Türkiye'nin enerjide bağımsızlığının önünü açan kritik hamleleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Hazine ve Maliye Bakanlığı görevlerinde bulunan Berat Albayrak'ın kaleme aldığı "Burası Çok Önemli" adlı kitapta çarpıcı anlatımlarla yer buldu. Albayrak, özellikle 2016 başlarında yapılan kritik bir toplantıdan hareketle, bakanlığı döneminde enerjide millileşme için atılan adımları, kimlerin nasıl engellenmeye çalıştığını çarpıcı örneklerle anlattı. Kitabın, "Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak" ara başlıklı bölümünde enerjide millileşme hamlelerine yönelik sabotaj girişimlerine rağmen sergilenen kararlı tavır detaylıca anlatıldı:
Akdeniz'de malum ülkeler bizim kendi deniz alanlarımızın da bulunduğu bölgeleri parsel parsel ihaleye çıkarıp uluslararası şirketlere vermeye başlayınca acil toplantılar düzenledik. Bunlardan biri 2016 başında Müsteşar Yardımcımızın, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkililerinin katılımıyla yapıldı. Bu toplantıda çok enteresan şeyler yaşadık. Doğu Akdeniz'de daha aktif olmamız gerektiğini, yoksa yarın kıyılarımızdan Akdeniz'e olta dahi atamayacak noktaya geleceğimizi dillendirdiğimizde; katılımcılardan bazıları Türkiye'nin bunu yapacak kapasitesinin, altyapısının, gemilerinin, gemileri alacak parasının olmadığını dile getirdi. "Bu yönde agresif bir politika uygularsak ABD ve AB'nin ne diyeceğini kestiremeyiz" şeklinde şiddetli itirazlarda bulundular. Biz ise Türkiye'nin kendi gemilerini alacağını, gerektiğinde deniz kuvvetlerimizin güvenlik için refakat edeceğini, kim ne derse desin Mavi Vatan'dan vazgeçmeyeceğimizi ifade ettik ve kesinlikle geri adım atmadık.
Gelin görün ki, çokça ibretlik ve dramatik bir şekilde toplantılardan kısa bir zaman sonra, 15 Temmuz'un hemen ertesinde, o itirazları yapan isimlerden bazılarının ihanet şebekesinin içinde olduğu ortaya çıktı. Doğu Akdeniz meselesinin özellikle bürokrasi nezdinde bilinçli olarak neden dar bir ekiple yönetilegeldiğini anlamış olduk. Gemilerin alınmasının ne kadar gerekli olduğunu biliyorduk, ancak başkaları da biliyordu. "Ülkeyi böyle saçma masraflara sokamazsınız ve sonunda yargılanırsınız" diye bürokrasi tarafından tehdit dahi edildik ama bunların hiçbiri kararlılığımızı engelleyemedi.
İlk gemimizi 600 milyon dolardan başlayan pazarlıklarla 154 milyon dolara Norveç'ten satın aldık. 200 milyon dolar olan bir kuyu maliyetinin bile altında aldık.
BAĞIMSIZLIK İÇİN DAR GÖMLEĞİ YIRTMAK ZARURİ
Kitapta
arama faaliyetlerinin kendi imkânlarımızla yapılmasının önemine dikkat çekildi:
Hidrokarbon aramacılığında gerçekten bir iddia ortaya koymak istiyorsanız, size dayatılan dar gömleği yırtmanız, bağımsızlığı hedefliyorsanız mutlaka yeni bir oyun planı geliştirmeniz zaruridir. Yabancı firmaların kazdığı kuyular, yaptığı sondajlar sonucunda olmadığını söyledikleri petrol ve gazın peşine bizzat sizin düşmeniz ve bu zenginliğe sahip olup olmadığınızı kendi gözlerinizle görmelisiniz.
TÜM MÜDAHALELER İÇİN AKSİYON ALDIK
Kitapta, Türkiye'nin egemenlik haklarının çiğnetilmemesi için olağanüstü bir mücadele verildiği de şu sözlerle anlatılıyor:
Türkiye'nin hak iddia ettiği bir parselde, Avrupalı bir firma, Güney Kıbrıs yönetimi ile sondaj çalışması başlattı. Bu konuda verilen görüşler eski düzenin devamı yönünde olunca "Bugün buna izin verirsek, yarın milli bir enerji politikasını bu coğrafyada uygulayamayız" dedik ve gerekli tüm müdahaleler için aksiyon aldık. O günden sonra bir daha da kimse bizim hak iddia ettiğimiz alanlarda elini kolunu sallayarak hareket edemedi.