Batı dünyasının bazı ülkeleri, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla Türkler'in Ermeniler'e katliam yaptığı yalanının parlamentolarına onaylatırken gerçekleri ise hiç ağzına almıyor. Tarih boyunca Osmanlı Devleti'ne karşı destekledikleri Ermeni ve Yunanlar başta olmak üzere çeşitli grupların yaptığı barbarlıkların acıları ise toplumsal hafızamızda hâlâ tazeliğini koruyor. Batı, dün sırtını sıvazlayıp Anadolu içine sürdükleri Yunanistan'ı yine Türkiye'ye karşı kışkırtırken tarihi hata ve günahlarından ders almayan Yunanistan ise geri dönülmez yanlışın farkında bile değil.
ÖLÜM, SÜRGÜN VE VAHŞET
Yunanlar'ın 1821 Mora İsyanı'ndan yine Yunanlar'ın 9 Eylül'de denize döküldüğü 1922 yılına kadar geçen 101 yılda Tükler ve Müslümanlar çok acılar çekti. Savunmasız insanlar katliama uğradı, kadınların ırzlarına geçildi. Ve yüz binlerce insan yurtlarından sürülmek zorunda kaldı. Balkanlar'da, Kafkasya'da ve Anadolu'da Amerikalı tarih profesörü Justin McCarthy'e göre 5.5 milyon insan katledildi.
1821 Yunan İsyanı sırasında 25 bin Müslüman (bazı kaynaklara göre 40 bin) Müslüman hayatını kaybetti. 10 bin kişi göç etmek zorunda kaldı. Kırım Sürgünü sırasında 75 bin insan hayatını kaybetti, 300 bin kişi yurtlarından oldu. Kafkasya Sürgünü'nde 400 bin kişi hayatını kaybetti, 1 milyon 200 bin kişi göç etti. 1877-1878'de Bulgaristan'da 260 bin kişi hayatını kaybetti, 515 bin kişi mülteci oldu. 1877-1878 Doğu Savaşı'nda 70 bin kişi göç etti. Balkan Savaşları'nda 1 milyon 450 bin Müslüman hayatını kaybetti, 410 bin kişi göç etti.
1914-1921 arası Doğu Anadolu'da 1 milyon 190 bin can kaybı yaşandı, 900 bin kişi evini terk etti. 1914-1921 Kafkasya'da 410 bin Müslüman hayatını kaybetti, 270 bin kişi göç etti. 1914-1922 arasında Batı Anadolu'da ise 1 milyon 250 bin can kaybı yaşandı, 1 milyon 200 bin kişi de Anadolu'da başka yerlere göç etmek zorunda kaldı. Savaşlar bittiğinde, Batı Avrupa'nın tamamı kadar büyük bir alanda yaşayan Müslüman toplulukları, sayıca çok seyreltilmiş veya yok edilmişlerdi.
Balkanların muhteşem Türk toplulukları eski sayılarının çok küçük bir oranına indirilmişti. Çerkesler, Lazlar, Abhazlar ve Türkler ile başka birçok küçük Müslüman gruplar zorla Kafkasya'nın dışına sürülüp atılmıştı. Türkler'in zafer kazandığı tek bölge olan Anadolu, tamamen değişmişti; Hıristiyan azınlıklar gitmiş, Anadolu'nun batısı ve doğusu neredeyse harabeye çevrilmişti. Tarihin en büyük felaketlerinden birisi yaşanmıştı.
'TEHCİR KARARI MANTIKLIYDI'
Osmanlı Hükümeti, tarihinden aldığı derslere aldırmazlık edemezdi. Amerikalı tarih profesörü Justin McCarthy'nin "Ölüm ve Sürgün" ismiyle Türkçe'ye çevrilen kitabında "Osmanlı Ermenileri'nin tehciri mantıklıydı. Türkler ile diğer Müslümanlar'ın başından geçen zoraki sürgünlerle katliamlar incelenirse, tarihî olaylar silsilesinden biri olan Ermeniler'in tehcir edilmesinin nedeni de bulunabilir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da gelişen olayların tarihinden dolayı Doğu Anadolu'daki milliyetçi ihtilalin ve Rus istilasının neler doğuracağını Osmanlılar biliyorlardı. Ermeni ihtilalci gruplar Doğu Anadolu'nun her yanında isyan çıkarmaya başlamışlardı, Müslüman köylüleri öldürüyorlardı" ifadesi yer alıyor.
