Türkiye Barolar Birliği'nin Çanakkale'de düzenlenen 37'nci Olağan Genel Kurulu'nda başörtülü delege, Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Figen Şaştım konuşma yapmak üzere kürsüye çıktığında bazı avukatlar salonu terk etti. Figen Şaştım o anlar ile ilgili SABAH'a özel açıklamalarda bulundu.
"İSLAMİ KESİMDEN AVUKATLARIN BU YAPI İÇİNDE TEMSİLDE YER ALABİLMELERİ MÜMKÜN OLAMADI"
-Çanakkale'deki TBB toplantısında tam olarak neler yaşandı?
-Malumunuz üzere barolar Türkiye'de derin devletin muhtıraları, darbeleri, destekleyen anlayışın temsilcisi vesayet odaklarındandır. Dolayısıyla İslami kesimden avukatların bu yapı içinde hiçbir zaman kendini ifade edebilmeleri ve temsilde yer alabilmeleri mümkün olamamıştır. Mevzuatta nispi temsil de söz konusu olmadığı için her seçimde Kemalistlerin kalesi olarak varlığını devam ettirmiştir."
"ÇÖZÜM OLARAK ÇOKLU BARO SİSTEMİNE GEÇİLDİ"
"Buna çözüm olarak sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle Avukatlık Kanun'unda Temmuz 2020 yılında değişiklik yapıldı. Çoklu Baro sistemine geçildi. Türkiye Barolar Birliği'ne bağlı baroların hemen tamamı bu sisteme karşı çıktı. Kanun'da 2. Baro'nun kurulabilmesi için 2000 avukat şartı getirildi. Böylece bu sayıya ulaşan İstanbul ve Ankara'da 2 nolu Barolar kuruldu."
TBB'den başörtüsü hazımsızlığı! Başörtülü delege kürsüye çıkınca salonu terk ettiler! | Video
"TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ SÜREKLİ BOYKOT EDİP, SİSTEM DIŞINA İTMEYE ÇALIŞIYOR."
"Bununla birlikte Türkiye Barolar Birliği bu baroları kurulduğu günden beri sürekli boykot edip, sistem dışına itmeye çalışıyor. Nitekim Çanakkale'de yapılan Türkiye Barolar Birliği Mali Genel Kurulu'nda da İstanbul 2 nolu Baro'yu temsilen katıldığımız toplantıda İstanbul 2 nolu Baro Başkanı konuşma yaparken salonda Baro Başkanları ve Delegelerden oluşan 400/500 kişiye yakın kişi salonu terk etti. Ardından gündeme dair ben söz aldığımda da aynı şekilde salonu terk ettiler."
"BU TAVIR ÇOKLU BARO SİSTEMİNE KARŞI BİR TAVIRDI."
"Bu tavır çoklu baro sistemine karşı bir tavırdı. Başörtü ve İslam'a şüphesiz düşman bu adamlar. Ancak burada boykot ettikleri benim başörtülü olmam değildi. Benden sonra Ankara Baro Başkanı ve bir başka delege meslektaşım konuşurken de salonu terk ettiler."
"TÜM KONUŞMACILAR GÜN BOYU HÜKÜMETE YÜKLENDİLER, DİNİ DEĞERLERİMİZE HAKARET ETTİLER"
-Protestoyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Bahse konu Mali Genel Kurul mesleki bir toplantıdan ziyade siyasi parti kongresi gibiydi. Bunu konuşmamda da ifade ettim. Tüm konuşmacılar gün boyu hükümete yüklendiler, dini değerlerimize hakaret ettiler; İmamoğlu kararına değinip bu kararı kınamayan kalmadı; basına yansıyan 6 yaşındaki çocuk istismarı haberi üzerinden Müslümanları sapık ilan ettiler.
"SÜREKLİ MOBİNG VE TACİZDE BULUNDULAR"
"Özetle, o salonda adata TBMM'deki CHP grubu milletvekillerini dinliyor gibi hissettim. Bize de sanki biz AK Parti'yi temsil eden milletvekilleriymişiz gibi sürekli beden dili ve davranışlarıyla mobbing ve tacizde bulundular."
"PROTESTONUN ÖZETİ SON KALEMİZİ AK PARTİLİLERE, İSLAMCILAR YEDİRMEYİZ ÇIKIŞIYDI"
"Bu toplantı onlar için seçim sathi mahalline girdiğimiz şu günlerde bir prova niteliğindeydi. Protestonun özeti son kalemizi AK partililere, İslamcılar yedirmeyiz çıkışıydı."
"BEN MESAJIMI O SALONDA YAPTIĞIM KONUŞMADA VERDİM"
-Kürsüye çıkışınızda salonu terk eden meslektaşlarınıza ne mesaj vermek istersiniz?
