15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında etkin rol alan kahramanlardan biri de 46 yaşındaki Gazi Yahya Tezgelen oldu. Darbe kalkışmasını haber alır almaz soluğu sokakta alan ve Taksim Meydanı'nda darbecilere karşı mücadele ederken onlarca insanla birlikte gazi olan Yahya Tezgelen, o gece verdikleri mücadeleyi ve sonrasında yaşadığı sıkıntıları, tedavi sürecini SABAH'a anlattı. Gazi Tezgelen sokağa çıkmasını şu sözlerle aktarıyor:
"Rahmetli babam, 'Adnan Menderes asılmadan önce o zaman İstanbul'un en büyük meydanı Eminönü Meydanı'ydı. Oraya biz 100 kişi toparlanabilseydik Adnan Menderes'i asamazlardı' derdi. Aklıma hemen o geldi. Hemen koşa koşa dışarı çıktım..."
ERDOĞAN'IN DİK DURUŞU UMUT VERDİ
Taksim Meydanı'na geldiğimizde selalar verilmeye başlandı. "Cumhurbaşkanımız şehit edildi" diye bir haber dolaştı. Ne yapacağımızı şaşırdık. Herkes dizlerinin üstüne çöktü, ağlıyordu. Geri dönmek isteyenler oldu, ümit kırılmıştı. O sırada köprüde olan ablam aradı. Ben ağlamaklı ses tonuyla Cumhurbaşkanımızın şehit edildiği haberini ablamla paylaştım. Ablam bana, o haberin doğru olmadığını cumhurbaşkanının az önce canlı yayına bağlandığını söyledi, selaların da milleti darbecilerle mücadele etmek üzere sokağa çağırmak için okunduğunu söyledi. "Sakın ha. Ne yaparsan yap oradan dönme" dedi. Cumhurbaşkanımızın dik duruşu bize çok büyük bir güven duygusu vermişti.
TÜRK BAYRAĞINI İNDİRMEYE ÇALIŞTILAR
Taksim Anıtı'nın etrafının komple çevirmişlerdi. Elimizde silah, sopa yoktu, sadece Türk bayrağı taşıyorduk. Anıtın üstüne 2-3 kişi çıkıp Türk bayrağı astılar. Darbeciler, bayrağı çeke çeke aşağı düşürmeye çalıştı. Ondan sonra sinirler gerildikten sonra biz tamamen üstlerine yüklenmeye başlayınca ateş etmeye başladılar. İnsanlar, o şanlı üniforma içindeki askerin o kurşunu sıkacağını tahmin etmedi.
VURULANLARA BAKARKEN KENDİMİN VURULDUĞUNU ANLAMADIM
Vurulup yere düşen insanlara bakıyordum. Kimimin göğsünden, kiminin alnından kan geliyordu. Birileri 'Yatın, yatın' diye bağırıyordu. Bir polis sürünerek yanıma geldi ve benim de vurulduğumu söyledi. Ayağıma baktım, kandan görünmüyor. Vurulan insanlara bakarken kendimin vurulduğunu bile anlamamıştım. 4 polis daha yanıma geldi. Allah razı olsun. Birisi ayağımı havaya kaldırdı, biri atletini çıkarıp ayağımı sardı.
Biri başımı dizine koydu ve benimle sürekle konuşmaya başladılar. Ambulans çağırdıklarını söylediler ama hainler diğer taraftan 'Buraya ambulans giremez' diye bağırıyordu. Rütbeli bir polis ise 'Siz nasıl insanlarsınız? Siz nasıl bir vatan hainisiniz? Siz kime hizmet ediyorsunuz? Savaşta bile ambulansa izin verilir. Siz neyin peşindesiniz?" diye karşılık veriyordu. Daha sonra ambulanslar geldi, her ambulansın içinde 7-8 kişi vardı.
BENİ TOPUĞU EZİK AYAKKABILARIMDAN TANIRSINIZ
Ayağımda 4 kırık, kaval kemiğimde ise çatlak varmış, ayağımın içinde de sayısı belli olmayacak derecede ufak ortalama 300 şarapnel parçası olduğunu söylediler dediler. Bunlar ilk gece alınamadığı için alınmıyor. Şarapnel parçaları, ayak ve parmak kemiklerime kaynadığı için çıkartılamıyor. Ayağımın 17 farklı yerinden ameliyat oldum, 7 ay ayağım alçıda kaldı.
2 seneye yakın ayakkabı giyemedim. Şimdi üstümden 6 sene geçmesine rağmen hala düzgün ayakkabı giyemiyorum. Bir ayağımın numarası büyüdüğü için aldığım ayakkabıdan da 2 çift alıyoruz ve her birinin topuğuna basıyorum. Bütün ayakkabılarımın tekinin topuğu ezik. Beni kapımın önündeki topuğu ezik ayakkabılarımdan tanırsınız.
'Ben Türk'üm' diyen herkesin o gece sokağa çıkması gerekiyordu. Bu silahlı bir kalkışmaydı. Ve insanlar göğüslerini siper ederek silahların karşısına geçti. Şimdi bu kuşağa kahraman bir kuşak denmemeli. Bu her vatandaşın yapması gereken bir şeydi. Evine birileri saldırıyor. Sen karınla çocuğunu savunuyorsun. Aileni savunmak savunmak kahramanlık değil, insani bir tepkidir. Bu senin görevin. Yani bence vatan sevgisi. Başka hiçbir şey değil. Bunun başka adı yok.