Türk demokrasinin başlangıcı olarak sayılan 1950 seçimlerinin üzerinden tam 72 yıl geçti. İlk kez bu seçimlerle gerçek anlamda sandığa giden halk, 27 yıllık CHP'nin tek parti sultasına son verip adeta "Beyaz Devrim" gerçekleştirdi. İlk genel seçim 1946'da yapıldıysa da yine tek partinin "açık oy-gizli tasnif" gibi oyunlarıyla halk iradesine mâni olunmaya çalışılmıştı.
1946 yılında Celal Bayar, Fuat Köprülü, Adnan Menderes, Refik Koraltan tarafından kurulan Demokrat Parti halkın umudu haline geldi. 14 Mayıs 1950 genel seçim seçimlerinde ise oyların yüzde 55'ini tek başına alan Demokrat Parti (DP) büyük bir zafer kazanarak, "Yeter Söz Milletindir" sloganını yakın tarihe kazımış oldu. 14 Mayıs tarihi ise "Beyaz İhtilal"in simgesi haline geldi.
BU YETKİ VERİLİR Mİ?
CHP içinde Falih Fıfkı Atay ve Mümtaz Ökmen gibi demokrasiye erken geçildiğini savunan kimseler, "Yüzde 70'i okuma yazma bilmeyen bir halka böyle yetkiler verilir mi?" diyerek İsmet İnönü'nün kararını eleştiriyorlardı. Ancak İnönü, seçimlerde başarısız olması durumunda sorun çıkarmadan iktidardan çekileceğinin ifade etmişti. Zira ABD ile yakınlaşma eğilimine giren İnönü, çok partili sisteme geçiş için ABD'ye taahhütlerde bulunmuştu. Bu düşüncesini ise "Demokratik yönde adımlar atmasaydık itibarımız kalmazdı" diyerek özetlemişti.
VESAYETE KARŞI MİLLET İRADESİ
CHP'li Turan Güreş'e göre CHP, devlet aristokrasinin partisiydi. Cumhuriyet'in yaslanmış olduğu yaşlı kadro, yeni nesillerden kopmuştu. Yeni nesiller özlemlerini kavrayamıyordu. İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker de CHP'ye oy vermeye devam edenlerin alışmış olduğundan ayrılamayanların ruh haleti içinde olan basit halk tabakası olduğunu söylüyordu. CHP'nin meclis kadrosu geleneksel olarak memur ağırlıklı olurken DP'nin kadrosu serbest meslek, avukat ve tüccar ağırlıklıydı. DP iktidarı genel kanının aksine sadece köylü değil, köylü ve şehirli bütün kesimlerin desteklediği bir iktidar olmuştu. Ankara aristokrasisine karşı halkın "Yeter söz milletin" çıkışıydı.