İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı'na isabet eden kurşunlar sonrası ortalık karıştı. Meral Akşener, bina önüne gelerek, 'İYİ Parti'yi birinci parti yapacaksınız. Kılıçdaroğlu'nu Cumhurbaşkanı yapacaksınız.' gibi seçime yönelik ifadeler kullanırken, provokasyona da imza atarak Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldı. Olayın bir bekçinin, hırsızları kovalarken rastgele ateş açması sonucu meydana geldiği ortaya çıkarken, Akşener, suçladığı Erdoğan'dan özür dilemedi. Akşener'e tepkiler dinmezken, Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, İYİ Partili bir iş insanının olaya ilişkin sözlerini köşesine taşıdı. Övür, İYİ Parti'de isabet eden kurşunlar sonrası büyük sevinç yaşandığını yazarken, dikkat çeken ifadeler de kullandı.
İşte İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı'na isabet eden o kurşunlar sonrası yaşananlara ilişkin Mahmut Övür'ün yazısı:
Özellikle seçim sürecinde olduğumuz için önceki gün İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı'na isabet eden kurşun doğal olarak derin kaygı yarattı.
Yakın geçmişi bilip de kaygılanmamak ne mümkün? Doğrusu ilk anlarda yine birileri mi düğmeye bastı diye düşündüm.
O birilerinin geçmişte, Ecevit, Özal dâhil onlarca siyasi suikasta, Madımak ve Gazi Mahallesi'ndeki gibi çok sayıda kirli saldırılara imza attıkları biliniyor.
Bugün de önümüzdeki seçimleri, "dünyanın en önemli seçimi" ilan edenlerin, "Muhalefet liderliğini açıkça desteklemeliyiz" ve Başkan Erdoğan için, "O bir bedel ödemelidir" diyen ABD Başkanı'nın pusuda beklediği bir zaman diliminde her an her şey olabilir.
Buna rağmen yine de bu tür olaylara daha serinkanlı bakmakta yarar var. Geçmişteki gibi arka planı derin de olabilir, sıradan da...
'MAHCUP OLURSUNUZ'
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu nedenle ilk değerlendirmesinde "mahcup" olmaktan söz etti:
"Sorumlu mevkidekilerin suçlamalarda bulunurken dikkatli olmaları gerekir. Bizim görevimiz yakalamak. Devletinize ve polisinize itimat ediniz. Mahcup olursunuz."
Haksız da değildi; çünkü olay yerine gelen İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den 7'li masa aktörlerine, fondaş televizyonlardan dönmekte sınır tanımayan muhafazakâr köşe yazarlarına kadar hepsi mal bulmuş mağribi gibi olayın üzerine atlayıp kimi cumhurbaşkanını, kimi de iktidarı suçladı.
Ama ölçüyü en çok kaçıran, son yılların en büyük "siyasi kaybedeni" Meral Akşener oldu. Akşener, bir kaybeden olmanın öfkesiyle şöyle diyordu:
"Öncelikle seçime 1.5 ay kala ve Sayın Cumhurbaşkanı demem lazım ama cumhurbaşkanları böyle konuşmazlar, Recep Bey'in üçüncü tehdidi üzerine partimiz hem birinci kattan hem üçüncü kattan, ben bir eski içişleri bakanı olarak konuşuyorum kurşunlamıştır."
KAZANAMAYACAK ADAYA OY
Anlaşılan son dönemde "Kazanacak aday" diye direttiği siyasi süreci yönetmekte aciz kalan Akşener, hiç sorgulamadan, sonucu beklemeden adeta sevinç çığlıkları atıp bu olaya "can simidi" olarak sarıldı.
Ne yapsın, o kadar irtifa kaybetti ki eline geçen bu fırsatı kaçırmak istemedi. Ve bunu o kadar açık yaptı ki, olaydan ülke adına kaygılanmak yerine oy devşirme derdine düştü:
"Bu kadına, İyi Parti'ye oy vereceksiniz ve Sayın Kılıçdaroğlu'na oy vereceksiniz."
"BURADA HERKES SEVİNİYOR"
Tam o saatlerde İyi Partili bir işadamını aradığımda söyledikleri karşısında şaşkına döndüm:
"Burada enteresan bir hava var, herkes seviniyor. Neredeyse göbek atacaklar..."
Siyasilerin ve fondaş medyanın işin sonucunu beklemeden suçlamaya geçmesi de bunu gösteriyor. O zaman bu tabloya başka bir pencereden de bakmak mümkün. O gece yaşanan olayın sabah 11.00'de fark edilmesi, İyi Parti'nin güvenlik görevlilerinin hiç silah sesi duymamaları ilginçti. Bu noktada gel de rahmetli Mahir Kaynak'ın o meşhur tezini hatırlama:
"Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız; olayın sonucunun kime yaradığına bakın."
Sahi kimin işine yaradı?
İçişleri Bakanı Soylu, olayın İyi Parti'ye yönelik olmadığını, bir hırsızlıkla ilişkili olduğunu açıkladı. Bunu söylerken de "mahcup" olursunuz diye bir not düştü.
Peki, mahcup olan çıkar mı dersiniz?
Hiç sanmıyorum, Akşener nasıl masaya "tıpış tıpış" döndüğünü açıklamadıysa buna da bir kılıf bulur, hatta Fehmi Koru gibi "İnanmamız istenen bu bilgiler" diyerek şüpheyi daha da derinleştirir ama sandıktaki çöküşü engelleyemez.