-Ben mesajımı o salonda yaptığım konuşmada verdim. İrticalen yaptığım bir konuşmaydı. Son söz bir hukukçunun 3 varlıkla hukuku iyi tanzim etmesi gerekir. 1. Allah ile 2. İnsanlarla 3. Tabiatla. Bu üç hukuku iyi kuramamış olan bir hukuk fakültesi mezunundan avukat veya hukukçu olamaz.
İŞTE GENEL KURULU'NDAKİ KONUŞMADAN KESİTLER
Türkiye Barolar Birliği'nin Çanakkale'de düzenlenen 37'nci Olağan Genel Kurulu'nda avukat Figen Şaştım'ın konuşmasından kesitler ise şöyle:
*"Sayın divan kıymetli meslektaşlarım hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sabahtan beri benim size büyük bir sabırla ve saygıyla dinlediğim gibi sizlerin de beni dinlemeye davet ediyorum. Salonu terk eden meslektaşlarımın bu tutumundan dolayı esef duyduğumu belirtmek istiyorum. Usul esastan gelir kuralı bize hukuk fakültesinde öğretilen birinci ve çok önemli meslek kurallarından birisidir. Ve meslektaşlar arasında eğer hukukçu kimliğini gerçekten temsil edecek hukukun üretilmesi yaygınlaştırılması ve çoğaltılmasına dair içerisinde yaşadığımız bu ülkede bu toplumda bir katma değer sağlayacaksak öncelikle birbirimizi büyük bir saygı ve sabırla dinlemeyi öğrenmemiz gerekir."
"HAKARETLERİ KINIYORUM"
"Aslında sabahtan beri eşitlik, özgürlük, adalet, kadın hakları, insan haklarına dair burada veciz konuşmalar yapan meslektaşlarımın çoğunun bir kadının hakkının mühdel edilmesine sessiz kalındığını üzülerek görmüş oldum.
Sayın meslektaşım üzerinden bana göre ayrımcı ve nefret dili kullanılarak bir kadın aşağılanmış oldu. Aslına bakarsanız kadın hakları konusunda bu salonda bulunan tüm meslektaşlarımızın ve bu toplumdaki birçok erkeğin ne kadar sınıfta kaldığının karinesi bakıyorum. 83 baro içerisinde yalnızca yanılıyorsam tahsis edin iki kadın baro başkanımız var. Biri İstanbul 1. Nolu Baro Başkanı Filiz Saraç biri de Çanakkale Baro Başkanı'mız Hande Keskin hanımefendi. Dolayısıyla burada hukukun sorunlarını, hukukun çoğaltılması ve mesleğin sorunlarını konuşmak üzere gelen topluluğu ve delegasyonun çoğunun siyasi konuşmalar yaparak muhataplarını, meslektaşlarını farklı barolarda mesleğini sürdüren ben ve benim gibi 2. Nolu barodan olanlara hakaret etmeyi hukukçuluk sayarak buradaki konuşmaları diğer hazinurunda alkışlamasını da tekrar kınadığımı esefle bildirmek istiyorum."
"SANKİ BİR SİYASİ PARTİNİN KONGRESİNDEYMİŞİZ GİBİ"
"Aslında hukuk üzerine bir metin hazırlamıştım. Hukuk nedir? Hukuku çoğaltmak nedir? Hukukçunun vizyonu misyonu nedir? Nasıl hukukçu olunmalıya dair bir konuşma metni hazırladım ancak sabahtan beri sanki bir siyasi partinin kongresindeymişiz gibi sürekli siyaset üzerine hükümetin programları üzerine, dile düşen bir takım haberler üzerine konuşmalar yapılınca elimdeki metni ister istemez bir kenara bırakmak zorunda kaldım."
"BU KÜRSÜ ÜZERİNDEN HAD BİLDİRİYOR HESAP SORULUYOR HAKARET EDİLİYOR"
*"Mesleğin sorunlarının konuşmak yerine hukukun yaygınlaştırılmasının çoğaltılması için dayanışma göstermek yerine ha bire bir sopa gösterilip kendiyle aynı dünya görüşünü paylaşmayan aynı ideolojiyi paylaşmayan insanlara bu kürsü üzerinden had bildiriyor hesap soruluyor hakaret ediliyor. Böyle bir şey kabul edilemez."
