Abdülhamid Han gemisinin hikâyesini, Temmuz 2018'e kadar Enerji Bakanı olan Berat Albayrak'ın o dönem çalışma arkadaşı Fatih Dönmez'e sorduğu zincirleri kıran sorudan yola çıkarak yazdım.
1. ABDÜLHAMİD Han gemisi satın alınırken finansman görüşmeleri sırasında Türkiye'ye bir şart koşulmak istenmiş: "Şu bölgelerde araştırma yapamazsınız..."
Tabii o bölgelerin neresi olduğunu çok iyi biliyoruz.
Bugün Türkiye'nin hakkını aradığı bölgeler. Yani Mavi Vatan...
Cumhurbaşkanı Erdoğan o yüzden Abdülhamid Han sondaj gemisini uğurlarken dedi ki: "Şimdi bu şartlarda bu gemiyi paranızla alamazsınız. Kiralayamazsınız..."
O şartlar, Doğu Akdeniz'deki enerji savaşlarıdır...
Peki Türkiye ne yaptı?
İşte bu pazar, o sihirli sorunun hikâyesini yazıyorum.
2. 70 YILLIK KUŞATMA
Türkiye Petrolleri'nin mühendisleri 70 yıldır ısrar ediyordu:
"Karadeniz'de petrol ve gaz var..."
Ancak Türkiye'nin elinde bu araştırmayı yapacak ne gemi ne de teknik güç vardı.
TPAO'nun kısıtlı olanaklarıyla mühendisler gaz ve petrol alanlarına yaklaşıyor ancak derin kazı mümkün olmuyordu.
Ne yapsın Türkiye?
Dünyanın en büyük derin deniz araştırma şirketlerini Karadeniz'e davet etti.
İngiliz BP geldi...
Büyük paralarla anlaşma yaptı. Kazdı. Araştırdı.
Raporu yazdı:
"Ekonomik verimliliği olan bir bulguya rastlanmamıştır..."
Paraları aldı, gitti.
Bu cümlenin tercümesi şuydu:
"Bir şeyler var ama maliyet analizine göre yeterli değil..."
Ama Türk mühendisler ısrar ediyordu:
"Nasıl olmaz?"
Bu defa başka bir şirket, Petrobas davet edildi.
O da geldi. Araştırma için paraları aldı. Sonra aynı cevap:
"Üstünü kapatın."
Ardından dünya devleri çağrıldı...
Uğruna savaşlar çıkarılan Amerikan Exxon Mobil geldi. Paraları aldı. Büyük gösterilerle araştırma yaptı.
Sonuç:
"Boş..."
Öteki dev, Shell geldi. O da paraları aldı. Sonuç yine "Boş"...
Böylece yıllar geçti.
Türkiye enerji açığını kapatmak için her yıl milyarlarca dolar ödüyordu...
Ve geldik bugüne...
Enerji Bakanı Berat Albayrak en yakınındaki isimlere soruyordu:
"Biz bu araştırmaları yapan yabancı şirketlere nasıl inanacağız?"
Ve Albayrak, Fatih Dönmez'e sordu:
"Biz neden milli bir araştırma sistemi kurmuyoruz?"
Yani:
"Biz neden kendi sondaj gemimizle, kendi mühendisimizle araştırmıyoruz?"
Fatih Dönmez gaz ve elektrik konusunda müthiş tecrübeli bir isimdi.
"Hemen çalışmaya başlayalım" dediler.
Evet arkadaşlar...
Karadeniz'de bulunan doğalgazın ardındaki sihirli soru işte budur.
Dahası...
Türk milletini onlarca yıldır boğan enerji kuşatmasını kıran soru budur.
Yani...
Zincirleri kıran soru:
"Biz neden yapmıyoruz?"
3. 6 NİSAN'DA İLK ÇIKIŞ: 'SONDAJ GEMİSİ ALIYORUZ'
Genç ve atak yapısıyla bilinen Bakan Albayrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan onayı alınca kolları sıvamıştı.
Türkiye'nin geleceği için tarihi bir girişimi başlattığına inanıyordu.
Ve 6 Nisan'da ilk açıklamayı yaptı: "Tarihimizde ilk defa inşallah bu yıl alımını gerçekleştireceğimiz arama sondaj gemimizle, yılda en az Akdeniz'de 2 tane, Karadeniz'de 2 tane olmak üzere her yıl kuyu kazacağız. Türkiye olarak biz artık büyük ve güçlü ülke Türkiye diyorsak, bu alanda da kendi mühendisimiz, gemilerimiz, arama sondaj platformlarımızla olmak zorundayız. İnşallah bunun neticesi noktasında önemli adımlar atacağız."
