Başkan Erdoğan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde, Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı ile Uluslararası Hafızlık ve Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması Ödül Töreni'nde konuştu. Sözlerine, "Bu müstesna zamanda bizleri buluşturan, rahmetiyle kalplerimizi kaynaştıran yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. Alemlere rahmet, insanlığa rehber ve müminlere örnek olarak gönderilen Hazreti Peygamberimize, onun ehlibeytine ve ashabına selam olsun." ifadeleriyle başlayan Erdoğan, asırlardır ilimle, irfanla, hikmetle yolu aydınlatan alimleri, arifleri ve gönül erlerini hürmetle ve tazimle yad ettiğini belirtti.
Başkan Erdoğan'dan Yunananistan'a net mesaj: "Ne yaparsan yap, biz gereğini yapmaya hazırız" | Video
LEYLE-İ MEVLİD MESAJI
İslam'ın izzetini her şeyin üstünde tutan, i'la'yi kelimetullah uğruna canlarını feda eden aziz şehitleri rahmetle andığını, gazilerin her birine şahsı, milleti ve ülke adına şükranlarını sunduğunu dile getiren Erdoğan, cumayı cumartesiye bağlayan gece kavuşulacak Leyle-i Mevlid'in tüm insanlık adına hayırlara vesile olmasını diledi.
Seneidevriyesi için toplanılan Veladet-i Nebevi'nin, yüce Allah'ın yer yüzüne sağanak sağanak indirdiği rahmetinin bir tecellisi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Var edenin adıyla insanlığa inen nur, bir gece yansıyınca kente Sibir dağından, toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur. Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından, rahmet vadilerinden boşanır abıhayat, en müstesna doğuşa hamiledir kainat." dizelerini de okuyarak, şöyle devam etti:
"Zulmetin çöplüğünü temizleyen, çirkefin gövdesini parçalayan, yeryüzünü nurlu bir kandil gibi aydınlatan bu müstesna doğuşun bir senei devriyesine daha bizleri ulaştırdığı için Rabbimize hamdediyorum. Bizleri peygamber sevgisi ile buluşturan yüce Allah'ın, mahşer gününde de resulünün livaül-hamd ismiyle müsemma sancağı altında da toplanmayı bizlere nasip eylesin. Mevlid-i Nebi Haftası açılış programı vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Programı teşrif eden siz kıymetli misafirlerimizle bu muhabbet iklimine gönlünü rabt eden herkese teşekkür ediyorum."
"TAM TESLİMİYET İÇİNDE SEVGİLİLER SEVGİLİSİNİN İZİNDEN GİDEN BİR ÜMMET OLMANIN ADAYLARI OLACAĞIZ"
"Muhabbetten Muhammed oldu hasıl Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl" dizelerini de aktaran Erdoğan, muhabbetin ruhunda sevgililer sevgilisinin bulunduğunu, ülkenin ve İslam coğrafyasının farklı bölgelerinden Uluslararası Hafızlık ve Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'na katılan Kur'an bülbüllerinin her birini şahsı ve millet adına ayrı ayrı tebrik ettiğini söyledi.
Mevlid-i Nebi Haftası boyunca "Peygamberimiz, cami ve irşat" teması altında yapılacak programların başarılı geçmesini dileyen Erdoğan, programların icrasında görev alacak müftülere, vaizlere, imamlara, müezzinlere ve Kur'an kursu öğreticilerine de teşekkür etti.
Cenab-ı Hakk'ın, kendi sevgisine nail olmanın yolunun, Hazreti Peygamberi sevmekten geçtiğini haber verdiğini dile getiren Erdoğan, bu yüzden millet olarak İslam'la müşerref olunan günden beri Hazreti Peygamberin her şeyden fazla sevildiğini, ona herkesten fazla hürmet edildiğini vurguladı.
"ASIRLARDIR GÖK KUBBEMİZDE YANKILANAN EZAN-I MUHAMMEDİ, ONA OLAN SADAKATİMİZİN SEMBOLÜDÜR."
Bunun da istismarının olmayacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onun için de bizler, istismarcı olarak değil tam teslimiyet içinde sevgililer sevgilisinin izinden giden bir ümmet olmanın adayları olacağız. Kutlu nebinin adı anıldığında gönüllerimizde bir rikkat oluşur, kalplerimiz onun muhabbetiyle çarpar. Allah'a kulluğumuzu ve ibadetlerimizi hayat kılavuzumuz olan Peygamber Efendimiz rehberliğinde ve örnekliğinde ifade ediyoruz. Allah'a hamd ile başladığımız her sözümüzü ve duamızı ona salat ve selam ile sürdürürüz. Şahsi hayatımızdan beşeri ilişkilerimize, evlerimizden mabetlerimize kadar hayatımızın her sayfasına onun nübüvvet ışığı yansır. Peygamber Efendimize duyduğumuz derin muhabbet; kültürümüzde, sanatımızda, edebiyatımızda belirgin bir şekilde kendini gösterir. Asırlardır gök kubbemizde yankılanan Ezan-ı Muhammedi, ona olan sadakatimizin sembolüdür."
