O, Amerika Birleşik Devleti'nin (ABD) New York şehrinin meşhur Harlem bölgesinde 1945 yılında dünyaya geldi. Beyaz ırkçıların siyahilere ayrımcılık uyguladığı dönemi gençlik yıllarında derinden yaşadı. Koyu bir Hıristiyan değildi ama her pazar kiliseye mutlaka gidiyordu. Yaşadığı Harlem bölgesi çetelerle anılsa dahi onun çete üyeliği hiçbir zaman olmadı. 19 yaşına geldiğinde ise Afro-Amerikalı bir birey olarak İslam ile müşerref oldu. Adı "Charles" iken "Khalid Yasin" adını aldı.
Genç Khalid Yasin, büyük bir yolculuğa çıkacağını bilmiyordu ama ilk Müslümanlık zamanlarında kendini İslami ilimlerde daha da geliştirmek istedi. Okudukça okudu ama bu ona yetmedi. Dünya çapındaki İslam âlimlerinden İslami konularda ilim öğrenmeye başladı. Ve İslam'ı tebliğ sorumluluğunu yüreğinde hisseden, ABD'deki vaazlarının yanı sıra sık sık denizaşırı seyahatlerinde vaazlarını sürdüren Şeyh unvanlı Khalid Yasin, bugüne kadar 117 ülkede tebliğ görevini yerine getirmenin huzurunu yaşıyor.
Onlarca konferansında ise İslam'a karşı önyargısı olan ya da hiçbir bilgisi olmayan insanları İslam'a davet ederken hayatın amacının ne olduğunu insanlara sorgulatıyor. Bu tebliğ göreviyle de 75 binden fazla insanın da Müslüman olmasına vesile olmasının mutluluğunu yaşıyor, buna şükrediyor. İslam'ı tebliğ görevinin ise Allah'ın kendisine bir lütfu olarak görüyor.
Hem İslam ülkelerinde hem de Hıristiyan dünyasında çok iyi tanınan Şeyh Khalid Yasin, şu an 76 yaşında. Onunla yeni bir seyahatinde İstanbul'da yolumuz kesişti. Sultanahmet Meydanı'nda Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin hemen yamacında Şeyh Khalid Yasin ile koyu bir sohbete başladık; nasıl Müslüman olduğunu, Malcolm X ile bağını, tebliğ yolculuğunda neler yaşadığını, verdiği konferansları ve Türkiye'yi konuştuk. İşte Şeyh Khalid Yasin'in hayat hikâyesinden kesitler…
- New York'un Harlem bölgesinde Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiniz. Sonra ne oldu, neler yaşandı, nasıl Müslüman olmaya karar verdiniz?
- O zamanlar bazı insanların konuşmalarını dinledim. Malcolm X ile tanışıyordum. 1964 yılında Malcolm X'in New York Times'da yayınlanan mektubunu okudum. Mektubunda Mekke'yi anlatıyordu. Mektupta Hz. İbrahim'in (a.s) makamını, siyah taşı, Arafat'ı, Kur'an-ı Kerim'i, Hz. Muhammed'i (s.a.v) anlatıyordu. Ben bunları okulda hiç duymamıştım. O mektubu okuduktan sonra araştırmaya başladım. Dindar bir Hıristiyan bile değildim ama pazar günleri kiliseye gidiyordum.
- Henüz 19 yaşınızda, Malcolm X'in mektubunu okuduktan sonra İslam'a ilgi duyup hemen Müslüman mı oldunuz?