4. TÜRK BAYRAKLI ARAŞTIRMA DÜNYAYA İLAN EDİLİYOR
Bakan Albayrak, bütçe toplantısında şöyle diyordu: "Doğalgaz ve petrol arama çalışmaları kapsamında Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis gemilerimizle hem Akdeniz hem Karadeniz'de detaylı sismik aramaları yürütüyoruz. Bütün dünyaya sesleniyorum: 'Türkiye olarak sondaj faaliyetleri petrol ve gaz arama faaliyetleri noktasında, Türkiye'nin sahip olduğu, Türk Bayrağı'nın dalgalandığı gemilerimizle yelken açıp dolaşacağız.'"
5. FATİH'TEN MÜJDE
2018 sonuna doğru araştırmalar hızlanmış, ilk bilgiler de gelmeye başlamıştı.
İşin tuhaf tarafı, dünyanın dev şirketlerinin araştırma yapıp "Burada önemli bir şey yok" dedikleri bölgelerden geliyordu mesajlar...
Ve 21 Ağustos 2020'de Cumhurbaşkanı Erdoğan müjdeyi verdi: "Karadeniz'de 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi bulundu. 2023'te Karadeniz gazı milletin kullanımına açılacaktır."
6. ALBAYRAK'IN ŞÜKRETTİĞİ GÜN
Müjdeli haberin verildiği günün ertesinde Berat Bey'le bir telefon konuşması yapmıştık...
Sormuştum: "Haberi ilk aldığınız anda ne hissettiniz?"
Heyecan katsayısı yüksek bir sesle şöyle demişti: "O an sadece şükrettim. Bir milletin geleceği için, çocuklarımızın geleceği için muazzam bir keşiftir bu. Çok şükür..."
Ve sonra devam etmişti: "Düşünün ki bu milletin her yıl üzerine gelen 40 milyar dolarlık yük artık kalkıyor. Bu müthiş bir şey... Bağımsızlığımız için, geleceğimiz için tarihi bir gelişme. Türkiye artık büyükler ligine yükselmiştir. Yıllarca yabancı enerji şirketlerinin sondajlarına bakan bir Türkiye, artık kendi yerli ve milli sondajlarını yapmaktadır. Sonuç da işte böyle müjdeyle ortaya çıkmıştır."
Evet arkadaşlar...
Berat Albayrak ve Fatih Dönmez elbette Erdoğan'ın desteğiyle Türkiye'nin geleceği için tarihi bir iş yapmışlardır.
Berat Bey'i, çeşitli nedenlerle eleştirenleri bilmem.
Benim bildiğim işte bu sihirli soru ve Türkiye gerçeğidir...
Enerji kuşatmasındaki zincirlerin kırılmasıdır.
Bu nedenle Berat Albayrak'ın hakkı teslim edilmelidir.
Peki o gemiler alınmasaydı ne mi olurdu?
İşte cevabı...
7. AMANSIZ MÜCADELE
Hatırlayın. Bir dönem Doğu Akdeniz'de büyük bir gerilim yaşanmıştı.
Savaş gemileri burun buruna geliyor. Bir Fransız savaş gemisini Türk savaş gemisi gövdesiyle uzaklaştırıyordu.
Niye?
Doğu Akdeniz'deki bu enerji alanları için.
Yunanistan, İsrail'den Mısır'a, Suudi Arabistan'dan Fransa'ya kadar savunma anlaşmaları yapmıştı. Dev enerji şirketlerine bu alanlarda gaz ve petrol aramaları için ruhsatlar vermişti. Amaç Türkiye'yi Münhasır Ekonomik alanlar açısından Doğu Akdeniz'de daracık bir bölgeye sıkıştırmaktı.
Peki Türkiye'nin hakları...
İşte Libya ile yapılan anlaşmanın sırrı buradaydı. Bu anlaşma sayesinde Türkiye sıkıştırılmak istendiği dar alandan çıkmış, kendi haklarının bulunduğu sularda enerji aramaya başlamıştı.
Şimdi soralım:
- Eğer bugün Türkiye'nin kendi sondaj gemileri olmasa, hangi ülke ya da dev şirket Türkiye için sondaj yapardı?
Elbette hiçbiri.
Yapsalar da onlarca şart koşarlardı.
Tıpkı Türkiye'ye F-16 satmak için "Yunanistan karasularında uçuramazsın" şartı koymaya çalışan ABD Kongresi gibi.
Yıllarca insansız hava araçlarını satmayan ABD, sonunda Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş insansız hava araçlarını yapan ülke konumuna getirmedi mi?
Dünyada açık olan şudur arkadaşlar: Yerli ve milli teknolojin yoksa, dünyanın birinci liginde kendi çıkarlarını koruyamazsın. Sürekli bağımlı ve ikinci sınıfta kalırsın.