"BU MİLLET EZANINA SAHİP ÇIKTI"
Başkan Erdoğan, ezanın bir zamanlar Türkçe okutulduğunu da anımsatarak, şunları kaydetti:
"Bir zamanlar birileri bizim ezanımızı aslından değiştirerek, Türkçeleştirerek o şekilde söylemediler mi? Ama daha sonra elhamdülillah, aslına rücu etti ve bugünkü haliyle 'Allahu ekber, Allahu ekber' diye nidalar yükselmeye başladı. 'Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.' Zannettiler ki susturacağız, zannettiler ki durduracağız. Ne susturabildiler ne durdurabildiler ve bu millet ezanına sahip çıktı. Şahadetleriyle dinimizin temeli olan bu ezanlar, tarihimizin mukaddes emaneti ve hürriyetimizin müseccel alametidir. Bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki istiklalimiz de istikbalimiz de sevgisiz, vatansız, bayraksız ve ezansız olmayacaktır."
Erdoğan, aziz milletin mayasındaki Allah ve peygamber aşkı ile yüreklerin genişlediğini, onu seven herkesin kalplerinde yerini bulduğunu belirterek, bu yüzden dünyadaki tüm Müslümanlara karşı derin bir muhabbet beslediklerini ve tüm ezilenlere karşı merhamet duyduklarını ifade etti.
"NEREDE BİR MÜSLÜMAN VARSA GÖNÜLLERİMİZ ORADA"
Asya'dan Afrika'ya, Kafkaslardan Balkanlara, Hint Okyanusu'ndan Batı Sahra'ya kadar nerede bir Müslüman varsa gönüllerinin ve akıllarının orada olduğunu, Bosnalı, Azerbaycanlı, Afganistanlı kardeşlerin sevinci ile sevinerek, kederiyle kederlendiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Arakanlı, Sudanlı, Yemenli yetimin acısı bizim acımızdır. Filistinli çocuğun gözyaşı, Afrikalı annenin feryadı bizi yaralar. Çünkü biz Peygamberimizin, Aleyhissalatu vesselam buyurduğu hakikat gereği, Müslümanları bir bedenin azaları olarak görür, bir binanın tuğlaları olarak biliriz. Dünyadaki tüm mazlumlarla aramızda hiçbir bıçağın kesemeyeceği, hiçbir ateşin yakamayacağı, hiçbir tuzağın yıkamayacağı bir bağ vardır. Merhum Mehmet Akif, bu sarsılmaz bağı dizelerinde şöyle anlatır: 'Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım, çiğnerim, çiğnenirim. Hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu.' Bu anlayışla Somali'den Libya'ya, Pakistan'dan Ukrayna'ya kadar nerede kanayan bir yara varsa durdurmak için çalışıyor gayret gösteriyoruz. Hangi inanca mensup olursa olsun, mazluma sahip çıkmayı, zalimin karşısında dimdik durmayı kendimize görev telakki ediyoruz."
"MAZLUMLARA YARDIMDA DÜNYADA 1 NUMARAYIZ. AMERİKA, BATI FİLAN DEĞİL"
Türkiye'nin yakın çevresiyle birlikte dünyanın farklı köşelerinde yürüttüğü kalkınma yardımı ve insani diplomasi faaliyetlerinin arka planında bu tasavvurun olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mazlumlara yardımda dünyada 1 numarayız. Amerika, Batı filan değil, 1 numara biziz. Dünya, beşten büyüktür derken de herkes için daha adil bir dünya mümkün derken de inancımızın bize emrettiği bu anlayışı ifade ediyoruz. Merhametini yitirmiş bir çağda, Diyanetimizle, TİKA'mızla, AFAD'ımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla düşkünlerin, bir lokma ekmeğe muhtaç fakirlerin, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri emperyalistler tarafından sömürülen mazlum halkların imdadına biz koşuyoruz. Bugün Türkiye denilince, akla ekonomisi, savunması, askeri imkan ve kabiliyetleri yanında vicdanıyla, merhametiyle, insani krizler karşısındaki ilkeli duruşu ile öne çıkan bir ülke geliyor. Ay yıldızlı al bayrağımız dalgalandığı her yerde vatandaşlarımızın yanı sıra orada yaşayanlar için de güveni ve adaleti temsil ediyor. Kardeşlerimiz başta olmak üzere yüz milyonlarca mazlum ve masumun da umudu haline gelmenin ağır sorumluluğunu yüreğimizde hissediyoruz. Rabbime bizleri böyle bir inancın, böyle bir medeniyetin alicenaplığı ile maruf, böyle asil bir milletin mensupları kıldığı bu ülkeye hizmetkar olma şerefi bahşettiği için sonsuz hamdediyorum."
