Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim vaatleri arasına LGBT'yi ekledi. Vaatlerini billboardlara taşıdı, LGBT demedi ama "Cinsel yönelimi yasayla dezavantaj olmaktan çıkaracağız" dedi.
İstanbul, Mersin, İzmir, Eskişehir Büyükşehir Belediyeleri "Onur Haftası" adı altında eşcinsellerin düzenlediği etkinleri kutladı, sosyal medya hesaplarından destek mesajları yayınladı. Şişli ve Kadıköy belediyesi bünyesinde LGBT Meclisi kuruldu.
İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem geçtiğimiz aylarda ABD'de düzenlenen onur yürüyüşüne katıldı ve bu anları sosyal medya üzerinden yayınladı.
2023 seçimlerinde iktidar değişikliği olduğu takdirde Türkiye'de LGBT sapkınlığına hükümet nezdinde onay verileceği aşikar… Sabah.com.tr'ye konuşan Psikiyatrist, Yazar Dr. Mustafa Merter bu tehlikeye kalın harflerle dikkat çekti ve çok önemli açıklamalarda bulundu.
3 OY DAHA ALAYIM DİYE…
Cinsel yönelim serbestliği denilerek eşcinsel hayat tarzına onay vereceğini açıklayan politikacıların bunu neden yaptığı ile ilgili açıklamalarda bulunan Merter, "Bunun 3 cevabı var. İnsanların bazı davranışları ya cahil ya ahmak ya da hınzır olmalarından kaynaklanır. Politikacıların 3 oy daha alayım diye olayın esas boyutunu anlamadan çok ucuz sebeplerle LGBT'ye destek vermesi cehalettir. Okumuyorlar işin ne olduğunu anlamıyorlar. İnsanların savunma mekanizması vardır: Bana olmaz, bize olmaz, benim çocuğuma olmaz sanıyorlar. Bütün grafikler istatistikler bunun çok hızlı yayıldığını gösteriyor. CHP'nin de HDP'nin de çok kısa sürede hepsinin ağzı yanacak. Nerden biliyorsun? Diyorsunuz. Bütün vakalar bize müracaat ediyor. Üstel bir hızla artıyor" dedi.
POLİTİKACININ AHMAK OLMAMASI GEREKİYOR
LGBT'ye verilen desteğin bir nedeninin de ahmaklık olabileceğini açıklayan Merter, "Ancak bir politikacının ahmak olmaması gerekir. Ama birde hınzırlık var. Dünyada oynanan bu oyuna dahil olan bir grup var" diyerek şu açıklamaları yaptı:
SOROS GELİR BİR BUÇUK MİLYAR DOLAR YATIRIRSA…
İşte onlar hınzır olanlar. Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu'nun kongresinde bir İrlandalı ile karşılaştım. Ona siz Katoliksiniz eşcinsel evliliğe nasıl izin verirsiniz dedim. Anlamlı bir şekilde gözlerime baktı ve Soros gelir bir buçuk milyar dolar yatırırsa bu iş olur dedi. Soros Macar Yahudisinin İrlanda'da ne işi var? Bunlar da hınzırlar grubu, satın alınmış olanlar.. Bunların içinde politikacılar medya mensupları daha vahimi yasal kuruluşlarda var. ABD Yüksek Mahkemesinde Avrupa'da Almanya'da var. Olmadık kanunların yasaların çıkarılmasını sağlıyorlar.
2012 YILINDAN İTİBAREN BİR TSUNAMİ BAŞLADI
Küresel çaptaki eş zamanlı bir hareketin parçaları bunlar. Lütfen Jean M. Twenge'nin İnternet Nesli kitabını okuyun. Kitapta 2012 yılından itibaren bir tsunami başladı diyor. Akıllı telefonların çok fazla yaygınlaşmaya başladığı tarihtir. O tarihte sosyal medya ağları Netflix devreye girdi.