"RAHATSIZ OLDUĞUMU İFADE ETMEK İSTİYORUM"
*"Ses yükseltmekle buradaki hiç kimse başka meslektaşını korkutamaz arkadaşlar. Biz hepimiz hukukçuyuz. Biz hepimiz özgüvenli kendini ifade yeteneğine sahip olan bir mesleğin müntesipleriyiz. Had bildirilerek ses yükseltilerek hukuk dışına çıkılarak konuşma yapılmasından son derece rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kurula değişikliğini içeren çalışmasının bu genel kurulunda geçmesini doğru buluyorum. İlgili maddelerin görüşülüp geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca bağlı avukatların sorunlarının aciliyeti dikkate alınarak altı ay sonraya ötelenmemesi gerektiğini düşünüyorum. İşçi avukat tabirini şık bulmadım. Bağlı avukat tabirinin daha şık olduğu kanaatindeyim."
"SIRF BAŞÖRTÜLÜ OLDUĞUM İÇİN MESLEKTAŞLARIM TARTAKLANDI. YİNE TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YOKTU"
*"Türkiye Barolar Birliği faaliyetlerine gelince şunu sormak istiyorum. Türkiye Barolar Birliği Türkiye'deki temel hak ve özgürlüklere dair bugüne kadar sadra şifa nasıl bir çalışma yaptı? Ben deniz 1994 yılında fakülteyi bitirdiğimde İstanbul Barosu'nda stajımı başlattım. Başörtülü olduğum için stajım yakıldı. Bu sefer Sivas Barosu'nda staja başladım. İki ay sonra stajım yakıldı. Hulasa dört şehir dolaşarak dördüncü şehirde ben stajımı tamamlayıp ruhsatımı alabildim. 1996 yılında Eyüp Adliyesi'nde girdiğim bir duruşmadan benimle eşit meslektaşlarım tarafından tartaklanarak, dayak yiyerek, sırf başörtülü olarak duruşmaya katıldığım için duruşmadan atıldım. Yine Türkiye Barolar Birliği yoktu."
"ADLİYESİNDEN MERDİVENLERDEN SÜRÜKLENİRCESİNE DIŞARI ATILDIM. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YİNE YOKTU ORADA"
*"Yıl 1997 Zeytinburnu Adliyesi'nde yine Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir alacak davasında taraf vekili olarak başörtülü olduğum için duruşmadan yaka paça dayak yiyerek, hakaret bir tarafa, gerçekten sırtım yumruklanarak, başörtümden çekiştirilerek ben duruşma salonundan atıldım. Türkiye Barolar Birliği yine orada yoktu. Yıl 1999 Tuzla Adliyesi'nde bir dilekçe yazımı için avukat çalışma odasında oturuyorum, bir meslektaşım yanıma geldi ve dedi ki: 'Bu kıyafetle burada oturmazsınız çıkacaksınız.' Dedim ki: 'Sayın meslektaşım ben de avukatım. Sanıyorum dedim dışarıdan sade bir vatandaş olduğum zannıyla dışarı çıkmamı istiyorsunuz.' 'Hayır' dedi. 'Avukat olabilirsiniz ama zaten ben sizi bu kıyafetinizden dolayı avukat gibi bile görmüyorum' dedi. Ayrımcı, nefret kusan bir dil. 'Çıkın' dedi. 'Çıkmayacağım' dedim. Gitti polis çağırdı. Polis benden kimlik sordu. Avukatlık kimliğimi ibraz ettim. Hani diyoruz ki, eşit özgür bir ülkede hep birlikte mutlu mesut yaşayalım. Polis de benimle aynı görüşte değilmiş ki. Kolumdan çekiştirerek. Tuzla adliyesinden merdivenlerden sürüklenircesine ben dışarı atıldım Türkiye Barolar Birliği yine yoktu orada."
"TACİZ VE MOBBİNG SEBEBİYLE İSTİFA ETMEK ZORUNDA KALDIM. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YİNE ORTADA YOKTU"
*"Yıl 2000. Ben Pendik Adliyesi'nde benzer durumu yaşadım. Beyoğlu Adliyesi'nde benzer durumu yaşadım. Ve ben Türkiye Barolar Birliği'ni hiç yanımda görmedim. Ben memuriyetten istifa etmek zorunda kaldım, başörtüsü mobbingi sebebiyle. Türkiye Barolar Birliği demedi ki, bir avukat, 657 sayılı devlet memurları kanunundan, Anayasa'da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde, Türkiye'nin taraf olduğu tüm uluslararası sözleşmesinde başörtüsüyle çalışma yasağına dair bir düzenleme yok. Olamaz da zaten. Başörtüsü temel haklar kategorisindedir. Tabi hukuktan kaynaklanan doğuştan sahip olduğum inanç hürriyetinin getirdiği bir haktır. Dolayısıyla kanunla zaten böyle bir yasak ihdas edilemez. Buna rağmen devlet memurluğunda uğradığım taciz ve mobbing sebebiyle ben istifa etmek zorunda kaldım. Türkiye Barolar Birliği yine orada yoktu."