Hemen her gün insanlık olarak yeni bir krize, yeni bir gerilime uyanıldığını, salgının yıkıcı etkilerini henüz atlatamadan, iki komşu ülke arasında patlak veren kanlı savaşın acı sonuçlarının tecrübe edildiğini belirten Erdoğan, insanlık için refah, huzur, barış ve özgürlük asrı olmasını umut ettikleri 21'inci asrın tam anlamıyla bir buhranlar çağına dönüştüğünü söyledi.
Başkan Erdoğan, Batı'da ürkütücü boyutlara varan İslam ve yabancı düşmanlığı, veba gibi yayılan nefret suçları, sosyal ve siyasi çalkantılar, masum çocukları hedef alan kanlı eylemlerin bu yeni çağın alametifarikaları haline geldiğini kaydetti.
"NE YAPARSAN YAP, BİZ GEREĞİ NEYSE BUNU HER ZAMAN YAPACAĞIZ, YAPMAYA HAZIRIZ"
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte Yunan feribotlarından, denizlerdeki o masum zavallı insanları nasıl Ege Denizi'ne gömdüklerini, nasıl Akdeniz'e gömdüklerini izliyoruz değil mi? İzliyoruz. Peki dünyanın sesi çıkıyor mu? Hayır. Bizim fırkateynlerimiz koşuyor, onlara ulaşıyor ve onları denizden kurtarıyor. Çünkü biz Müslümanız ve Müslümanlığımızın gereğini yerine getiriyoruz. Şimdi çıkmış, Yunanistan'ın Başbakanı Amerika'dan yardım istiyor. Neye karşı yardım istiyor, Türkiye'ye karşı. Ne yaparsan yap, biz gereği neyse bunu her zaman yapacağız, yapmaya hazırız."
Yıllardır insanlığa kurtuluş reçetesi olarak sunulan materyalist ideolojilerin çare olmadığı, bilakis insanlığı ekonomik, siyasi ve ahlaki olarak felakete sürüklediğinin gün geçtikçe daha iyi anlaşıldığını belirten Erdoğan, insan fıtratını hiçe sayan, sapkın akımların küresel güçlerin de teşvik etmesiyle günden güne yayıldığının altını çizdi.
"MİLLETLERİ MİLLET YAPAN GÜÇLÜ AİLELERDİR"
Toplumun temel yapı taşı olan aile müessesesinin tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük bir saldırı altında olduğunu gördüklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim aile yapımızı şu anda tehdit etmeye çalışmıyorlar mı? Çalışıyorlar. Aile yapımıza karşı bu akşam, bu kutlu akşamdan, burada ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Milletleri millet yapan güçlü ailelerdir. İşte bu güçlü aile yapımızı korumak suretiyle Allah'ın izniyle aile yapımızı sarsmak isteyenlere en güzel cevabı bu mübarek gecede veriyoruz. Böyle çirkin, garip, gureba akımlar karşısında siz dik durdukça Allah'ın izniyle bu milleti kimse yıkamayacaktır. Öyle ki, gelişmiş denilen pek çok ülkede evlilik kurumu işlevini neredeyse tamamen yitirmek üzeredir. Çocuklara şefkat ve merhamet, yaşlılara hürmet gibi bizi diğer canlılardan ayıran insani vasıflarımız yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu tehditlere istikbalimizin teminatı olan gençlerimiz maalesef çok maruz kalıyorlar. Genç nesiller, tüm kötülüklerin anası olan içki ve alkolden uyuşturucuya, ekran bağımlılığından nihilizme kadar çok ciddi sorunlarla boğuşuyor. Eşref-i mahlukat olan insan yaratılış gayesinin farkına varamadığı için bunalımların girdabında sürüklenmekten kendini kurtaramıyor. İnsanlığı içine düştüğü karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan yegane reçete din-i mübin-i İslam'ın ve Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa'nın çağlar üstü mesajlarıdır."
