ÇANAKKALE BAĞIMSIZLIK VE BEKA KALESİDİR
Çanakkale Türk milletinin namus kilididir, bağımsızlık ve beka kalesidir. Mermilerin havada birbirine isabet ettiği, bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti'nin önsözü, milli ruhumuzun da özüdür. Vatan şairimiz Merhum Akif'in şu dizeleri bugün çok daha anlam kazanmıştır: İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum Nevruz? Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işte gerek. Lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme; Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek. Bizim nereye çektiğimiz, kime çektiğimiz Allah'a şükür nettir, tarihsel ve kültürel müktesebatla belgelidir. Bizim feyzimizin ana kaynağı, faziletimiz ana damarı da bellidir. Buna karşılık Türkiye'yi kötüleme yarışına giren müfterilerin, menhus şer odaklarının soyunun, sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Lafı bol, karnı geniş, sözü yalan, özü yağma olanların sırtını yasladıkları, durmadan sufle aldıkları çevreler karışıktır, karanlıktır, kalleştir. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum.
1915 ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ
18 Mart 2022'de hem Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107'inci yıl dönümünü andık, hem de muazzam bir eserin, göz kamaştırıcı bir yatırım şaheserinin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya'yla Avrupa altıncı kez birbirine bağlanmıştır. Bir ayağı Lapseki'ye, diğer ayağı Gelibolu'ya basan 1915 Çanakkale Köprüsü, feribotla bir saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Temeli 18 Mart 2017'de atılan bu dev eser, çok yoğun çalışmaların neticesinde bir yıl erken bitirilmiş ve faaliyete geçmiştir. Bunun yanında Malkara'dan Çanakkale'ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir. 1915 Çanakkale Köprüsü'nün açılmasıyla ihracatımızın yüzde 60'nına yakınını gerçekleştiren 9 ilimiz kesintisiz birbirine bağlanmıştır. Aynı zamanda "Marmara Otoyol Ringi" tamamlanmıştır. Ulaştırma altyapısının güçlenmesi ve yaygınlaşması sayesinde Türkiye'nin bölgesel ve küresel ticaretteki değeri, stratejik önemi daha da artacak, doğu-batı aksında herhangi bir kopukluk olmayacaktır. Parti Programımızda, ulaştırma politikamızın esasları şu şekilde belirlenmiştir: "Hızlı, güvenli ve teknolojik yeniliklere sahip, rekabeti tesis edecek, sanayiyi yönlendirecek, milli menfaatleri kollayacak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak, vatandaşın refah düzeyini yükseltecek ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak, uluslararası ulaşım koridorları ile bütünleşen, yaygın, hızlı, güvenli ve düşük maliyetli bir sistemin tesis edilmesidir." 1915 Çanakkale Köprüsü bizim ulaştırma hedeflerimizin etap etap gerçekleşmesine vesile olacak büyük bir yatırım hamlesidir. Dün Çanakkale'yi zorlaya zorlaya geçmek isteyen müstevliler hayal kırıklığına uğramışlar, bu cüretlerinin bedelini ya denizin dibini boylayarak, ya da karaya çıktıkları noktada başları ezilerek ödemişlerdi. Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye'yi geçmek asla mümkün olamaz. Çanakkale'den kötü niyet dışında, geçiş müsaadesini sadece Türk milleti verecek ve o da geçmişle geleceği buluşturan köprüden sağlanacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü'nün yapımında emeği geçen, payı bulunan, desteği olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza, yüklenici firmalarımıza, fedakâr işçilerimize, feragat numunesi mühendislerimize teşekkür ediyorum. Bu köprünün milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ancak bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü'nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır. Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107'inci yıl dönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abide'sinde atarken, birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Dediler ki, bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş.
CHP'NİN HAZIMSIZLIĞI
CHP'liler yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü'nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler. Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden sizden geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir buyana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor bozarıyor çılgına dönüyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna hayır diyen yoktur. Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi'dir. Asıl meseleleri kıyılarımıza yanaşan zalimlerin def edilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale'nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar. Fakat nafiledir, bütün menfur çabalar beyhudedir, dün başaramadıkları işgali, bugün asla yapamayacaklar, asla mel'un hedeflerine ulaşamayacaklar. Hesabına çalıştıkları Türkiye düşmanlarının fermanını okusalar bile, bu fermanı yırtıp atacak iman bizdedir, irade bizdedir, imkan bizdedir, azim bizdedir, cesaret bizdedir, vatan sevgisi bizimledir. İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; "Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?" Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Sadağından ok çıkarıp peş peşe atan mayası bozukları biliyoruz, kötü gayelerini biliyoruz, sinsi niyetlerinin farkındayız. Ne yapsalar boş, milletimizin şaşmaz ve şüphe taşımaz kararından kaçamayacaklar. Türkiye'nin yükselişine engel olamayacaklar, geleceğimize pranga vuramayacaklar, önümüze taş koyamayacaklar.
