BAŞLARKEN...
CHP'li Tunç Soyer, İzmir'in düşman işgalinden kurtuluş töreninde, yüzyıllar boyu savaşarak kendisine vatanı emanet eden Osmanlı'ya kin kustu, 'denize dökülen düşman'ı hiç ağzına almadı. CHP yöneticileri de Soyer'e sahip çıktı, aynı Osmanlı nefretini sürdürdü. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de "Siz Damat Ferit hükümetisiniz" sözüyle, Yunanistan'ı anmadan hükümete yüklendi, kirli siyaset yaptı. CHP'li Gürsel Tekin ise "Soyer haklı. 100 yıl önce bu ülkeyi yönetenler, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi" diyerek iftirayı sürdürdü. Tarihine yabancı CHP'nin, Yunanistan mezaliminin sona erişinin kutlandığı törende bile sözünü etmekten kaçındığı Yunan vahşeti tüylerinizi ürpertecek. Yunan'ın Osmanlı'ya başkaldırdığı 1821'den sonra Türklere ve Müslümanlara yönelik katliamlarına dair tüm gerçekleri, bu yazı dizisinde bulacaksınız.
Yunanistan'ın kuruluşuna giden yolda Mora'da Osmanlı'ya isyan ettiği günlerde Türklere yönelik yaptığı katliamlar, toplumsal hafızamızda yerini hâlâ koruyor. Yunanlar, Mora'daki ayaklanmayı 6 Nisan 1821'de
"Mora'da tek bir Türk bırakılmamalıdır" sloganı ile başlattı. Bu slogana uyan isyancılar tüm Türk ve öteki Müslümanları yok ettiler. Alexandros Mansolas'a göre olayların başlamasından önce, 1828'de yapılan nüfus tahminlerine göre, Mora ve Orta Yunanistan'da 63 bin 615'i Türk olmak üzere toplam 938 bin 765 kişi yaşamaktaydı.
İngiliz yazar William St. Clair'a göre 1821 yazına gelindiğinde Türklerin tamamı öldürülmüş veya yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda bırakılmışlardı. Amerikalı Tarih Profesörü Justin McCarthy ise,
"Avrupalı güçler nihayet 1830'da Londra Protokolü ile Osmanlı'yı Mora'da Yunan Krallığı kurmaya zorladığında o topraklarda yüzyıllardır yaşamakta olan Müslümanların hiçbirisi kalmamıştı. Kayıp sayısı kesin olarak bilinmemekle beraber 25 binden fazla Müslüman'ın Yunan ihtilalcileri tarafından öldürüldüğü sanılmaktadır" ifadelerini kullanır. Mora İsyanı'nda Mora'nın merkezi konumunda olan Tripoliçe'de yaşanan katliam ise tarihte eşine az rastlanır bir vahşet olarak akıllarda kaldı.
YOL, CESETLERLE ÖRTÜLDÜ
Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün isimli eserinde Yunan katliamını şu sözlerle anlatıyor:
"Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öylesine büyük ölçekteydi ki, çetecilerin sergerdesi Kolokotronis'in kendisi bile, kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi demektedir. İlerlediği zafer kutlama töreni yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti."
KEMİKLERİ ÇIKARIP YAKTILAR
1821 yılının sonbaharı geldiğinde Tripoliçe düştü. Tarih-i Cevdet'te olay şöyle anlatılır: "Şehre giren asiler Rum isyanı boyunca meydana gelen en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdiler. Şahit olanların kanını donduran saldırılarda, Tripoliçe'de bulunan 40 bine yakın Türk'ün hemen tamamı 3 gün boyunca vahşice öldürüldü. Burada bulunan komutanlar ile ailelerinden oluşan 97 kişi rehin alındı. Kin dolu Rum isyancılar Türk mezarlığını dahi kazıp, Müslümanlara ait kemikleri çıkarıp yaktılar. İsyancılar, kuşatma esnasında Türklere gayret vererek savaşa teşvik eden Tripoliçe Kadısı Halim Efendi'yi de üzerine yağ döküp yakmak suretiyle katlettiler."