"ALLAH RESULÜ MÜSLÜMANLARLA BİRLİKTE TÜM İNSANLIK İÇİN 'ÜSVE-İ HASENE' YANİ EN GÜZEL ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR"
Hazreti Muhammed'in 14 asır önce zulmün, haksızlığın, cehaletin toplumları esir aldığı bir dönemde ilahi vahyin aydınlığında insanlığın önüne yeni bir ufuk açtığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"İnsan onurunun hiçe sayıldığı, kadının, kız çocuklarının, yetimin ve kimsesizlerin hor ve hakir görüldüğü cahiliye karanlığını İslam'ın nuru ile Asr-ı Saadet'e dönüştürmüştür. Efendimiz, sadece vahiye aracılık etmemiş, Kur'an-ı Kerim'i hayatının her aşamasında yaşayarak bize örnek olmuş, tavsiyeleri ve sünnet-i seniyyesi ile dünya ve ahiret saadetinin anahtarını vermiştir. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim'de Allah Resulü Müslümanlarla birlikte tüm insanlık için 'Üsve-i Hasene' yani en güzel örnek olarak gösterilmiştir."
"İSLAM, SADECE MÜSLÜMANLARIN DEĞİL, BÜTÜN İNSANLARIN HUZUR VE SELAMETİNİ İSTER"
Başkan Erdoğan, gençliğinden yaşlılığına, ticaretinden idareciliğine, aile reisliğinden davet metoduna kadar hayatının tüm safhalarıyla Hazreti Muhammed'in yegani önderi, sultanı ve rehberi olduklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Adalet, merhamet, barış, esenlik, güven ve kardeşlik dini olan İslam, sadece Müslümanların değil, bütün insanların huzur ve selametini ister. Hem bu dünyanın hem de ahiretin yegane kurtuluş çaresi olan İslam dininin mensupları olarak, bize düşen vazife elimizdeki reçeteyi sahih bilgi, doğru yöntem ve güzel bir üslupla tüm insanlığa ulaştırmaktır. Bunun yolu da 14 asırdır olduğu gibi Peygamber Efendimizin Aleyhissalatu Vesselam 'siretine bakmaktan nebevi irşat ve davet metodunu takip etmekten geçiyor. Allah'ın elçisi cehaletin pençesinde kıvranan insanları 1400 yıl önce İslam'a nasıl davet ettiyse, nasıl felaha çağırdıysa, nasıl onları ikna ettiyse esasen bugün bizim de yapmamız gereken aynısıdır."
İstismarcılara aldanmayacaklarını, onların oyunlarına gelmeyeceklerini ve hakikat dininin İslam olduğunu, dini istismar etmek isteyenlere en güzel cevabı yaşayışlarıyla vereceklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de Peygamberimize hitaben 'Biz Müslümanlara dinine daveti nasıl yapılması gerektiğini öğretiyor' Ali İmran suresi 159. Ayette bu hususta şöyle buyuruyor 'Sen onlara sırf Allah'ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın, eğer kaba katı kalpli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi' evet Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam hayatı boyunca insanların en merhametlisi en yüce gönüllüsü olarak tebliğ vazifesini yerine getirmiştir. Hazreti Peygamber, insanlara daima nezaketli ve müşfik davranmıştır. Ümmetini ikaz ve irşat ederken hep yumuşak bir dil kullanmış, muhatabı ne yaparsa yapsın kırmamış, kınamamış, asla öfkelenmemiştir. Şahsına yönelik hürmetsizlikler karşısında bile sabrederek, soğukkanlı kalarak, bizlere örnek olmuştur. Hazreti Ayşe validemize yaptığı şu tavsiye hanım kardeşlerim için bu tabii çok çok önemli bizler için değil mi bizler için de önemli, Peygamber Efendimizin davet yolunu gösteren en güzel örneklerden biridir 'Ey Ayşe Allah Refiktir.' Rıfkı, yani yumuşak davranmayı sever. Sertlik ve benzeri hallere vermediği ecri yumuşak huyluluk ile yapılan işlere verir. Allah bütün işlerde yumuşak davrananları sever."
