Tülay Demir Oktay, SABAH'a "Bu kitap Diyarbakır annelerinin sesini tüm dünyaya duyurmak için yazdığım bir kitap. PKK terör örgütünün gerçek yüzü, yurt dışında pek fazla bilinmiyor. Ayrıca HDP'nin bu gençlerin kaçırılmasına aracı olduğunu ortaya koyuyor kitap. Gençlik merkezleri adı altında foklör, müzik gibi kültürel çalışmalar yaptıklarını iddia ettikleri yerlerde bu gençleri tuzağa düşürüyorlar" dedi.
Her şey 3 yıl önce, tüm Türkiye'nin 'Hacire Anne' olarak tanıdığı acılı bir annenin isyanıyla başladı. Hacire Anne, elinde bir çekiçle HDP Diyarbakır İl Binası'nın camlarını tuzla buz etti, ardından, 'Çocuğumu almadan buradan hiçbir yere ayrılmıyorum!" diyerek kapı önünde oturma eylemi başlattı. Diyarbakır annelerinden biri de kanser hastası Ayşegül Biçer. Oğlu Mustafa için günlerce evlat nöbetindeydi.
İşte, 'Annemin Sesi' kitabından, PKK'nın elinden kaçmayı başaran Ayşegül Anne'nin oğlu Mustafa'nın acı hikayesi ve örgütün iç yüzü:
*O zaman 18'e yeni girdim. Rastgele onlara yazdım. Videolara aldandım. Benim kimlikteki fotoğrafımı istediler. Konuştuğum kişi Almanya'da olan başka bir kişiye aktardı. Almanya'daki de başka birine. Şifreli konuşuyorlardı. Sonra 'Urfa'ya gel' diye mesaj geldi. 16 Kasım 2018 tarihinde evden çıktım. Urfa'ya gittim. İki Arap geldi bir de korucu başı. İlk gece iki kaçakçıyla birlikte sınırdan geçmeye çalıştık. Korucu başının evine gittiğimizde 'beni eve gönderin. Benim annem hasta. Ben yanlış yaptım, duygularıma yenildim. Geri dönmek istiyorum, beni geri gönderin' dedim. Artık dönemezsin, bitti' dediler.
*Beni zorla götürdüler. 'Devlet sana işkence yapar, ajanlaştırır, tutuklar 'dediler. Öyle korkuttular ki gitmek zorunda kaldım. 'Benim annem hasta beni geri gönderin' diye tekrarladım. 'Bizim arkadaşlarımız senin için kendilerini tehlikeye attılar, artık bu işin geri dönüşü yok' dediler. Kobani'ye gittik.
* Araziyi tanımıyorum. Kaçsam yol bilmiyorum. Eve gitmek istiyorum diye tutuklu da kaldım. Kaçmam için güvenmelerini kazanmam gerekiyordu. Günler geçti, araziyi tanıdım. Örgütten istihbarat güçleri sınır hattında dolaşıyor, keskin nişancılar var. Onlara 'kim kaçarsa öldürün, yaralı getirmeyin, kabul etmiyoruz, öldrürün' diyorlar.
*Grubunuzda Türkiye'den de insanlar vardı. Tabur komutanı grup komutanı Türkiye'dendi. O zaman Kobani cehpe hattındaydık. Orta otomatik branş eğitimine gittim. Roketatarlar, suikast eğitimi gördüm. Keskin nişancı eğitimi aldım. Her zaman kaçmak istiyordum ama sabrettim.
*İçtima sırasındaydık. Örgütün komutanları izlesin diye Türk kanalları serbesti. O karargahta olan biri geldi, senin fotoğrafını televizyonda gördüm. annen orada dedi. Sonra beni çağırdılar 'annen televizyonda senin de çıkman lazım' dediler. 'Çıkmak istemiyorum, ben eve gitmek istiyorum' dedim. 'Örgütün talimatlarını dinlemezsen suçtur, tutuklanırsın' dediler. Mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Bana bir kağıt yazdılar, iki gün o kağıdı ezberledim. Zorla video çekildi.
*Kaçmadan 18 gün önce kırsala geçtim. Kırsalda araziyi tanırsan kaçması daha kolay. Kaçarken yakalanırsan ajansın diyorlar. Bazılarını infaz ediyorlar, bazılarını tutukluyorlar, ömür boyu hapse atıyorlar. Yani her türlü şeyi yapıyorlar.
KADINLARA TECAVÜZ EDİP HAMİLE BIRAKIYORLAR
*Örgüt içinde o kadar kirli şey gödüm ki. Hamile kalan kadınları gördüm, ilişkiye girenleri gördüm. Bu hamile kalan kadınlar annedir. Çocuk doğduktan sonra direkt annesinden alıp Mahmur kampına gönderiyorlardı. Anneyle babayı da ayırıp başka yere gönderiyorlardı. Zaten eve gitmek itiyorum. O çileyi görünce de dedim ki 'ölsem bile ben eve geri dönüp bu gerçekleri tüm insanlara anlatacağım.'
