yanı başında hemen polisi, köydeyse jandarmayı hemen bulabileceği bir düzeni yine biz kurduk.
Türkiye'de ezcümle, kadın hakları konusunda cumhuriyet tarihi döneminde büyük reformlar oldu. Bu reformları ikiye ayırmak lazım. Birisi Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kadınlara verilen haklar ve reform, onlar lehine yapılan reformlardır. İkincisi de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde AK Parti iktidarları döneminde kadınlara verilen haklar ve reformlardır. Arasındakileri iddia edenler varsa çıkarsın ortaya koysunlar. Kim ne yapmış? Daha kadınları kendi içinde eşit hale getirmeyi başaramamış ilkel zihniyetin temsilcileri Türkiye'de kadın haklarını yüceltecek bir yaklaşımı ortaya koyamadılar. Koyamazlar da zaten.
YAŞAM TARZINA MÜDAHALE ETMEYİ MÜSTAKİL SUÇ HALİNE GETİRDİK
Türkiye'de kadınları istihdama katan ve kadının istihdamdaki oranını yüzde 40'ların üzerine çıkaran da Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Adalet Bakanlığında hakim ve savcıların oranına bir bakın. Toplam 122 cumhuriyet savcısı var, 122, Cumhuriyet döneminde 2002'nin 31 Aralığında. Şimdi 1700'ün üzerinde Cumhuriyet savcısı var. Kim değer veriyormuş? Yargıda kadın hakim ve savcı oranını yüzde 43'e çıkardık. Dün bakarsanız bu oran söylenecek kadar bile bir oranı yoktu. Kadınlara çalışma hakkını vermeyenler hakim, savcı yapmayanlar, onları eğitim hakkından yoksun bırakanlar, siyasi haklarını kullanmasına engel olanlar ve kadınlara onca haksızlığı hak diye savunanlar, koca koca mahkemelerin kapısında her gün elinde dava dilekçesiyle koşanlar koşuşturanlar kadın haklarından yana. Sevsinler sizi ya. Biz yaşadık, yaşadık. Tıpın 6. sınıfından başını açmadığı için oradan ağlaya ağlaya fakültesini terk eden nice kardeşlerimiz oldu. Bu zulüm değil mi? Ama şimdi yapamazlar. Niye yapamazlar? Türk Ceza Kanunu'nun 112., 113., 114., 122. maddeleri ilgili maddelerine bakarsanız eğitim öğretim hakkının kullanılmasını engellemeyi, istihdam hakkının kullanılmasını engellemeyi, yaşam tarzına müdahale etmeyi müstakil suç haline getirdik. 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla yaptırıma bağladık. Şimdi yiğit olan yapsın bakalım. Yapabiliyor mu? Yakasına hukuk yapışır ve hukukun ne olduğunu bunu yapanlara bugün öğretir. Ama dün yoktu böyle bir şey. 'Ben seni çalıştırmıyorum' dediği zaman yapabileceğim bir şey yok. Şimdi desin bakalım diyebiliyorum. Vatandaş şikayetçi olduğunda onunla ilgili yasal işlem yapılır. Bütün bunların hepsini kadını koruyan onun hukukunu üstün tutan ve onu ileri taşıyan adımları biz yaptık.