Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde "Aydınlığa açık, karanlığa kapalı" sloganıyla yola çıkan AK Parti, 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimlerle iktidara geldi ve kesintisiz 20 yılını tamamladı. Bu süreçte üretilen yerli ve milli imkanlarla üretilen İHA ve SİHA'lar terörle mücadele konusunda önemli adımlar atılırken, sınırlarımızda oluşturulmak istenen terör koridoruna izin verilmed. Birçok başlıkta önemli atılımlar yapılırken, özellikle savunma sanayi konusunda başarılı işlere imza atıldı.
Sabah Gazetesi yazarı Burhanettin Duran ise AK Parti iktidarında başarılarla geçen 20 yılın sırrını köşesine taşıdı.
Mahmut Övür'ün köşe yazısı şu şekilde:
AK Parti kesintisiz iktidarının yirmi yılını tamamladı. Kurulduktan bir yıl sonra tek başına 3 Kasım 2002'de iktidara gelen AK Parti'nin bu başarısının çok partili hayatımızda eşi ve benzeri yok. Bu başarının arkasında çok şey var. Liderlik, seçmen ile bağını hiç koparmadan kendini yenileyebilme kapasitesi, hizmet/ eser siyaseti, vesayetle mücadele ve reformlar, dış politikanın dönüştürücü fonksiyonunun etkili kullanımı, kriz yönetme becerisi, iç ve dış siyasi konjonktürü iyi okuyarak adapte olabilme yeteneği ilk akla gelenler. AK Parti'nin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan, dinamizmi, stratejik öngörüleri, pragmatizmi, mücadele azmi ve halka ulaşabilmesi ile sürekli olarak rakiplerinden ayrışıyor.
***
Geçtiğimiz birkaç günde Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" vizyonunu açıklayarak ülkemizi geleceğe taşımadaki iddiasını muhalefetten önce kamuoyu ile paylaştığını, ilk yerli-milli otomobil Togg fabrikasının açılışını yaptığını ve Putin'i arayarak bir gün içerisinde tahıl koridorunun yeniden çalışmaya başlamasını sağlayarak dünya başkentlerini rahatlattığını hatırlatmak bile neyi kastettiğimi anlatıyor.
Erdoğan'ın yüksek liderlik profili, siyasi hayatımızdaki liderlik literatürünün yeniden yazılmasını gerektiren istisnalar ve üstünlüklerle dolu. Ancak bu istisnai başarısının arkasında aynı zamanda muhafazakâr kesimlerin onlu yıllara sari birikimlerinin ve beklentilerinin bir hasılasının da olduğu aşikâr.
AK Parti birkaç kez iktidardan devrilme riski ile yüzleşti. 2007 e-muhtıra, 2008 kapatma davası, Gezi olayları ve 17-25 Aralık yargı darbe girişimi (2013) ve 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi gibi. Bu krizlerden sandıktan destek alarak ve siyaseti dönüştürerek çıkabildi. Sivil siyaseti ülkenin kaderini etkileyecek kararları alabilen noktaya taşıdı. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçebilmek bunun sadece tek bir örneği. 2023 seçimlerini kritik hale getiren şey, işte sivil siyasete kazandırılan bu belirleyiciliktir.
***
Türkiye'yi kimlik açılımlarından savunma sanayiine kadar birçok alanda dönüşüme taşıyan AK Parti'nin geçtiğimiz iki on yıl boyunca tartışmanın odağında kalması ise gayet anlaşılabilir bir durum. Zira bu yirmi yılda 2001'de AK Parti'nin kuruluş toplantısında Erdoğan'ın yaptığı "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" öngörüsünü ispatlayan çok sayıda dönüşüm yaşandı, kritik hamleler yapıldı. 1990'lı yıllarda her genel seçimde hükümetin değişmesine alışık kimi çevrelerin bu "kesintisiz yirmi yıllık iktidardan" kendilerince bunalmaları da anlaşılabilir.
Ancak büyük bir öfke biriktirmek çözüm değil. AK Parti'nin başarısını birtakım olağanüstü uygulamalara bağlamak da yanıltıcı. Birkaç ay öncesine kadar "Her şartta AK Parti gidici" diyenlerin şimdi "Muhalefet nasıl bir hava yakalar?" teyakkuzuna geçmesi basit bir gerçekliğin sonucu. AK Parti ve lideri Erdoğan, krizleri aşma ve kendini yenileyebilme kapasitesine sahip. "Türkiye Yüzyılı" vizyonu ile kapsayıcı bir dile yeniden ağırlık verilmesi buna son bir örnek.
***
2023 seçimlerine giderken AK Parti için bazı öneriler...
Muhalefetin dağınıklığının geçici olabileceğini hesap ederek AK Parti yirmi yıllık iktidarın yıpratıcılığından ve yükünden kurtulmayı bilmek durumunda.
Dış politika ve güvenlik konularında gösterdiği başarıyı içeride kapsayıcı politikalar üreterek devam ettirmeli.
Son Alevi açılımı ve sosyal konut örneklerinde olduğu gibi Kürtlere, gençlere, küskün muhafazakârlara ve diğer kararsız seçmene ulaşacak pozitif politika ve söylemleri öne çıkarmalı.
Hayat pahalılığı ile mücadelede gelir dağılımında adaleti gündemin ön sırasına çekmeli.
Her seçimde yeni aktörler kazanma çabasını korumalı.
Reform ile mücadeleyi sentezleyen bir parti olarak 21. yüzyılın krizlerine karşı en hazırlıklı aktör olduğunu göstermeli.
"Yeni bir milli mutabakat oluşturma" iddiasında ısrarcı olmalı.
"Türkiye Yüzyılı" vizyon belgesinin son (çağrı) kısmındaki bütünleştirici önerilere daha sık vurgu yapmalı.
Bu hedefler için de mümkün olan en geniş şekilde ülkemizin beşeri sermayesini harekete geçirmeli.