"FETÖ'NÜN DEAŞ'TAN HİÇBİR FARKI YOKTUR"
Başkan Erdoğan, Hazreti Muhammed'in karşısındaki insanların gönülleri ile zihinlerine de hitap ettiğini işaret ederek, şunları kaydetti:
"Sorulan sorular ne kadar yersiz, uygunsuz olsa da muhatabını kırmadan ve onu incitmeden kafasındaki istifhamları gidermeye çalışmıştır. Asırlar boyunca Peygamberin izinden giden alimlerimiz ve ariflerimiz insanları İslam'a bu şekilde davet etmişler. Kardeşlerim, nebevi davet metodu tamamen merhamet ve şefkat üzerine kuruluyken, maalesef bugün gerek ülkemizde gerekse İslam dünyasında kimi zaman son derece sıkıntılı durumlara şahitlik ediyoruz. DEAŞ vari tekfirci örgütler ile FETÖ gibi sapkın yapıların gayri İslami yaklaşımlarını burada ifade etmek gereği dahi duymuyorum. Onların amacı dini kavramları istismar ederek emperyalistlere taşeronluk yapmaktır. Zahirde ayrı gözükse de FETÖ'nün DEAŞ'tan hiçbir farkı yoktur. Biri diğerinin ruh ikizidir. Bunların hepsi de tıpkı PKK gibi İslam ve Müslüman düşmanı çevrelerin farklı görünüm ve söylemlerle sahaya sürdüğü piyonlardır. Biz bu katil sürülerinin yularını kimlerin elinde tuttuğunu çok iyi biliyoruz, 15 Temmuz gecesini unutmadık, unutmuyoruz 252 yavrumuz, vatandaşımızın şehit olduğu geceyi unutmuyoruz. 2 bin 200 civarında gazimizi unutmuyoruz."
"MİLLETİMİZ KESİNLİKLE İTİBAR ETMEMELİDİR"
"Burada üzerinde asıl durmamız gereken son dönemde sosyal medya başta olmak üzere, kimi mecralarda peyda olan şahıslardır. " diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu kişilerin güya İslam'ı anlatırken nebevi irşat metodu yerine öfkenin, gazabın, korkunun ve bidatın diline başvurduklarına hatta dolandırıcılıklara kılıf yapıldıklarına şahit oluyoruz. İnsanların kalplerini Allah'ın dinine ısındırmak yerine ondan uzaklaştıran yöntemlerin giderek daha fazla melce bulduğunu görüyoruz. Doğrusunu Allah bilir belki aralarında iyi niyetle hareket edenler de vardır. Ama böyle bile olsa kaş yapayım derken adeta göz çıkartmanın ne İslam'da ne de Peygamber Efendimizin Aleyhissalatu Vesselam hayatında yeri olmadığı açıktır. Hangi mecrada olursa olsun İslam'ı anlatan, insanları İslam'a davet eden kişilerin özenli bir dil kullanması şarttır. Eline geçirdiği mühürle insanları kafir, fasık ve münafık diye yaftalayan, nerede ilim tahsil ettiği belli olmayan yetkinliği tartışmalı icazet kaynağı belirsiz bu bezirganlara milletimiz kesinlikle itibar etmemelidir. Gerekirse bu konuda, tıpkı daha önceki çağlarda olduğu gibi yapılar üstü bir denetim mekanizmasının kurulması da değerlendirilmelidir. Elbette bu hususta en büyük sorumlulukta milletime düşüyor."
"ÇOK AĞIR BEDELLER ÖDEMEK DURUMUNDA KALABİLİRİZ"
Başkan Erdoğan, görevi ilim ve irşat olan Diyanet camiasının her kesimden insanının, bilhassa gençlerin karşılaştığı sıkıntılara ve zihinlerini kurcalayan sorulara Kur'an, sünnet ve siret ışığında güncel cevaplar üretmek zorunda olduklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Diğer türlü FETÖ'den DEAŞ'a kadar asıl vazifesi Müslümanlara yönelik düşmanlıklara malzeme üretmek olan karanlık örgütlerin kol gezdiği bir ortamda çok ağır bedeller ödemek durumunda kalabiliriz. Kardeşlerim, işte son zamanlarda görüyorsunuz Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. İşte şimdi birileri de tutturmuşlar yeni yeni bazı şeyler üretmek suretiyle Müslümanları tekrar aynı yerlerden sokmaya çalışıyorlar. Evlatlarımızın zihinlerinin iğdiş ve ifsat edilmesinin vebalinden kendimizi kurtaramayız. Diğer türlü yarın mahşer günün de 'Emri Bil Maruf ve Nehyi Anil Münker' görevini yerine getirenlerden olamayız. 'Rabbim bizleri hayatın her alanında olduğu gibi davet ve irşat vazifesinde de Resulünü örnek alanlardan eylesin' diyorum. Kimi zaman çeşitli edepsizliklerin, insafsız eleştirilerin hedefi olsalar da bu uğurda yılmadan, yorulmadan, samimiyetle, azimle ve sebatla çalışan tüm hocalarımıza Allah'tan muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Mihrapları imamsız, minberleri hatipsiz ve minareleri ezansız bırakmamak için mücadele veren tüm kardeşlerime şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum."