15 Temmuz gecesi bir restoranda yemekteydik. Aynı mekanda ama arka masada ise savcılar Can Tuncay ve Hikmet Pak da vardı. SAT Komutanlığı'ndan bir yüzbaşı da masamdaydı. Bu yüzbaşı, Kemal isimli Ankara'dan tanıdığım diş hekimi arkadaşımın yakınıydı. Bir süre oturduk ve yemek yedik. Yüzbaşıya bir telefon geldi ve birden yüzü değişti. Masadan kalktı ve diş hekimi arkadaşım Kemal'in kulağına sessizce bir şey söyledi .
Kemal'a ne olduğunu sorunca bana 'yüzbaşı çocuk tuhaf bir şeyler olduğunu, burada oturmamamız gerektiğini söyledi' dedi. Ben de Bomonti'de oturduğun için direkt yakındaki evime geçtim. Televizyonu açınca Boğaziçi Köprüsü'nde tankları gördüm. Bu arada saatler 21.00-21.30 arasıydı.
Evden İstanbul Terör Şube Müdürü Kayhan Ay'ı aradım. Ne olduğunu sordum. Bana "bir klik olduğunu" söyledi. Ben de bunun üzerine adliyeye geçtiğimi, herhangi bir şey olursa bana ulaşmalarını ve görev başında olacağımı söyledim, telefonu kapadım.
Sonrasında az önce aynı mekanda olduğum nöbetçi savcı Hikmet Pak'ı aradım. Hikmet o gün terör büroda nöbetçiydi. Durumundan haberdar olup olmadığını sordum. O da haberdar olduklarını, restorandan yürüyerek adliyeye gitmek üzere yola koyulduklarını söyledi. Ben de bunun üzerine arabama bindin ve yakın bir mesafede olan Çağlayan Adliyesi'ne vardım.
(15 Temmuz gecesi adliyede savcılar bu fotoğrafı çektirdi)
Adliye önünde birer tane polis ve güvenlik görevlisi vardı. Barikat kurmuşlardı. Ben geçmek isteyince terör savcısı olduğuma inanmadılar. Kimlik gösterip ikna ederek içeri girdim ve odama çıktım. Terör büro 7. kattaydı, koridora girdim o an kimseler yoktu. Ben odamın kapısını açtığım anda koridora Hikmet ve Can savcı birlikte girdi. Hikmet Savcı'nın odasına girip televizyonları açtık. Başsavcı Vekili İrfan Fidan ile irtibata geçtik. Hem Nöbetçi olan Hikmet hem de ben Adliye görevde olduğumuzu söyledik. Darbeciler hakkında ne gerekiyorsa yapılması konusunda savcı arkadaşlarla hem fikir olduk. İrfan beyden de bu doğrultuda talimat aldık.
Darbeciler emniyeti de ele geçirmek istiyorlardı ve Vatan emniyet yerleşkesi çevresinde çatışmalar vardı. Müdürlerin bir bölümü köprüde diğerleri de saldırı altında olan yerlerde görevdelerdi. Bu sebeple emniyetle kısa bir süre irtibat kuramadık. Daha sonra ulaştığımız emniyet görevlilerine sözlü talimatlar verdik. Bir süre sonra da Hikmet Savcının odasında yazılı talimat düzenlendi. Bu talimatta işledikleri suçlar ayrı ayrı tarif edildi. Bu sırada bizim odalarımızın camları açık ve ışıkları yanıyordu. Dışarıdan helikopter ve F-16 sesleri geliyordu. Emniyetten darbecilere yönelik her türlü usul yetkisinin (arama, el koyma ve gözaltı vb.) kullanılması istendi. Emniyetten gelen bir görevliye talimat elden verildi.
Bu sırada terör savcılardan Ercan Devrim ve Evliya Çalışkan da terör büroya geldi. Ayrıca yanımıza adliye görevli ismini bilmediğim bir hakim de geldi. İlk etapta 3 savcıyken sonradan 5 kişi olmuştuk. Hatta bu anları ölümsüzleştirmek için bir kare de fotoğraf çektirdik.
24 saat adliyeden hiç ayrılmadık. Bu sırada darbenin başarısız olduğu anlaşıldı ve bizim verdiğimiz talimatlar doğrultusunda gözaltılar başladı. Ben 15 Temmuz akşamı savcı arkadaşlarımla böyle şerefli bir görevin parçası olduğum için gururluyum.