"BU KONUŞMAYI YAPMAK İÇİN TAM 27 SENEDİR BEKLİYORUM"
*"Birkaç cümleyle sözümü tamamlamak istiyorum. Beni mazur görün lütfen. Ben bu konuşmayı yapmak için tam 27 senedir bekliyorum, 27 sene. Ben duruşmaya girmek için 17 sene bekledim. Ben bunu ajitasyon için söylemiyorum. Düşünebiliyor musunuz? Bir mesleğin mensubu olmak için hukuk fakültesini bitiriyorsunuz. Aynı sıraları işgal ettiğiniz arkadaşlarınız siz geri planda yalnızca dosya hazırlıyorsunuz. Ben 17 sene sonra bir duruşmaya girebildim, bu cübbeyi giyebildim. Şimdi müsaade edin 27 yıl sonra meslektaşlarımın karşısında dertleşiyorum. Bunlar hikaye değil, ajitasyon değil, gerçek olan şeyler. Bir daha yaşanmasın diye paylaşıyorum. İtham etmiyorum, sorgulamıyorum, hepinizi ben seviyorum. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız."
"YASİN BÖRÜ KATLEDİLİRKEN, DİYARBAKIR BAROSU NEREDEYDİ?"
*"Ben dün Çanakkale'de Conk Bayırı, Anafartalar şehit olan şüheda ile alakalı olayları dinlerken o günleri gözümde canlandırırken, her birinizin, dedeleri, ataları, benim, sizin oradaydı. Bu ülkenin bütünlüğü için canlarını fed etti. Madem ki, hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemide birlikte insanca adil ve eşit olarak yaşamayı öğrenmemiz lazım artık. Hepimizin artık bu olgunluğa gelmesi gerekiyor. Ben şuna da üzülüyorum. Türkiye Barolar Birliği mensubu arkadaşlar Doğu'da Güneydoğu'da bir et dağıttığı için katledilen Yasin Börü katledilirken, Diyarbakır Barosu neredeydi, Urfa Barosu neredeydi, Batman Barosu neredeydi?"
"FETÖ ÜLKEYİ İŞGAL ETMEYE ÇALIŞTIĞINDA TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ NEREDEYDİ?"
"2016 yılında FETÖ'cüler benimde lanetlediğim, hiçbir zaman hayatımda yolumun kesişmediği hainler, yobazlar, vatan hainleri bu ülkeyi işgal etmeye çalıştığında sizler neredeydiniz? Türkiye Barolar Birliği ve Türk Baro delegasyonu arkadaşlarım neredeydi? Sormak istiyorum."
"BÖYLE İĞRENÇ ŞEYLERE SİYASETİ VE DİNİ ALET EDİNMEYİN, ETMEYİN"
*"Son söz. Çocuk istismarı alçak bir eylemdir. İnsanlık suçudur. Hangi dinden olursa olsun. İster Müslüman ister Yahudi ister Hıristiyan ister desit-ateist insanım diyen beşerim diyen hiç kimsenin onaylayacağı bir eylem değildir. Dolayısıyla sizden istirham ediyorum. Hukuk satıllarında olsun özel hayatımızda olsun lütfen böyle iğrenç şeylere siyaseti ve dini alet edinmeyin, etmeyin."
"İNSANLIK SUÇUDUR' DEDİK"
*"Biz bunu yapmadık. İlk duyduğum günden itibaren aynı zamanda bir kadın derneğinin, Hukukçu Kadınlar Derneği'nin başkanlığını yapıyorum. Basın açıklaması yaparak bu eylemi yapanı kınadık, aşağıladık. 'İnsanlık suçudur' dedik. 'İslam ile de özdeşleştirilmesi mümkün olmayan bir eylemdir' dedik. İnsan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları hülasa tüm haklar bağlamında her türlü şiddeti reddettiğimizi ve nefret diliyle kınadığımızı söylüyorum."
TBB NE AÇIKLAMIŞTI?
Türkiye Barolar Birliği (TBB) sosyal medyaya yansıyan görüntüler sonrasında yaptığı açıklamada başörtüsüne tepki gösterildiğine dair paylaşımlar hakkında şu açıklama yayınladı. TBB" Çanakkale'de yapılan Genel Kurul'da, 2 nolu Baroları temsil eden dört konuşmacıya da salonu terk ederek gösterilen tepkinin kişilerin kılık ve kıyafetleriyle; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, inanç, din, mezhep ve benzeri nitelikleriyle ilişkisi yoktur. Baro başkanlarının ve delegelerin tepkisi çoklu baro uygulaması ile baroların bölünmesine imza atanlaradır" ifadelerini kullandı.