Adalet Bakanlığı Müsteşarım Kenan İpek Bey telefondan aradı. Kenan Bey, Ankara'da uçakların alçak uçuş yaptığını, İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nün trafiğe kapatıldığını, bir olağanüstülük olduğunu anlattı ve "Neler oluyor?" diye sordu. Ben de "Bir bilgim yok'" dedim ve bu arada televizyonu açtım. Televizyondaki görüntüler, haberler, yorumlar ve alt yazılar, Kenen İpek Bey'i doğruluyordu. İşin aslını ve neler olduğunu öğrenmek için hemen İçişleri Bakanımızı, MİT Müsteşarımızı, Başbakanımızı ve Cumhurbaşkanımızı aradım. Başbakanımız Binali Yıldırım Bey'in telefonu çaldı ama görüşemedim. Diğer telefonlara ise ulaşılamıyordu. Başbakanımızı aramaya devam ettim. Başbakanımız Binali Yıldırım Bey telefonu açtı ve ben de, "Neler oluyor? Sayın Başbakanım?" diye sordum. O da bir kalkışma olduğunu söyledi. Hain darbe teşebbüsünü böyle öğrendim.
- Darbe teşebbüsünü öğrendikten sonra neler yaptınız?
İlk önce Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım ile telefonda bir istişare yaptık. Sayın Başbakanımıza; olup bitenleri herkesin merak ettiğini, halkın bilgilendirilmesini, hükümetin görevinin başında olduğunun ve darbeye teşebbüs edenlere karşı mücadele ettiğimizin açıklanmasını ve bu mücadeleye katılmaya halkımızın davet edilmesinin faydalı olacağını, şu ana kadara hükümetin bir açıklama yapmamasının tedirginliği artırdığını söyledim. Sayın Başbakanımız da birazdan açıklama yapacağını söyledi ve nitekim bilinen açıklamasını yaptı. Bu konuşmadan hemen sonra basın danışmanım Bilal Çetin'i aradım ve "Beni hemen televizyonlara bağla. Öncelikle TRT'ye bağla" dedim. 23.14'te ilk televizyon bağlantısını yaptım. Televizyon bağlantılarıyla; hain darbe teşebbüsü ile karşı karşıya olduğumuzu, ordu içindeki FETÖ'cü teröristlerin darbeye teşebbüs ettiğini, hükümetin görevinin başında olduğunu, hükümetin darbe teşebbüsüne karşı mücadele ettiğini ifade ettim ve halkımızı bu mücadeleye katılmaya çağırdım. O gece hemen hemen tüm haber kanalları ile bağlantı kurdum ve konuştum. Ancak TRT ile bağlantı kuramadık. Basın danışmanım Bilal Çetin'e, TRT'ye neden bağlanamadığımızı sordum. O da TRT'nin darbeci hainler tarafından işgal edildiğini ve bu yüzden bağlantı kuramadığımızı söyledi. O gece gerek halktan ve gerekse teşkilatlardan pek çok arayan oldu. Hepsiyle bu darbe teşebbüsüne karşı mücadeleyi konuştuk.
Ankara ve İstanbul Başsavcımız ile görüştük ve darbeye teşebbüs edenlere karşı hukuki süreçlerin başlatılması ve yasal gereklerin yapılması konusunda talimatlar verdim. Başka illerin başsavcılarıyla da benzer konuşmalar yaptık. O gece Türkiye'nin her yerinde yargı, darbeye teşebbüs edenlere karşı hukuk kılıcını kuşandı ve büyük bir mücadele verdi. O gece darbe teşebbüsüne katılan ve destek veren pek çok FETÖ'cü terörist yakalandı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Yargı ilk defa, darbe teşebbüsüne katılanlara biat etmedi. Yargı ilk defa darbe teşebbüsüne kalkışanlara karşı hukuk, demokrasi, milli irade, yasama, yürütme ve Anayasa'dan yana tavır koydu. Bu vesileyle o dönem de görev başında olan ve hain darbe teşebbüsüne karşı cesur ve samimi bir biçimde mücadele eden hakim ve savcılarımıza ayrıca ve özellikle teşekkür ediyorum.
- Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelmeye nasıl karar verdiniz?