TTB'YE SERT TEPKİ
Değerli Milletvekilleri, Milletimize ve ülkemize samimiyetle hizmet eden, safiyetle görevini yerine getiren her meslek mensubunun başımızın üstünde yeri vardır ve bu tartışmasızdır. Hiç kimseye peşin hükümle bakmayız, bakamayız, bunu da hiç kimseye hak göremeyiz. Her insanımızın, her meslek mensubunun düşünce, ifade ve fikir hürriyetine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar vermedikçe, saygı duyulması gerektiğine inanırız. Bizim kıstaslarımız, kriterlerimiz, kavrayış ölçülerimiz gayet berraktır. Ve bunlar Türk milletin ortak iradesinin mahsulüdür. Türkiye'ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir. Türk milletiyle kimin sorunu varsa bizim de onlarla görülecek hesabımız vardır. Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler düzen, hem de hak, hukuk, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler hazırladıkları baldıran zehrini zemzem diye yutturmaya çalışan kötüler ve köksüzlerdir. Aynı bedende husumet ve haysiyet bir arada durmaz, duramaz. Yanlış yapanı meşru görmek hakikate darbedir. İhanet edene göz yummak günaha ortaklıktır. Türk Tabipleri Birliği isimli bölücü yapılanma, bir defa namuslu ve vatanperver Türk hekimlerini temsil edemez, onların mesleki çatı kuruluşu olamaz. Doktorlarımız bizim can beraberimizdir. Doktorlarımız şifa ümidinin ana mihveridir. Sevgi ve saygıya layık Türk hekimlerine tek bir lafımız yoktur, olması da düşünülemeyecektir. Fakat nerede bir melanet varsa, Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK'nın yanında olan bunlardır. HDP'nin yolundan giden bunlardır. Bölücülüğün propagandasını yapan bunlardır. Zillete düşen bunlardır. Bunlara doktor demek, Tabipler Birliği'nin başında Türk isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğe ve doktorluğa en korkunç bühtandır. Bizim Türk Tabipleri Birliği'ne yönelik haklı eleştirilerimiz, bu kuruluşun yönetimine çökmüş üç beş Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunun dışında hiçbir hekimimiz bu sözlerimizden alınmamalı, gücenmemelidir. Muğla'da bir uzman çavuşumuzun bir hastanede maruz kaldığı kötü muamele bizleri derinden üzmüştür. Sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddetin karşısında olacağız, ama askerlerimize yönelik saldırı ve tacizlerin de sonuna kadar karşısında duracağız. TBMM'ne sunulan ve ilgili komisyona havalesi yapılan "Sağlıkta Şiddet Suçlarının Önlenmesi ve Tıpta Yanlış Tedavilerle İlgili Davalardaki Haksızlıkların Sona Erdirilmesi İçin Türk Ceza Kanununda, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Teklifi"ni önşartsız destekleyeceğiz. Bu teklifle sağlık çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunun, Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki Katalog Suçlar arasına alınması temel bir güvencedir ve yerinde bir tedbirdir. Bilhassa ifade etmek isterim ki, bir kişinin yanlışı genelleştirilemez, suç ve cezanın şahsiliği ilkesi esastır, pek tabii herkes için bağlayıcıdır. Zor bir dönemden geçerken, en küçük bir provokasyonun sonuçları elbette ağır olabilecektir. Her meslek mensubu insan onurunu incitmekten özenle sakınmalıdır. Ne hastanede, ne postanede, ne mahkemede, ne maliyede, ne adliyede ne de hayatın diğer alanlarında insanlık değerleri, insan olmaktan kaynaklanan kazanımlar asla ve kat'a çiğnememelidir. Biz geçmişte insan haysiyetini ayaklar altına alan kahredici ve ızdırap verici örnekleri yaşamış bir camiayayız. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yememiz bu yüzdendir. Bu düşüncemi hazin ve içimizi burkan bir misalle biraz açmak istiyorum. Bilenler bilir, anlatacağım olayın muhterem tanıkları hayattadır, 1970'li yıllarda, hain bir kurşunun bedenine isabet ettiği bir dava arkadaşımız Hacettepe Üniversitesi'nin hastanesine derhal ve telaşla kaldırılmıştı. O dava arkadaşımızın bir an evvel müdahaleye ihtiyacı vardı. Çünkü risk altındaydı. Çünkü hayati tehlikesi bulunuyordu. O yıllar zor ve çetin yıllardı. Cami avlularından omuzlanan şehit tabutları birbirini takip ediyordu. Ne kadar sarsıcıdır ki, yaralı olarak hastaneye götürülen kardeşimizin Ülkücü olduğunu öğrenen acil serviste görev yapan birkaç doktor müsveddesi, "bu faşiste bakmayız, bırakın gebersin" diyecek kadar düşmanlıkta sınır tanımadıkları dün gibi hatırımızdadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket böylesi bir maziyi iliklerine kadar yaşayarak, insafsızların, merhametsizlerin, kalpsizlerin kahpe tuzaklarını bozarak bugünlere gelmiştir. Hangi kitapta, hangi inançta böylesi bir barbarlığa, böylesi bir alçaklığa cevaz vardır? Müsamaha vardır? İşte o doktor görünümlü insanlık fukaralarının, eşkıyalaşmış zihniyetlerin çatı kuruluşu Türk Tabipleri Birliği'dir. Bu birliğin başındaki şahsın, sorarım sizlere, Kandil'deki bir mağara deliğinde bir teröriste pansuman yapan diğer bir teröristten ne farkı vardır? Cani Öcalan'la ilgili kurulan özgürlük platformunun kurucuları arasında bu birliğin başkanı var mıdır yok mudur? Terörle mücadeleye karşı çıkan bu kişi değil midir? Doğu ve Güneydoğu'daki meskun mahal operasyonlarından dolayı Türkiye'nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir? Sağlık sistemini HDP'yle birlikte kurgulamaktan bahseden, HDP'li bölücülerle hedef ve emel birlikteliği içinde olan bu kişi değil midir?
TTB MUTLAK SURETLE KAPATILMALIDIR
Teröristlere dostluk ve barış ödülleri veren bu Tabipler Birliği değil midir? Bu nedenle açık açık sesleniyorum: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. Lazım gelen hukuki takibat süratle başlatılmalıdır. Yönetim organlarına yuvalanmış bölücülerden hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Milletimizin haklı beklentisi budur. Adaletin tecellisi için ihanetin duvarı yıkılmalıdır. İsminin başındaki Türk'ü hak etmeyen, Türk'ü tanımayan, Türk'e kefen biçen bu örgütün vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan hiçbir hekimimizi ahlaken temsil etmediği, edemeyeceği herkesçe bilinmelidir.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Muhterem Arkadaşlarım, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş halinin tesis edilecek ateşkes rejimiyle kalıcı çözüm ortamına kavuşması, barış ve istikrarın kurumsal bir boyut kazanması Türkiye ve dünya gündeminin öncelikli konu başlıklarından birisidir. Bu iki ülke arasındaki ateşin daha fazla enkaz ve yıkıma yol açmadan söndürülmesi muhakkak surette temin edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüz yüze görüşmeleri, yaptığı telefon diplomasisi ülkemizin uluslararası ortamda cazibesini ve çekim gücünü arttırırken, barış özlemlerini de diri tutmaktadır. Dışişleri Bakanımızın geçen hafta Moskova'ya ve Kiev'e yaptığı peş peşe ziyaretler, burada mevkidaşlarıyla kurduğu samimi temas ve diyaloglar takdir toplamış, barış arayışlarına ivme kazandırmıştır. Krizin aşılması ve anlaşmazlığın örselenmesi hususunda iki tarafa da hakim olan pozitif ve yapıcı siyasi tutum makul ve memnuniyet verici düzeylere ulaşmıştır. Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın müzakereye hazır olduğunu söylemesi dikkatleri Putin'e çevirmiştir. Ancak bu görüşmenin vasat bulmaması halinde üçüncü dünya savaşı riskinden bahsetmesi ise endişeleri körüklemiştir.