SADECE TRİPOLİÇE'DE 32 BİN ŞEHİT
Tarihçi Nicolea Jorga, Osmanlı Tarihi eserinde Rumların Tripoliçe'yi 5 Ekim 1821'de ele geçirişlerine dair şöyle bir tablo çiziyor: "Kendilerinde disiplinden eser bulunmayan Rumlar en vahşi Asyalılardan daha korkunç bir şekilde ortalığı kan ve ateşe verdiler. Yalnız fidye umdukları kimselerden başka, kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere herkesi parçaladılar. Elebaşılardan biri, Tripoliçe ve civarında öldürülen Türklerin sayısını 32 bin olarak tahmin etmektedir."
PAPAZLARI KATLİAMI KUTSUYORDU
William St. Clair ise şu ifadeleri kullanıyor: "Yunanistan'da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildiler. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler kısa sürede öldürüldüler, yakılan evlerini cesetlerinin üzerine yıktılar. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da isyancı güruhu tarafından yollarda öldürüldü. Küçük kentlerdeki Türkler evlerine kapanarak kendilerini korumaya çalıştılarsa da bunlardan pek azı kurtulabildi. Bazı yerlerde açlığa dayanamayarak hayatlarının bağışlanacağına dair onlara söz veren asilere teslim oldular, ama yine öldürüldüler. Ele geçirilen Türk erkekler derhal öldürülüyor, kadınlar ve çocuklar köle olarak asilere dağıtılıyor, ama daha sonra onlar da öldürülüyorlardı. Mora'nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı. Çoğu kez Ortodoks papazlar onlara önderlik ediyor ve sözde kutsal eylemlerinde onları kışkırtıyordu."
HAMİLE KADINLARIN KARINLARI DEŞİLDİ
CLAIR, Tripoliçe'de bulunan yabancı subayların gördüklerini şöyle anlatıyor: "10 binin üzerinde Türk öldürüldü. Paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklara işkence edildi. Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu. Cumadan pazara kadar hava çığlık sesleriyle doluydu. Bir Yunan, 90 kişiyi öldürdüm diye övünüyordu. Yahudi topluluğu sistemli bir şekilde işkenceden geçirildi. Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken Yunanlılar tarafından yere atıldılar sonra vuruldular. Su kuyuları cesetlerle dolduruldu."
KAFALARI KESİLİP PARÇALANIYORDU
Tarıiçi Salahi Sonyel ise yaşanan vahşeti şu sözlerle anlatıyor: "Mora'da Türk valinin ikamet ettiği ve 35.000 Türk, Arnavut, Musevi ve öteki sakinlerden oluşan Tripolitsa kentinde, 5 Ekim 1821'de yapılan ve iki gün süren kıyım sonunda 10.000 kişi öldürülüyor; onların çoğunun kafaları kesilerek vücutları parçalanıyordu. Paralarını gizledikleri sanılan Müslümanlara işkence yapılıyor ve St. Clair'la Howarth, İngiliz Sömürgeler Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı raporlarına göre, "kollarıyla ayakları kesilerek ateşte yavaşça yakılıyorlardı". Hamile kadınlara neler yapıldığını tahmin edebilirsiniz."
ECDADDAN NEFRET EDİYORLAR İŞGALCİ YUNAN'I ÇOK SEVİYORLAR
TUNÇ Soyer, 9 Eylül İzmir'in Yunan işgalinden kurtuluş gününde Osmanlı'ya kin kustu. Aynı Soyer, Yunanistan'ın ABD ile birlikte adalara silah yığınağını yoğunlaştırdığı günlerde, Atina'ya giderek Belediye Başkanı'yla beraber sahte barış mesajları vermekten kaçınmadı. Ekrem İmamoğlu da koşa koşa gidip Atina Belediye Başkanı'yla kucaklaşan CHP'liler arasında.