Adalet Bakanlığı müsteşarım Kenan İpek Bey ile yaptığımız istişare sonucunda, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmeye ve orada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ile birlikte bu mücadeleyi yürütmeye karar verdik. Kenan İpek Bey, Fahri Kasırga'yı lojmandan almaya gittiğinde, onun hain darbeciler tarafından evinden alındığını ve bir araca bindirilip götürüldüğünü gördüğünü, telefonda bildirdi. Bunun üzerine külliyeye gitmekten vazgeçtik. O zamanki adıyla HSYK üyeleriyle istişare ve adli süreçleri takip etmek için Kenan Bey Ankara Hakimevi'ne gitti. Nitekim o gece HSYK önemli tarihi kararlara imza attı.
Bu arada Kırıkkale milletvekilimiz Ramazan Can ve Ağrı eski milletvekilimiz ve halen Ağrı İl Başkanımız olan Halil Özyolcu ile istişaremiz sonucu, Halil Özyolcu'nun bürosunda buluştuk. Burada kısa bir değerlendirme yaptık. Ben, "Kızılay'a gidelim, halkla birlikte darbeci hainlere karşı mücadele edelim" dedim. Halil Bey ve Ramazan bey, buna itiraz edip dediler ki, "Siz bakansınız ve tanınmış birisiniz, Kızılay'a gidersek, darbeciler sizi etkisiz hale getirmek ya da yakalamak isteyebilirler, bu durumda da halk bizden sebep zarar görür" dediler. Bunun üzerine ben, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gidelim ve mücadelemizi oradan sürdürelim" dedim ve ardından birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gittik.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığınız tarihi konuşma hâlâ hafızalarda. TBMM'ye atılan iki bomba da sizin konuşmanız sırasında atıldı. Siz konuşmanızı kesmediniz ve konuşurken de insicamınızı bozmadınız. Bu konuşma sırasında neler oldu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geldiğimizde, doğruca Genel Kurul salonuna gittik. Soyadı gibi kahraman olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın İsmail Kahraman oturumu yönetiyordu. Kürsüde de bir milletvekilimiz konuşuyordu. Milletvekilimizden sonra konuşmak için Sayın Başkandan söz istedim. Başkanın söz vermesi üzerine kürsüye geldim ve konuşmama başladım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum, çok büyük bir patlama oldu, Genel Kurul'daki avizeler sallandı, yerden tozlar kalktı. Ama atılan bu bombaya rağmen konuşmamı kesmedim, bir süre sonra ikinci bir bomba atıldı. Bu ikinci bomba daha şiddetli idi ve adeta Genel Kurula düşmüş gibiydi. Avizeler daha hızlı sallandı, yerden toz kalktı, vekiller ve orada bulunanlar sağa sola kaykıldı. Yine konuşmamı kesmedim. Fakat bu arada Başkanlık Divanı'nın olduğu yerden gürültüler ve sesler gelmeye başladı. Kulak kabarttığımda bazı milletvekilleri, Meclis Başkanına, "Sayın Başkanım, burada duygusallığa yer yok, bir devlet aklına ve sağduyuya ihtiyaç var. Bu bombalar Genel Kurul'a isabet etseydi felaket olurdu. "Lütfen, Genel Kurul'u kapatın, sığınağa gidelim" dediklerini duydum.
Bunun üzerine aklımdan, eğer Meclis Genel Kurulu kapatılırsa, halk "Meclis korktu" der, evinde olan sokağa çıkmaz ve meydanda olan da meydanda durmaz, Meclis kapanmamalı, düşünceleri içinde konuşmamı kestim ve Başkanlık Divanına gittim. Meclis Başkanımıza; "Sayın Başkanım, burayı kapatıp aşağı inersek bu millet meydana gelmez, bu millet 'Meclis bunlardan korktu' der. Bizim burada yapacağımız şey, burada ölmektir. Gitmek isteyenler gidebilir. Lütfen Meclisi kapatmayalım' dedim. Meclis Başkanımız, önerimi kabul etti ve Meclisi kapatmadı. Milletimiz sokakta tankların altına yattığı, ölüm kusan uçaklara, helikopterlere, tanklara, bombalara ve otomatik silahlara karşı ölümüne mücadele ettiği gibi, milletimizin temsilcileri de Gazi Meclisimizde bombaların altında ölümüne mücadele etmiştir. Halkımız gibi Meclisimiz de darbe teşebbüsüne kalkışan FETÖ'cü teröristlere geçit vermemiştir.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk defa bombalandı. Ne dersiniz?
Darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristler, Cumhurbaşkanımızı infaz edemediler ve ele de geçiremediler. Başbakanımızı ve hükümetimizi indiremediler. Meclisi susturamadılar, halkımızı korkutamadılar. Bütün bunlar, darbeye teşebbüs edenlerin moralini bozduğu tartışmadan varestedir. Darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristler, direkt Meclis Genel Kurulu'nu hedef alarak uçaktan iki bomba attı. Meclisi susturamayınca, Meclisi bombalayarak, içindeki vekillere ve diğer bulunanların ölümünü de bilerek ve isteyerek bombaladıklarını düşünüyorum. "Ne yaparsanız yapın, bomba da atsanız buradayız, cesetlerimizi çiğnemedikçe Meclisimize giremeyeceksiniz" diye haykıran vekillerimiz, ölümüne bir demokrasi mücadelesine imza atmıştır.
Meclisimiz daha önce de darbe teşebbüslerine ve hatta darbelere şahit oldu. Ama hiçbir zaman Meclisimiz bombalanmadı. Savaş yıllarında dahi Meclisimiz bombalanmadı. Kurtuluş savaşı yıllarında Ankara yakınlarına kadar gelmiş düşmanın dahi bombalamaya cür'et edemediği Meclisimizi, darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristler bombalamaya cür'et etti. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan'a ve ona destek veren yedi düvele haddini bildiren Meclisimiz, 15 Temmuz gecesi de hem darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristlere ve hem de onlara destek veren yedi düvele haddini bildirmiştir. O gece Meclisimiz, hem darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristleri hem de onlara destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yenmiştir. Bu nedenledir ki Meclisimiz, ikinci kez "Gazi" unvanını kazanmıştır.
- Darbe teşebbüsünün kırılma noktası nedir sizce?
Darbenin seyrini değiştiren pek çok olay var. Sayın Cumhurbaşkanımızın, halkı meydanlara ve darbeye teşebbüs edenlere karşı mücadeleye çağırması, halkın gücünün üstünde hiçbir gücün olmadığını ilan etmesi, kendisinin de darbeye teşebbüs edenlere karşı ölümüne mücadeleyi seçmesi, hava hakimiyetinin darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristlerin olduğunu bile bile ve de ölümü göze alarak ailesiyle birlikte adeta ölüme uçarak İstanbul'a gelip halkıyla mücadeleyi seçmesi, darbe teşebbüsünün seyrini değiştirmiştir. Halkın Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyup sokaklara çıkması ve iradesine, iktidarına, Meclisine, Anayasasına ve demokrasisine ölümüne sahip çıkması; hükümetin darbe teşebbüsüne karşı mücadele etmesi; Meclisimizin atılan bombalara rağmen açık durması ve mücadelesi, medyanın ve siyaset kurumumun topyekün mücadelesi, yargının darbeye teşebbüs edenlere biat etmeyip darbeye teşebbüs edenler hakkında adli süreçleri başlatıp işletmesi, elbette darbe teşebbüsünün seyrini değiştirmiş ve darbe teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlanmasında büyük rol oynamıştır.
- 15 Temmuz'da darbeye teşebbüs edenlere karşı yürütülen mücadeleyi anlatırsanız ne dersiniz?
15 Temmuz gecesi, halkın gücü tankın gücünü yendi. Tarihimizde ilk defa Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türk halkı; darbeye teşebbüs edenlere, ölüm kusan uçak, helikopter, tank, bomba ve silahlara karşı ölümüne meydan okudu, mücadele etti ve neticede hem darbeyi önledi ve hem de darbeye teşebbüs edenler ile onlara destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yendi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türk halkının ölümüne verdiği bu büyük mücadele, tarihe altın harflerle geçecektir.
Eğer böylesine büyük bir demokrasi mücadelesini Türkiye Cumhurbaşkanı değil de başka bir ülke Cumhurbaşkanı ya da Türk halkı değil de başka bir ülke halkı verseydi, Nobel Barış Ödülü başta olmak üzere onlara verilmedik uluslararası nişan veya ödül kalmazdı. Ölümüne demokrasiye sahip çıkan Türkiye Cumhurbaşkanı liderliğinde Türk halkı olunca, bu büyük mücadeleyi ve elde edilen zaferi demokrasiyi dillerinden düşürmeyen kimi ülkeler görmezlikten gelmeyi ve konuşmamayı tercih etti.
