İletişim Başkanlığı ve UMED işbirliğinde düzenlenen Dijital Medya Paneline katılan Altun,
geleneksel medya etiği sorunlarına yenileri eklendiğini belirterek, bunun en önemli nedeninin dijital medyada, yeni medyada, sosyal medyadaki kimlik karmaşası ve hatta kimliksizlik olduğunu söyledi.
SİSTEMATİK DEZENFORMASYON
Dezenformasyonun aynı zamanda bir ulusal güvenlik tehdidi olduğu gerçeğini, son günlerde bir kez daha somut bir şekilde idrak ettiklerini anlatan Altun, şöyle devam etti:
"İstiklal Caddesindeki terör saldırısı ya da Türk Silahlı Kuvvetlerimizin sınır ötesi harekatları hakkında gerek konvansiyonel medyada gerek sosyal medyada yayılan sistematik dezenformasyonları, yalan haberleri, provokatif paylaşımları gözümüzün önüne getirelim. Terör örgütlerinin ve onlara her türlü desteği verenlerin bunu yapmalarını bir yerde anlayabiliyoruz. Ama sırf belirli bir kesime şirin gözükmek için hatta toplumsal destek alabilmek için, birkaç oy alabilmek için terör örgütlerinin çarpıtmalarını paylaşanları, bu yalanları ciddi ciddi kanallarında tartışanları, bununla yetinmeyip terör örgütünün kanallarına çıkanları, ya da kanallarında teröristlere yer verenleri görünce, artık söyleyecek kelime bulmakta gerçekten zorlanıyoruz. Bunu kabul etmiyoruz."
KAOS POMPALAYAN PAYLAŞIMLAR TAKİPÇİYİ ALDATIYOR
Dijital medyaya, yeni medya ortamlarına sahte kimliklenmelerin hükmettiğini söyleyen Altun, "Yeni medya mecralarında sahte profillerin, çarpıtılmış kimliklerin kolaylıkla oluşturulabilmesi yalan bilgilerin, tahrif edilmiş gerçeklerin bir o kadar kolay yayılabilmesine neden olmaktadır. Hele bir de buna 'sansasyonun kurumsallaşması' dediğimiz süreç eşlik ettiğinde, daha fazla etkileşim hevesiyle karşımıza yeni medya etiği sorunları, insani, sosyal ya da ekonomik tahribatlar çıkmaktadır. Etkileşim uğruna kaos, korku ve endişe pompalayan, manipüle edilmiş haber ya da paylaşımlar okuyucuyu, izleyiciyi, takipçiyi aldatmaktadır, tuzağa çekmektedir" diye konuştu.
DÜZENLEMELER ÖZGÜRLÜĞE MÜDAHALE DEĞİL
Dezenformasyonun dijital imkanların ve sosyal medyanın kötüye kullanımıyla yaygınlaştığını vurgulayan Altun, "Bu mesele sadece hız ve özgürlük meselesi değildir. Bu alana yönelik düzenlemeler demokrasiye katkıdır özgürlüğe bir müdahale de değildir. Bilakis özgürlüğü, kişilik haklarını, kamu güvenliğini koruyan, garanti altına alan adımlardır. Şunu çok açık bir şekilde ifade etmeliyiz: Yalanın özgürlüğü olamaz. Terör propagandasının özgürlüğü olamaz. Nefret söyleminin özgürlüğü olamaz. Sistematik dezenformasyonun özgürlüğü olamaz" değerlendirmesinde bulundu.