Türkiye ile Avusturya arasında güvenlik konuları hakkında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Soylu, Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg ve Avusturya İçişleri Bakanı Karner, Dışişleri Bakanlığı'nda görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından dört bakan basın toplantısı gerçekleştirdi.
"Türkiye ile Avusturya arasında ortak mekanizma kurma kararı aldık"
Türkiye ile Avusturya arasında ortak mekanizma kurma kararı aldıklarını belirten İçişleri Bakanı Soylu, "Türkiye ile Avusturya arasında, İngiltere, Almanya ve birçok ülke ile yürüttüğümüz, ortak mekanizma kurma kararı aldık. Bakanların koordinasyonlarında ve ilgili yetkilendirecekleri kişi ve heyetler ile birlikte bunu Avusturya ve Türkiye'nin gerek uyuşturucuyla, gerek güvenlik, gerek terörle, gerek kaçak göçle ve diğer göçlerle, gerek mali suçlarla, gerek bilişim suçlarıyla, gerekse sanal kumar ile mücadele dahil olmak üzere birçok sınır aşan suçlarla mücadelede önemli bir adım olduğunu değerlendirmek isterim. Onun için de sayın bakana teşekkür ederim. İnanıyorum ki bu mekanizma iki ülke arasındaki güvenlik alanındaki hem yeni iş birliklerin hem yeni pencerelerin hem de yeni adımların atılmasına vesile olacaktır" ifadelerine yer verdi.
"TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İLGİLİ ORTAK MÜCADELE ETMENİN ZEMİNİN KARŞILIKLI DEĞERLENDİRDİK"
Görüşmede, Türkiye ve Avusturya arasında terörle mücadele konularının masaya yatırıldığının altını çizen Soylu, "Elbette içinde bulunduğumuz süreç açısından terörle mücadeleyi konuştuk. PKK,KCK, PYD, FETÖ, DHKP-C, MLKP gibi birçok terör örgütü ile ilgili ortak mücadele etmenin zeminin karşılıklı değerlendirdik. Yine aynı zamanda Türkiye'nin DEAŞ ile yaptığı mücadeleyi masada hep birlikte konuşmuş olduk. Belki de 21. yüzyılın ve bizim de çok önem verdiğimiz kripto para gibi sermaye aktarma sebebiyet verecek araçlar nedeni ile mali suçların bütün ülkeler üzerindeki yaygınlığına hep birlikte tedbir almanın önemli olduğunun altını çizdik. Bütün bunlarla birlikte ülkelerimizin ve nesillerimizin en önemli meselelerinden birisi olan uyuşturucuda bugüne kadar ortaya koyduğumuz iş birliğinin bugünden sonra da aynı şekilde devam edilmesinin altı çizildi" değerlendirmesinde bulundu.
"21. ASRIN ORTAK MESELESİ GÖÇ MESELESİ"
Dörtlü görüşmede, göç meselesinin göçün kaynağında bitirilmesi gerektiğinin vurgulandığını kaydeden Soylu, "Aynı zamanda ortak bir meselemiz var. Aslında 21. asrın ortak meselesi göç meselesi. Gerek kaçak veya düzensiz olarak nitelendirdiğimiz göç gerekse iç savaşlardan kaynaklanan kitlesel göçler. Elbette bunlarla ilgili de Türkiye'nin ne noktada olduğunu, nasıl bir süreci göğüslediğini ve göğüslemeye çalıştığını ama esas itibariyle yapılması gerekenin göçü kaynağında durdurmak olduğunu, temel politikanın bu olması gerektiğini, yani göçün kaynağı olan ülkelere yönelik yapılacak iyileştirmelerin gerek oradaki istikrarın sağlanması gerek gelir eşitsizliğinden oluşan süreçlerin bir şekilde destekler ile şekillendirilmesinin göçün kaynağından hareket etmesinin engellemekle en önemli süreç odluğunu beraber değerlendirdik. Şunu ifade etmek istiyorum, bizim de bilgilendiğimiz, bizim de bu formattaki bir toplantıda önemli bir zemin bulduğumuz adım oldu. Sadece karşılıklı yaptığımız değerlendirmeler değil aynı zamanda böyle bir formatın daha güç kazandırdığının da altını çizmek isterim. Ortak bir mekanizmanın kurulması bizim açımızdan da önemliydi" diye konuştu.