- Darbe teşebbüsü devam ettiğinde duygularınızı öğrenebilir miyiz? Neler hissettiniz?
Darbe teşebbüsünü öğrendiğimde, belki bu gece son gecemiz olabilir düşüncesiyle önce abdest aldım. Şehit olursak, abdestli iken Rabbim nasip etsin diye dua ettim. Darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristlerle ölümüne mücadele edecek ve hiçbir şart altında teslim olmayacaktım. Benim ancak cesedimi teslim alabilirlerdi. Bu benim o gece aldığım karar ve sahip olduğum kanaat idi. Evden çıktıktan sonra Ankara sokaklarında dolaşırken büyük oğlum özel aracımızı kullanıyordu. İnsanların Ankara dışına çıkışını gördüm. Buna çok üzüldüm.
Bu arada hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Rabbim, bize milletimize ve devletimize nice hizmet yapmayı nasip etti. Bunun için Rabbime şükrettim. Bu gece şehitlik nasip olursa, Rabbimin huzuruna şehit sıfatıyla çıkmak nasip olursa, bu benim için şereflerin en büyüğü olur, inancındaydım. Oğluma, bana bir şey olursa annene ve kardeşlerine sahip çık, eşime ve çocuklarımla hakkınızı helal edin, demeyi aklımdan geçirdim. Ama üzülürler diye düşündüm, onlar üzülmesinler ve endişelenmesinler helallik istemekten, büyük oğluma "Annesini ve kardeşlerin sana emanettir" demekten vazgeçtim.
* 15 Temmuz size göre Türkiye'nin demokrasi tarihinde ne anlama gelmektedir?
15 Temmuz'da Türk halkı; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çağrısına uyup ölümüne bir kurtuluş ve İstiklal mücadelesi verdiği, bilumum düşmanları yendiği ve büyük zaferler kazandığı gibi aradan geçen yaklaşık yüzyıl sonra da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısına uydu. Birlik oldu, darbe teşebbüsüne karşı ölümüne bir mücadele verdi ve bu mücadele sonucunda hem darbe teşebbüsünü engelledi, hem de TSK içinde darbeye teşebbüs eden FETÖ'nün teröristleri ile darbe teşebbüsüne destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yendi. Sokaklarda, caddelerde, yollarda, meydanlarda ve her yerde Türk halkını geçemeyen darbeci FETÖ'cü teröristler, TBMM'de de milletin vekillerini geçemedi. Halkı da, halkın Meclis'teki temsilcilerini korkutamadılar, susturamadılar ve durduramadılar.
15 Temmuz, Türk halkının yenilmez ve geçilmez bir güç olduğunun dosta ve düşmana ilan edildiği gündür. 15 Temmuz, Türk demokrasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Artık Türkiye'de muhtıralar, darbe teşebbüsleri ve darbeler devri kapanmıştır. Bundan sonra darbe teşebbüsüne niyetlenecek ve kalkışacak hain alçaklar, daima karşılarında Türk halkını bulacaktır. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı mücadele ederken şehadet şerbetini içen tüm şehitlerimizi saygı, rahmet ve dua ile anıyorum. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı mücadele ederken gazilik şerefine erişen gazilerimizi saygıyla anıyor, sıhhat ve afiyet içinde uzun ömürler diliyorum. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı mücadele eden Aziz Türk milletinin her bir ferdine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyor, hepsini saygıyla anıyorum. 15 Temmuz'u unutmamalı ve unutturmamalıyız. Rabbim, bir daha aziz milletimize ve devletimize darbe, darbe teşebbüsü ve muhtıra yaşatmasın.
DARBE GİRİŞİMİ GECESİ MECLİS'TE NE YAŞANDI?
01:30
Çankaya Köşkü'ne ateş eden 5 zırhlı araca güvenlik görevlileri silahla karşılık verdi. Halkın da desteği ile darbeciler püskürtüldü. TBMM Başkanı İsmail Kahraman da Başbakanlık Koordinasyon Merkezine geldi ve TBMM'nin açık tutulması kararı alındı.
01:39
TBMM Genel Kurul Salonu açıldı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve milletvekilleri Genel Kurul Salonu'nda yerlerini aldı.
02.42
TBMM'ye atılan bomba nedeniyle bazı polis memurlarıyla Meclis görevlileri yaralandı, kulis camları kırıldı.
02.49
Meclise yeni bir bomba daha atıldı.