15 Temmuz'un en küçük şehitlerinden biri olan Mahir Ayabak, her yıl Antalya'da çalışan babasına yardıma giderken o yıl ilk kez İstanbul'da kalıp bir pastanede işe girdi. Ayabak, 15 Temmuz günü kahvaltı edip önce cuma namazına, sonra işe gitti. Akşam saatlerinde televizyonda köprüde çatışma olduğunu gören abla Ayabak, kardeşi Mahir'i aradı. 23.30'da işten çıkacağını söyleyen Mahir, işten çıksa da eve gelmedi. Önünü kesenleri görünce iş kıyafetlerini arkadaşlarına bırakıp Atatürk Havalimanı'na gitti.
"GENCIM, EN ÖNDE OLACAĞIM'
Anneleriyle yaşıt olan bir akrabalarına, 'Sen yaşlısın. Ben gencim. En önde gideceğim' diyerek havalimanının apron kısmına kadar ulaşan Mahir Ayabak, en son saat 02.30'da Antalya'daki babası ile görüşüp, "Şu an üzerimize kurşun yağıyor. Sonra arayacağım" dedi. Telefonu kapattıktan sonra kalbinden vurulan Mahir, daha 17 yaşında şehadete yürüdü. Mahir'den 2 yaş büyük olan ablası Gülbeyaz Ayabak, SABAH'a konuştu: "Ülkem için kanımın son damlasına kadar hiç düşünmeden tekrar dışarı çıkmaya hazırım. Ama bir abla olarak. Ablalıkta da bir anne yüreği var. Kardeş değil, evlat acısı yaşıyor gibiyim. Eğer kardeşimin gideceğini bilseydim belki onu eve kilitler kendim giderdim. Bu vatan, bu bayrakta şehitlerimizin kanı var. Karşı çıkmak zorundayız. Anne olmadan bir evlat acısı yaşadığımı hissediyorum. Keşke sen gitmeseydin de ölüm sıralı olsaydı. Kardeşlerimin en büyüğü benim. O gün de olsa kardeşimi göndermez kendim giderdim. Vatanım için her zaman canımı vermeye hazırım. Biz bu şekilde büyüdük. Kardeşim de asker olmak istiyordu. Yaşını büyütmek istiyordu. Bir şehit cenazesinden döndüğü zaman babama 'Asker olmak istiyorum' demişti."