TOPLU MEZARLAR ÇIKTI
Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında silahsız sivillere yönelik katliamları, toplu mezar kazılarıyla gözler önüne serildi. Kazılarda elde edilen bulgular, Ermeni çetelerin Müslüman ahaliyi insanlık dışı işkencelerle katlettiğini kanıtlıyor. Fotoğrafta Erzurum'un Yeşilyayla Köyü'nde Mart 1918 tarihinde yaptığı katliama ait toplu mezar görülüyor.
19 MAYIS'TAKİ KURTULUŞ ATEŞİ DEVLET OPERASYONUYLA YAKILDI
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP'liler Yunan işgalini görmezden gelerek Osmanlı padişahına vatan haini yaftası yapıştıracak kadar ileri gitse de tarihsel gerçekler değiştirilemiyor Genelkurmay arşivleri ve araştırmalar, Atatürk'ün milli mücadeleyi başlatmak için Samsun'a gidişinin Osmanlı subaylarının gerçekleştirdiği bir devlet operasyonu olduğunu ortaya koyuyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP'liler Yunan işgalini görmezden gelerek Osmanlı padişahına vatan haini yaftası yapıştıracak kadar ileri gitse de tarih sayfaları gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Arşivdeki bilgilere göre Osmanlı Ordusu'nun şanlı kurmay subayları bizzat Yunan kuvvetlerine karşı direnişi örgütlüyor. Atatürk önderliğindeki kahraman ordumuz, işgalcileri Anadolu topraklarından kovarken, bugün tüm dünya mazlumlarına sığınak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya siyasi tarihinin üzerine güneş gibi doğuyor.
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları'ndan çıkan 'Türk İstiklal Harbi'ne katılan Alay ve Tugay Komutanları'nın Biyografileri' isimli iki ciltlik geniş akademik araştırma, bu alandaki en yetkin eserlerin başına geliyor. Milli Mücadele'ye katılan kahraman subaylarımızın biyografilerinin yer aldığı eserin önsözünde "Türkiye topraklarının kurtuluş mücadelesini; Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da 9'uncu Ordu Müfettişi unvanıyla Samsun'a çıkması ateşleyecektir" deniliyor.
Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Osman Akandere'nin kaleme aldığı bir makalede de "Mondros Mütarekesi'nden sonra terhis edilen ordunun değerli kumandan ve subaylarının bir kısmı da İstanbul'da bulunuyorlardı. Birçoğunun üzerinde uzlaştığı fikir Anadolu'ya gitmek ve orada bir mücadele başlatmaktı. Nitekim Ali Fuat ile Kazım Karabekir paşaların her biri Anadolu'da bir kolordunun başına kumandan olarak atanmış ve görev mahallerine gitmişlerdi.
Her iki paşanın da Mustafa Kemal Paşayı Anadolu'ya geçmesi konusunda davetler yaptığını, onu girişilecek bir mücadelede baş olarak tanıyacaklarını bu paşaların anılarından anlamaktayız" ifadeleri yer aldı. Hacettepe Üniversitesi'nden Dr. Abdullah Cüneyt Küsmez'in çalışmasında da "Kolordular vasıtasıyla gerekli talimatlar iletilmiş ve Kuva-yı Milliye'nin desteklenmesi istenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'da bölünmez bir bütünlüğün oluşturulduğu ve kararların bütün komutanlar ile birlikte bir bütün halinde alındığını bildirmiştir" deniliyor.
Gazeteci Murat Bardakçı da 'Bir devlet operasyonu: 19 Mayıs' isimli kitabında da "Belgelerden görülen Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a sadece kendi iradesi yahut Vahdettin'in talimatıyla değil, devletin kararı ile gittiği ve seyahatin bir devlet operasyonu olduğudur. Altı asırlık devletin, galiplerin kararını elini-kolunu bağlayarak beklemesi mümkün değildir" tespiti yer alıyor.