- Hemen Müslüman olmadım. Okumaya başladım, araştırdım. İslam'a dair çok iyi okuyordum, her şeyi okumayı seviyordum. 1965'te Malcolm X son vaazını verdi. New York Harlem'de vaazın yapıldığı yerde ben de oradaydım. Onun konuşmasında her şeyi dikkatlice dinledim. Kendisini zaten tanıyordum ve Malcolm X'de çok büyük bir değişiklik gördüm. Malcolm X, hacca gidip geldikten sonra çok değişmişti. Hacca gitmeden evvel ve hacdan sonra çok büyük bir fark vardı. Önceden vaazlarında sadece siyahiler hakkında konuşuyordu, ayrımcılık vardı. Hacca gidip geldikten sonra vaazlarının içeriği de değişti daha global konuları konuşmaya başladı. Sakalı yoktu, sakal bıraktı. İsmini değişip El-Hacc Mâlik eş-Şabâz yaptı. Benim bulunduğum vaazda da değişimi konuşmasına yansımıştı. Eskiden Malcolm X konuşurken nefret ve siniri hissederdiniz. Bu sefer ki konuşmasında sinir yoktu, nefret yoktu. O günkü konuşması çok güçlü ve berrak bir konuşma oldu. Bu değişimi görünce ilgimi daha da çekti. "Hacda ne oldu?" diye merak ettim. Malcolm X, hacdan sonra herkesi bir araya toparlamaya başladı ve "Dünyayı nasıl düzeltiriz?" , "Sıkıntıları nasıl gideririz?" , "İnsanlığın sıkıntılarını nasıl gideririz?" diye düşünmeye başladık. Sadece dört ayda onun bütün hayatı değişti. O konuşmasında ben ve üç kişi çok büyük bir duygu yoğunluğu yaşadık. Yukarı katta oturuyorduk, bizim duygu yoğunluğumuzu fark edince Malcolm X bize "Gelin" dedi. Orada tanıştık zaten. Sonra ben de Müslüman oldum. İnancım ve dinim için halen görevimin hâkimiyim. Sosyal aktivist olarak insanların kendi insanlıklarını yükseltmek için görevimi yapmaya devam edeceğim.
"MALCOLM X ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ÇOK ZORUMUZA GİTTİ, İNSAN OLAN HERKES AĞLADI!"
- Malcolm X'in vurulduğu anı gördünüz mü, katıldığınız toplantı o toplantı mıydı, aynı gün mü vuruldu?
- Harlem'deydim. Bu katıldığım toplantıdan kısa bir süre sonra başka bir yerde Malcolm X vuruldu. O anı görmedim ama aynı gün olmadı.
- Malcolm X'e suikast yapıldığını ve öldüğünü öğrendiğinizde ne hissettiniz?
- Malcolm X'in vurulması çok zorumuza gitti. İnsan olan herkes, beyaz olsun siyah olsun o gün ağladı. Ben de çok üzüldüm. Malcolm X'in öldürüldüğü senede (14 Şubat 1965), bu olayın sonunda 5 Ekim 1965 yılında Müslüman oldum.
- Harlem bölgesi çeteleriyle biliniyor. Hakkınızda yazılanlara göre o dönem siz de çete üyesiymişsiniz…
- Bazı insanlar zamanında benim çete üyesi olduğuma dair şeyler söyledi ama öyle bir şey yok. Bu doğru değil. New York'ta Harlem bölgesinden gelen herkesi çete üyesi olarak görüyorlar. Örneğin bütün Çinlilerin Kung Fu bildiğinin sanılması gibi bütün İtalyanların gangster olduğunun düşünüldüğü gibi… Getto olan Brooklyn ve Harlem'den geldiğim için haliyle "çete üyesidir" diye hemen karar veriyorlar.
"ŞEHADET GETİRDİĞİMDE SANKİ BİR KAPI AÇILMIŞ GİBİ HİSSETTİM, ÇOK ŞÜKRETTİM"
- Yaşamınızın sonraki sürecinde neler oldu?
- İslam hakkında okumaya devam ettim. ABD'deki Müslümanların ahlakı, hareketleri beni çok etkiledi. Çoğu genç starların ahlakları değişti, yaşam tarzları değişti, biraz da değil yüzde 100 değişti ve çok hızlı bir değişim yaşamışlardı. Birden bire tanıdıklarım ter temiz insanlar oldular. Disiplinli ve saygılıydılar. Hayatlarında küfür yok, içki yok, sigara yok, uyuşturucu yok, zina yoktu. Beni en güçlü bir şekilde etkileyen Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçenlerin bu hızlı değişimiydi. "Bir din insanları nasıl değiştirir?" diye düşündüm. Şimdiye kadar Müslüman ülkelerde bunu hâlâ göremedim. O dönem ise orada çok iyi hissettim. Şehadet getirdiğimde çok şükür ettim. Sanki bir kapı açılmış gibi hissettim.
"SİYAHLARA KARŞI IRKÇILIK VE AYRIMCILIK ÇOK VARDI"
- Amerika'da Müslüman olduktan sonra hem siyahi olmanız hem de Müslüman olmanızdan kaynaklı nasıl zorluklar yaşadınız?