İNANILMAZ BİR SAVAŞIN ORTASINDAYIZ
Bunun 3 aşaması var. Bir, eşcinsel olmak utanılacak bir şey değildir. İkinci aşaması, madem eşcinsellik doğuştan gelir tedavisi mümkün değildir. O zaman buna toplumun her kesiminde izin verilmesi gerekir. Arkasından eşcinsel evlilik talebi gelecek. Üçüncü aşamada eşcinsellerin evlatlık alabilmesi gelecek. Arkasından translar gelecek. Trans istatiği inanılmaz yükseliyor. LGBT+P yani arkasından Pedofilizm gelecek. Gidişat bu… Hollanda'da adam Sübyancılık Partisi kuruyor, şikayet ediliyor. Hakim demokrasilerde bu yasaklanamaz diyor. Dünya nereye gidiyor? İnanılmaz bir savaşın ortasındayız.
BU İNSAN HAKLARI FALAN DEĞİL
Anlamıyorlar, büyük resmi göremiyorlar, bu onur haftasına izin vermekle kalmayacak, kendi çocuklarına kadar gelecek bu tehlike. Bu insan hakları falan değil. Kimse sokaktaki insanı neden eşcinselsin diye çevirmiyor. Bunun reklamının yapılması yanlış olan. Olay dört duvar arasında değil. Bu küresel çapta teşvik edilen bir durum. Bu da onların propagandalarından bir tanesi. Siz insanların haklarına müdahale edemezsiniz diyorlar. Erkeklerde yüzde 8-9'larda kadınlarda bu rakam daha yüksek. Eğer o politikacılar doktorlar, psikologlar da bunu görmüyorsa ya bu hınzırlıktır, ya ahmaklık ya da cehalettir.
TEHLİKEYİ GÖREMİYORLAR
Bu bir cinayet. Diyelim ki nur topu gibi bir kızınız var. Kızınız 14 yaşına geldi… Kızınız size geldi erkek olmak istiyorum diyor. Kızınız okula gidiyor, okul psikoloğuna anlatıyor. Diyor ki tamam öyle hissediyorsan öylesindir. Bu olaylar Irreversible Damage adlı kitapta anlatılıyor.
Anne babasına dahi izin vermiyorlar. İstersen adını değiştirelim diyorlar. Sonra o psikologlar ilaç yazıyorlar ve ergenliğini durduruyorlar. Ergenliği durdurmak demek cinayettir. Çünkü doğal bir süreci durduruyorsun. 14 yaşında kızdan bahsediyoruz. Kafası karışık bir kız çocuğundan bahsediyoruz. Sonra bu kıza diyorlar ki senin testesteron alman gerek diyorlar. Başlıyor ilaç almaya. Kollarında kıllar çıkıyor, sesi kalınlaşıyor. Anne baba o noktada panik oluyor. Doktora gidiyor ve o doktor diyor ki sen böyle doğdun diyor. Bu yalan! Tedavisi yok diyorlar, bu yalan! Kız sonra diyor ki ben göğüslerimden utanıyorum diyor. Bu sefer cerrahlar devreye giriyor. Kızın rahmi alınıyor, yumurtalıkları alınıyor. Irreversible Damage yani Dönüşü Olmayan Hastalık kitabı işte bunları anlatıyor. Bu kitap Amerika'da ödül kazandı. Yurt dışında ergenlerin eşcinsel ve trans eğilimlerine destek veren, cinsel gelişimi engelleyen ilaçların ve hormon tedavilerine kullanılmasına engel olmayan politikacılar, psikolog ve psikiyatrlar, eğer bu vahim durumu görmüyorlarsa ya cahil, ya ahmak ya da hınzır olabilirler. Umarız aynı durum Türkiye'mizde de tekerrür etmez.
HAYATI YÜZDE 20 KISALTAN BİR VAROLUŞ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri adında bir kitap çıkardık. Okusunlar özellikle altını çiziyorum. Aileler okusunlar! Hayatı yüzde 20 kısaltan bir varoluş, hayat tarzı ile karşı karşıyayız. Eşcinsel hastalıkları, depresyon, her türlü sapıklık artıyor. Ben bir tıp hekimi olarak bu varoluş tarzının ne kadar tehlikeli olduğunu bilip insanlara anlatmazsam mesleğimi nasıl icra etmiş olurum.
POMPALANAN AŞIRI HAYVAN SEVGİSİ BU PROJENİN PARÇASI
Amerika'da erkek eşcinselliği yüzde 8'lerde kızlarda yüzde 20'nin üzerinde. Türkiye'de bu rakamlara oranlara üçte 1 seviyesindeyiz. Bugün pek çok isim bu konuda konuşmaktan korkuyor. Çünkü mahalle baskısı var. Büyük isimler bunlar, benim gibi düşünüyor ancak konuştukları zaman mahkemelik oluyorlar. Bu ne demek? Bizim içimizde de bir lobi var demek. Bu bir savaş! Biz bir savaşın ortasındayız. Bunun ucu herkese dokunacak. Lütfen bunu idrak etsinler. Yeterince konuşulmuyor. Yeterince televizyon programları yapılmıyor. Sizde mi lobinin bir parçasısınız? Olayın ne olduğunu anlamıyorlar. Olay sadece eşcinsellik değil. Bütün insanlığın yapısını değiştirmek, kadınları erkekleştirmek, erkekleri kadınlaştırmak, baba otoritesini ortadan kaldırmak istiyorlar. Son günlerde aşırı derecede pompalanan hayvan sevgisi… Bu projenin bir parçası! Aşırı hayvan sevgisi olursa ne olur? Gerçekten hayvanları çok sevdikleri için mi? Fıtrattan gelen özellikle kız çocuklarının içinde bebek sevgisi çocuk sevgisi vardır. Bu evlilik motivasyonlarından bir tanesidir. Bu sevgiyi kedilere köpeklere kaydırırsan o kız çocuğu büyüyünce evlenir mi? Bu sevgiyi bu şekilde yönlendirerek o çocukların ileride evlenmesini engellemek istiyorlar?
NETFLIX, DISNEY BUNU ALENEN YAPIYOR
Twenge'nin İnternet Nesli kitabında anlatıyor. Bu bir tsunami diyor. Sosyal dalgalanmaların bir dengesi vardır. Tarihte olmuştur… Twenge bunun normal bir sosyal dalgalanma olmadığını söylüyor. Demek ki bütün bu değişimler, doğal zamanın getirdiği değişimler değil. Bunlar birilerinin ayarladığı değişimler. Televizyonları, sosyal medyayı, Netflix'i elinde tutan isimler bunu programlıyor. Savaşın karşı cephesindeki komutanlar belli. Netflix, Disney bunu alenen yapıyor. Disney'in patronu lezbiyen. Hollywood film endüstrisi alenen yapıyor. Zuckerberg bunu alenen yapıyor. Başka ne arıyoruz?
OLAY ÇOK DAHA DERİN
LGBT'yi şöyle görün: Yankesiciler para çalacağı zaman birine cambazlık yaptırırlarmış. Herkes cambaza bakarken yankesici parayı çalarmış. Şimdi LGBT'nin bu şekilde ön plana çıkarılması esas projeyi görmemizi engelliyor. Olay çok daha derin. Çok ince hazırlanmış bir proje. İnsanlık yeniden yapılandırılmak isteniyor. Kendilerini tanrı zanneden birkaç kişi tarafından insanlık yönlendirilmek isteniyor. Günde 8 saatini ekran başında geçiren insanları istediğin gibi yönlendirirsin. Biz şimdi Matrix'in içinde yaşıyoruz. Politikacılardan doktorlara gazetecilere kadar çok büyük bir gaflet içindeyiz.
DAMARDAN VERİLEN MİKROP GİBİ ÖLDÜRMÜYOR AMA HASTA EDİYOR
Eğer çocuklarımız saatlerce ekran başında kalırsa… Damardan verilen bir mikrop gibi düşünün. İnsanı öldürmüyor ama belirli bir süre sonra hasta ediyor. Ekran zamanı çocukları zehirliyor. Allah göstermesin çocuğunuz cinsiyet değiştireceğim diyorsa demek ki işin yarısı geçti. Cep telefonu almayacaksınız, ekran süresini denetleyeceksiniz, çocukla çok kaliteli zaman geçireceksiniz. Diyelim ki her şeye rağmen çocuğunuzda böyle bir durum gelişti. Doktora giderken de oldukça seçici davranmanız gerekiyor. Bugün psikolog ve psikiyatristlerin büyük çoğunluğu bu durumun doğuştan geldiğini söylüyor. Bu yalan! Bu şekilde düşünen doktorlardan kaçın. Bırakın çocuğa iyilik yapmayı zarar veriyor.