Türkiye'yi yargılamalar ve adalet konusunda eleştiren, özellikle Osman Kavala hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ni toplayarak bildirgeler yayınlayan Avrupa Birliği, Türkiye Delegasyonunda çalışan 78 işçinin hakkını gasp etti. Delegasyonda çalışan işçiler, avro cinsinden aldıkları ücretlerinin tek taraflı olarak Türk Lirasına dönüştürülerek ücretlerinin düşürülmesi sonrası Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aleyhine dava açtı. Yürütülen yargılamada işçiler haklı görüldü ve her bir işçiye fark ücret alacaklarının ödenmesine karar verildi. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun işçilere yaklaşık 5 milyon Avro ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine 2 milyon 800 bin TL yargılama gideri ödemesine karar verilirken, Avrupa Birliği, Türk mahkemelerinin vermiş olduğu kararları görmezden gelerek bugüne kadar herhangi bir ödeme yapmadı.
Avrupa Birliği, 78 işçinin hakkını mahkeme kararlarına rağmen gasp etti. Türkiye'ye adalet konusunda taraflı ve adil olmayan bildirgeler yayınlayan AB, Türkiye Delegasyonunda çalışan işçilerin Avro para birimi cinsinden belirlenen ücretleri tek taraflı olarak alınan kararla Türk Lirasına dönüştürdü. Avrupa Birliği'nin Türkiye Delegasyonunda çalışan toplam 78 işçi, söz konusu karar sonrası aldıkları ücretin zaman içerisinde düşürüldüğünü ve işyerinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinin uygulanmadığını gerekçe göstererek Ankara İş Mahkemeleri nezdinde Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aleyhine dava açtı.
KARAR YARGITAY TARAFINDAN ONANDI
Yürütülen yargılama neticesinde, yapılan işlemin hukuka aykırı olduğu, ücretlerin en baştan beri Avro para birimi olarak hesaplanıp ödenmesi ve Toplu Sözleşme hükümlerine göre artış yapılması gerektiği tespit edilerek her bir işçiye çeşitli miktarlarda fark ücret alacağının ödenmesine hükmedildi. Bu kararların tamamı Yargıtay tarafından onanarak kesinleşti.
Ancak Türkiye'yi yargı kararlarına saygılı olma hususunda her fırsatta eleştiren Avrupa Birliği, bu defa Türk mahkemelerinin vermiş olduğu yargı kararlarının gereklerini yerine getirmedi.
AVRUPA BİRLİĞİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ NOTASINA BAĞLI KALMADI
Diğer yandan, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından 20 Kasım 2009 tarihinde Türkiye'de yerleşik yabancı misyonlar ile ilgili yayımlanan Nota da, Türkiye'de yabancı misyonlarda istihdam edilen personellerin Türk iş hukukuna tabi olduğuna vurgu yapılarak şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de yerleşik yabancı misyonlarda istihdam edilen Türk uyruklu veya Türk uyruklu olmamakla birlikte Türkiye'de daimi olarak mukim personel, Türk iş hukukuna tabidir. Söz konusu personel ile misyon arasında iş sözleşmesinde, misyonun tabi olduğu ülkenin iş hukuku mevzuatının geçerli olacağı şeklinde bir maddenin bulunması dahi, bu durumu değiştirmemektedir. Bakanlık, misyonlarının söz konusu personelle olan iş ilişkilerinde Türk iş hukukuna uygun davranılması gerektiğini, iş hukuku kapsamına giren davalarda, Türkiye'de yerleşik misyonların yargı muafiyeti bulunmadığını ve misyonların bu davaları dokunulmazlıklarını ileri sürerek reddetmelerinin mümkün olmadığını bir kez daha önemle hatırlatır."
Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'nın 20 Kasım 2009 tarihinde yayımladığı Nota da belirttiği kuralları da tanımayarak mahkemelerin vermiş olduğu kararları uygulamadı.
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNİ HİÇE SAYDILAR
Ayrıca, Avrupa Birliği, işyerinde örgütlü olan Tez-Koop İş Sendikasının taraf olduğu Yüksek Hakem Kurulunca bağıtlanan Toplu İş Sözleşmesini de uygulamayarak işçilerin sendika ve toplu sözleşme haklarını hiçe saydı.