- Ciddi bir şekilde doğruyu söylemek istiyorum sana. Yaşadığımız zorlukları düşündüğüm zaman başkaları ya da kendimin yaşadığı sıkıntılar olsun gerçekten çok sıkıntı yaşadık, zorluklar çektik. Çok büyük sıkıntılar vardı. Ben de zorluklar yaşadım ama ben bunu bir sıkıntı olarak görmedim. İnanıyorum ki, Allah beni korudu! Siyahlara karşı ırkçılık ve ayrımcılık çok vardı. ABD'de bu durum daha yeni yeni toparlanıyor. Müslüman olanlar için de aynı zorluklar geçerliydi. Kısacası o dönem hayatımızın kalitesini düzeltmek için elimize imkân verilmedi. Son 30 senede her şey rahatlamaya başladı ve şimdi ise rahatladı gibi…
"MUHAMMED ALİ ÇOK İYİ ARKADAŞIMDI, OKULUMUZA DESTEK OLURDU!"
- Malcolm X dışında o dönemden gelen gruptan arkadaşlarınız arasında Muhammed Ali'nin de olduğunu duydum. Nasıl bir dostluğunuz vardı?
- Çok mütevazı, çok iyi bir insandı. Dünya çapında çok meşhur olduğu halde çok saygılı bir insandı. Konuşmasını bilen biriydi. Dünyada en fazla tanınan insanlardandı, poptan bile daha çok tanınıyordu. Muhammed Ali ile çok yakın arkadaşlığımız vardı, çok iyi arkadaşımdı. Muhammed Ali ile beraber iki kere hac yapma imkânım oldu. Çok gurur duyuyorum onunla. Aynı zamanda 1982 yılında başlayan hem dini hem de normal bir okul olan okulumuza (New York Brooklyn'deki İslamic İnstitute) yardımı çok dokundu. Bize çok faydası oldu, desteği oldu bize…
- Ya Mike Tyson… Nasıl bir arkadaşlığınız vardı?
- Onunla da tanışıyoruz. Mike Tyson çok iyi bir arkadaş. İslam onun da hayatını değiştirdi. Halen çabalıyor. Kendisine ve çabasına çok saygım var. Gururlu bir insan. Birlikte hac da yaptık, iyidir Mike Tyson…
- Amerika'da böyle bir süreci yaşadıktan ve Müslüman olduktan sonra İslam'ı anlatmaya ve vaaz vermeye nasıl başladınız? Vaaz verme kararı vermenizde Malcolm X öldürülmesinin etkisi oldu mu?
- Allah'ın takdiri bu. Allah'ın bana verdiği bir hediye gibi bu! Ben bunu düşünerek yapmadım. Hayat beni vaaz vermeye sürükledi. İhlastan kaynaklı.
"İLİM DENİZ GİBİDİR! İSLAM'I ANLATMAK İÇİN 117 ÜLKE GEZDİM, 75 BİN KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU!
- İlim yolculuğunuz da var sizin. Birçok ülkeye gidip İslam ilimlerinde bilgi birikimi sağladınız…
- Bir bardağı bir yere kadar doldurabilirsin. İlim de deniz gibidir. Allah'a şükür 117 ülkeyi gezdim. ABD dışında yıllarca farklı ülkelerde de kaldım. İslami ilimleri öğrendim, büyük İslam âlimlerden dersler aldım. Her taraftan İslami bilgi edindim.
- Dile kolay 117 ülkede, onlarca şehirde İslam'a dair konferanslar verirken kaç kişinin Müslüman olmasına vesile oldunuz?
- Bunun araştırması yapıldı. Ciddi bir araştırmaydı bu. 2012-2015 arasında araştırmasını yaptılar. 2015'e kadar dünya çapında 75 bin kişinin Müslüman olduğunu tespit ettiler. Bunlar bildiklerimiz bir de bilmediklerimiz var. Bir kişi Müslüman olduğu zaman beş-on kişiyi etkileyebiliyor. Konferanslardaki konuşmalarım sonucu diyelim ki 10-15 kişi İslam'ı çok seviyor. İslamiyet'in arkadaşı oluyor. Onların sonradan ne olduğunu bilemiyoruz. Şehadet getiren 75 bin kişi dışında belki onların arasında da sonradan Müslüman olanlar vardır. Bizim bildiğimiz 75 bin kişinin şehadet getirerek Müslüman olduğu...