Göçmen meselesi hakkında varılan mutabakatın güncellenmesi konusunda Türkiye ve Avusturya'nın ortak hareket edeceği hakkında sorulan soruya Soylu, "Göçü yöneteceğimiz alan da göçe kaynaklı ülkelerde. Formül ve mühendislik açık olarak ortada. Eğer göç bizi yönetmeye başlarsa farklı tartışmaların içerisine hep beraber gireriz. Daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi göç 21. Yüzyılın gerçeğidir. Bu yüzyıldaki farkı, hem ekonomik göçler hem gelir eşitsizliğinden kaynaklanan göçler hem de iç savaşlardan kaynaklanan göçler bugün bütün dünyaya ciddi bir şekilde sonuç ve maaliyet üretmektedir. Bunun için şunun altını çizmek gerekir, göç bir sınır meselesi değildir. Türkiye ile Yunanistan arasında, Türkiye ile Suriye arasında, Türkiye ile İran arasında, İran ile Afganistan arasında değerlendirilirse göç meselesi de alt düzeyden bir bakış ortaya çıkar. Bunu engelleyebilmek de mümkün değildir. İnsanlar ölümü göze alarak açlıktan ve yokluktan kaçıyorlar veya iç savaşlardan kaçıyorlar. Bizim yapmamız gereken ortak bir mutabakatla göçü kaynağında engelleyecek bir meseleyi ortaya koymaktı" dedi.
"510 BİN SURİYELİ KARDEŞİMİZ GÜVENLİ BÖLGELERE GÖNÜLLÜ BİR ŞEKİLDE GİTMİŞLERDİR"
Suriye sınırındaki operasyonel faaliyetlerin göçün kaynağında çözüm üretmeye dayalı olduğunu dile getiren Soylu, "Fırat Kalkanı Harekatıyla, Zeytin Dalı Harekatıyla, Barış Pınarı Harekatıyla hem sınırdaki terör tehdidini ortadan kaldırmaya hem güvenli bölge oluşturmaya hem de Türkiye'deki Suriyeli vatandaşların o güvenli bölgelere gidişini temin etmeye çalışan biz strateji ve politikayı uzun dönemlerdir devam ettirmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar 510 bin Suriyeli kardeşimiz güvenli bölgelere gönüllü bir şekilde gitmişlerdir. Bu durum, orada hayatın olan akışının sağlıyor, günlük ticareti, günlük eğitimin, sağlık hizmetlerin devam etmesini ve oluşmasını sağlıyor. Göçün oradan tekrar Türkiye'ye cazibeli bir şekilde de akışını engelliyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de bulunan göçmen sayısının 5 milyon 500 olduğunu açıklayan Soylu, "Türkiye son 5 yılda 2 milyon 700 bin civarında kaçak göçmenin Türkiye'ye girişini engelledi. Aynı zamanda 1 milyon 300 bin kaçak göçmen yakalandı. 3 milyon 700 Suriyeli, 300 bini aşkın çeşitli uyruklardan mülteci ve sığınmacı, 1 milyon 200 bin civarında ikameti bulunan mülteci bulunmakta. Toplamda mülteci sayısı 5 milyon 500 bin. Son 5 yılda deniz ve kara dahil olmak üzere Avrupa'ya geçen toplam sayı 700 bin. Bizim kendi ülkelerine gönderdiğimiz mülteci sayısı ise 400 bin. Türkiye burada göç ile mücadelesinde gerek dünyanın diğer ülkelerinden göç hareketini durdurmak için gerek başka ülkelere göç akımını engelleyebilmek için elinden gelen mücadeleyi hem insani şekilde hem de tüm kuralları ile yerine getirmeye çalışmaktadır. Onun için 18 Mart Mutabakatını tekrar değerlendirmek elbette en önemli önümüzdeki süreçlerden birisi olarak durmaktadır" dedi.
"İş birliğini yoğunlaştırmak istiyoruz"
Düzenlenen görüşmede suç örgütleri ile mücadele konusunda iş birliği yapıldığını kaydeden Avusturya İçişleri Bakanı Karner, "Bunun dışında İpek Yolu konusunda bir iş birliği söz konusu. Sadece bu proje kapsamında Avusturya'da 2 buçuk yıl içerisinde 300 fail yakalanabilmiştir. Bu durum da iki ülke arasındaki iş birliğinin ne kadar olumlu olduğunu gösteriyor. Bu iş birliğini yoğunlaştırmak istiyoruz. Düzenli olarak bu toplantıları gerçekleştireceğiz. Kısaca insan kaçakçılığı konusuna da değinmek istiyorum. Tabii ki bu konu Avusturya'yı ve Türkiye'yi de ilgilendiriyor. Uluslararası insan kaçakçılığı var ve Ukrayna'daki kriz ile insan kaçakçıları tarafından bilinçli şekilde kullanılmaktadır. Çalışma piyasasında da Ukraynalıların farklı düzenleme olduğu için insan kaçakçıları da bu konuda faaliyet göstermekte. Avusturya'da da yüzde 50'den çok iltica başvurusu artışı bulunmakta" diye konuştu.