KESİNLEŞEN İCRA TAKİPLERİNE RAĞMEN ÖDEME YAPILMADI
Konuya ilişkin açıklama yapan Avukat Ulaş Değirmenci, "Yargı kararlarının uygulanmasını teminen Ankara İcra Müdürlükleri nezdinde Avrupa Birliğinin Türkiye Delegasyonu aleyhine cebri icra yoluna girişilmiş ve icra takipleri kesinleşmiştir. 2021 yılının Haziran ayında kesinleşen yargı kararlarına ve bu kararlara istinaden başlatılıp kesinleşen icra takiplerine rağmen bugüne değin Avrupa Birliğince herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi, işyerindeki hatalı uygulama da düzeltilmemiş ve ücretler eksik olarak ödenmeye devam edilmiştir. Bu nedenle, çalışmaya devam eden her bir işçinin giderek artan bakiye fark ücret alacakları da bulunmaktadır" dedi.
47 DAVA AÇILDI
Biriken yeni fark ücret alacaklarının ödenmesi için açılacak ikinci davaların öncesinde tekrar Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aleyhine Arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu ancak herhangi bir anlaşma sağlanamadığını vurgulayan Avukat Ulaş Değirmenci, "Anlaşma sağlanamaması üzerine biriken alacakların tahsili istemiyle Ankara İş Mahkemeleri nezdinde Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aleyhine 47 dava daha açılmıştır. Kesinleşen yargı kararları sebebiyle Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun işçilerine yaklaşık 5 milyon Avro ücret ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine 2 milyon 800 bin TL yargılama gideri ödemesi gerekmektedir. Kesinleşen ve yargı kararı uygulanmadığı için işlemeye devam eden tüm alacakların toplamı ise daha fazla" ifadelerini kullandı.
GEREKÇE OLARAK VİYANA SÖZLEŞMESİNİ ÖNE SÜRDÜLER
Avrupa Birliği'nin, kararları yerine getirmemeye gerekçe olarak Viyana Sözleşmesi gereğince yargı bağışıklığının bulunduğunu gösterdiğini söyleyen Değirmenci, "Oysa ki, taraflar arasındaki iş sözleşmelerinde ve üye olmayan ülkelerdeki personelin istihdam koşullarını düzenlemek üzere hazırlanan çerçeve kurallarda kurum ile personel arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıkların yerel kanun çerçevesinde karar yetkisi bulunan mahkemelere intikal ettirileceği düzenlenmiştir. Kaldı ki, bu tür bir anlaşma bulunmasa da Avrupa Birliğinin somut olayda olduğu gibi, kurduğu özel hukuk ilişkilerinde herhangi bir yargı bağışıklığı bulunmamaktadır. Nitekim gerek Bölge Adliye Mahkemeleri ve gerek Yargıtay 9. Hukuk Dairesi böyle bir bağışıklığın bulunmadığına karar vermiştir. Daha da önemlisi, Avrupa Birliğinin kendi yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Cudak&Litvanya ve Sabah El Leil&Fransa kararlarında yabancı devletlerin özel hukuk ilişkilerinde yargı bağışıklığından faydalanamayacaklarını açıkça ortaya koymuştur" dedi.
AVRUPA BİRLİĞİ EN TEMEL HAKLARI HİÇE SAYMAKTADIR
Avrupa Birliği'nin yargı kararlarını uygulamama gerekçesinin hiçbir hukuki temeli bulunmadığını sözlerine ekleyen Değirmenci, "Bu durum birliğin çifte standartlı uygulamasından ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini 3'üncü Dünya ülkesi olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Avrupa Birliği, birliğin kuruluş ilke ve felsefelerinden olan hukukun üstünlüğü, yargı kararlarına saygılı olma, sendika hakkı ve toplu sözleşme hakkı gibi en temel hakları hiçe saymaktadır. Tüm bunları yaparken aynı haklar yönünden Türkiye Cumhuriyeti Devletini eleştirmesi de ironiktir" açıklamasında bulundu.