"ANNEMİN ŞEHADETİ BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİYDİ! AİLEMDEN 39 KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU!"
- Ya aileniz… Dokuz kardeşiniz varmış… Onlar da Müslüman olmanızdan etkilendiler mi?
- Şöyle söyleyeyim size: Bütün herkese verdirdiğim şehadetler arasında ağırlık olarak annemin şehadeti benim için çok değerliydi. Yedi ay önce 99 yaşında rahmetli oldu. Müslüman olarak vefat etti, çok şükür yıkadık, Müslüman olarak Amerika'daki cami karşısına gömdük. Annem ölmeden önce "Herkese söyleyelim, 'hiç borcum yok!" diye" demişti. Hiç kimseye borcu olmadan ölmek kendisi için çok önemliydi. Hayatında en ciddiye aldığı konu buydu. Müslüman olarak geçirdiğim 56 yıl içinde ailemden 39 kişinin Müslüman olmasını Allah lütfetti. Annem, ablalarım filan. Bu benim için çok değerli bir şeydi…
"65 KİŞİ BİRDEN AYAĞA KALKTI VE MÜSLÜMAN OLDU!"
- 75 bin kişi içerisinde Müslüman olanlar arasında sizi en çok etkileyen an hangisiydi?
- Müslüman olanların hepsi pırlanta gibi. Düşünsene Allah sana bir çanta dolusu pırlanta veriyor. Hepsi birbirinden güzel insanlar. Değişik bir şekilde cevabını vereyim: 1994 yılında Suudi Arabistan'a misafir olarak davet edildim. "Hayatın hedefi nedir?" diye bir dersim vardı. İlk anlarda Kur'an-ı Kerim ve Hz Muhammed (s.a.v) hakkında konuşmuyordum. "Bizim dünyadaki hedefimiz nedir?", "Hayatın anlamı nedir?" diye konuşmalar yapıyordum. Tefekkür âlemini açtık insanlara. "Siz nereden geldiniz?", "Ne kadar kalacaksınız?", "Dünyada bundan sonrasında ne var?" sorularına hiç kimse cevap veremiyordu. O günkü konuşmamda da orada 65 Filipinli vardı. Onlara "Söylediklerime inanıyor musunuz?", "Allah'a Hz. Muhammed'e inanıyor musunuz?" diye sordum ve "İnanıyorsanız ayağa kalkın!" dedim. Hepsi ayağa kalkarak Müslüman olmayı kabul etti ve şehadetlerini getirdiler. Orada İslam'ı anlatmanın çok güçlü bir şey olduğunu öğrendim. Orada bunu daha çok hissettim ve anladım ki İslam'ı tebliğ etmek en önemli şeydir. Bu dersten önce 5 bin kişi şehadet etmişti, o günden sonra parladı ve şehadet edenlerin gerisi gelmeye başladı. Çünkü her konferansta konuştuğumuz mevzular insanların ilgisini çekiyordu.
- Konferanslarınız devam edecek mi?
- Real Media Grubu aracılığıyla Purpose.tv'den İslam'ı anlatmaya başlayacağım. Konuşmalarım Türkçeye de çevrilecek. Her konferansıma 20 bin, 30 bin kişi katılıyordu. Şimdi sosyal medyadan daha büyük kitlelere ulaşmak istiyorum. Ayrıca ülkelere giderek İslam'ı anlattığım konferanslarımı sürdüreceğim. Türkiye Avrupa'ya daha yakın olduğu için stratejik olarak Türkiye'de stüdyoyu açmak istiyorum.
"YENİ TÜRKİYE'NİN BİR TUĞLASI BİR PARÇASI OLMAK İSTİYORUM!"
- Türkiye'ye sekiz defa geldiniz. Türkiye sizin için ne ifade ediyor, neler dersiniz Türkiye için?
- Türkiye'nin tarihini çok iyi okudum. Müslüman ülkeler içerisinde Türkiye'nin tarihi müthiş. Müslüman memleketlerinin içerisinde tarihi en müthiş olan ülke Türkiye. Müthiş bir memleket. Allah hayat verirse burada biraz daha fazla kalmak istiyorum. Bir ofisimi burada açmak istiyorum. Ben de yeni Türkiye'nin bir tuğlası bir parçası olmak istiyorum! Türkiye'yi çok seviyorum.
"BAŞKAN ERDOĞAN'IN VİZYONU ÇOK İYİ, DÜNYAYA YARDIM EDEBİLECEK İLK BEŞ İNSANIN İÇİNDE!"
- Ya Başkan Recep Tayyip Erdoğan hakkında neler düşünüyorsunuz, hiç görüştünüz mü onunla?
- Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın ise vizyonu çok iyi, onun vizyonuna sahip insan yok. Dünyaya yardım edebilecek ilk beş insanın içinde. Erdoğan ile hiç görüşmedim, görüşmek isterim. Benim aciz fikrimden kendisinin büyük vizyonuna bir katkım olabilirse mutlu olurum.
- Ne söylemek isterdiniz?
- İlk başta yaptıkları için kendisine teşekkür ederdim çünkü kolay değil yaptıkları… Erdoğan sadece kendi memleketine faydalı değil, dünyaya da faydalı. Ve şu an ki vizyonunu koruması için kendisine dua ederdim. Bazen suyun yanında yaşayan insanlar onun kıymetini en az anlayanlar olur.
"AYASOFYA CAMİİ'NİN HİKMETİNİ HİSSETTİM!"
- Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin hemen yamacındayız. Ayasofya Camii'ye yeniden dönüştürüldükten sonra gezdiniz mi, neler hissettiniz?
- Evet, gezdim ve Ayasofya'nın hikmetini hissettim! Onu gördüm! Hz. Ömer'in (r.a) Kudüs'ü fethindeki tutum İstanbul'daki Ayasofya Camii'nde birleşti bence. Saygıyı bozmadan cami oldu. Müzeyken de gezmiştim. Nereden baksan dua yeri. Saygı gösterilerek camiye dönüştürülmüş. Hıristiyanlara hiçbir zaman saygısızlık yapılmadan güzelleştirildi. Şimdi daha fazla Hıristiyan gelip Ayasofya'yı ziyaret ediyor. Ayasofya daha da güzelleşti. Bence tarih "Ayasofya Camii için 'güzelleştirildi' diyecek. En iyisini Allah bilir!
"MÜSLİMFOBİ VAR! KENDİMİZE BAKMALIYIZ!"
- Avrupa'da son dönemde İslamofobi git gide yaygınlaştı. Müslümanlara karşı bu tutumu Müslümanlar nasıl kırabilir, neler dersiniz?
- İslamofobi'nin de dersini veriyorum. İslamofobi devam etmez, geçecek! Allah hepsini düzeltecek. Müslümanlara hatırlatmak istiyorum: İnsanların İslamofobi dedikleri çoğu zaman İslamiyet'e karşı bir nefret değil ya da İslam'dan korkmak değil. Bildiğin şeyden korkar, bildiğin şeyden nefret edersin. Onlar bilmedikleri için öyleler. İslam'dan değil aslında Müslümanların bazı yaptıkları şeylerden nefret ediyorlar ama bundan onların da haberi yok. Müslümanların hareketlerinin bozulmasından kaynaklı bu nefret. Çünkü Müslümanların yaptığı bazı şeyleri İslamiyet olarak görüyorlar. Biz kendimize dönüp ciddi olarak bakmalıyız. Hz. Yunus (a.s) balinanın içindeyken suçu balinanın üstüne atmadı. Hz. Yunus "La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin" dedi. (Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıktan, eşi-ortağı olmaktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine yazık edenlerden oldum)
Hz. Yunus böyle diyerek "suçlu benim" diye gördü kendisini… Biz de kendi kendimize yanlış yapıyoruz. Biz İslam'a yanlış hareket yapıyoruz. Kendimize bakmamız lazım! İslamifobi varsa bile biz kendimize Hz. Yunus'un yaptığı gibi bakmamız lazım. En azından kendi aynamızı temizleriz. Yolu açarız ki İslamiyet yayılsın! Benim gördüğüm kadarıyla sadece İslamofobi değil Müslimfobi var. Bizim çoğu dersimizin de mevzusu bunun üzerine.