*Tecavüze uğrayan kadınlar, hamile kalan kadınların çocuklarının ellerinden alınması, örgüt yönetimiyle ilişkiye girenler. Biri Irak'ta peşmergelerin yanındayken Murat Karayılan'ın korumalığını yapmış, 'onun kadınlarla ilişkiye girdiğini gördüm' diyor. Adam kadın düşkünüdür. Irak'a geçmeden önce biri vardı. 16 yaşında hamileydi. İnsan şoka giriyor.
BİR KIZ SEVDİM AYIRDILAR
* Kadına kırmızı çizgi diyorlar ama zorla tecavüz ediyorlar. Özellikle bu konu benim çok zoruma gitti. Kadına özgürlük diyorsun yanındaki çocuklara tecavüz ediyorsun. Örgütün hapishanaleri sırf birbirini sevmiş diye kalan kadın ve erkeklerle dolu. Örgütte birin sevmek bile yasak, seni direkt tutuklayıp infaz ederler. Benim de başıma geldi. Kız Afrin'dendi. Ben de 'sevmek suçsa tutuklayın' dedim. Kız da beni sevdi ama bırakmadılar. Beni eğitime gönderdiler. 2020 yılının ikinci ayı falandı. En büyük hayal kırıklılığıma orada uğradım zaten.
YEMEK YEMEYELİM DİYE KUŞAK TAKIYORLAR
*Oraya bazıları HDP aracılığıyla katılmış, şimdi pişman. Yemek yemememiz için kuşak takıyorlar. O kuşağın adı Kürtçe şurtuk ama Türkçesini bilmiyorum. Çıkarması yasak. Ben şimdi evde bile çok yemek yiyemiyorum. Yavaş yavaş kendimi alıştırıyorum. Gece yattığım zaman rüyalar görüyorum. Savaş içindeyim, patlamalar oluyor.
*Orada uyumak çok zor. Barış Pınarı Harekatı zamanında ayakkabılarımız ayağımızda silah elimizde, şarjör yeleği üzerimizde, o zaman hava da soğuktu dışarıda, ağaçların altında yatıyoruz. Sabaha kadar titriyoruz. Gece 6-7 saat nöbet, sabah 6-7 saat nöbet
*Kendi imkanlarımla kaçtım. Türkiye'de 6 gün gözaltında kaldım. 5 gün ifade verdim. En güzel yemeği verdiler, çok iyi davrandılar. Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan geldiler, bana iş imkanı vereceklerini söylediler.Ben 'teslim oldum ama tutuklanırım' dedim. Örgüt içinde kaçmak isteyenler de bu ceza konusunda çok korkuyorlar. İnsanlar gerçeği bilse çok kişi kaçar.
DİYARBAKIR'IN KOKUSU BİLE BAŞKA
*Diyarbakır'a geldiğimde gece 03.00'tü Kokusu bile başka geldi. Kendi memleketimi 3 yıldan sonra gördüm. Devletin gücüne her zaman inanıyorum. Bugüne kadar ailemi üzdüm.
Örgütte anlatılan hiçbir şey gerçek değildir. Özenen gençler aldanmyın. Özellikle internette örgütün sayfalarından uzak durun. Kadın kılığına girer, onları hedef alırlar, aileyi tehdit ederler.
2. HİKAYE
Maide Anne (Türemiş) ise PKK tarafından kaçırılan kızı Nilüfer'in peşinde. Berlin'de Nilüfer gencecik bir kızdı. Kolej bitince hukuk okumak, hakim olmak istiyordu. Yanlış arkadaşlıklar onu dağa savurdu. Berlin'de onu yavaş yavaş içine çeken dernek PKK'ya uzanan yolun ilk taşı oldu.
Folklor merakıyla adım attığı o dernekten bir terör örgütü üyesi olarak çıktı. Anne Maide Türemiş, kızı kaybolduğundan bu yana hem terör yandaşlarıyla hem de Alman bürokrasisiyle mücedele ediyor bir yandan da yakalandığı kanser hastalığı ile İşte yaşadıkları:
*1997'de evlenip Almanya'ya gittim. İki çocuğum vardı. Hele Nilüfer sık sık ateşlenirdi. Çoğu zaman kortizon almak zorunda kalılırdı Beş kuruş etmez insanlar gelip beynine girdi çocuğumun ikna ettiler alıp götürdüler. 16 yaşında bir kız ile tanıştı. Ailesi falan hep derneğe giden bir kızmış. Dernek falan deniyor önce 'gel folklöre başlayalım'diyorlar, kabul ediyor. Buraya gittikten sonra Nilüfer değişmeye başladı. Kızım siyasetle hiç ilgilenmezken ilgilenir oldu. Kızımla mücadele ettim o derneğe gitmemesi için hatta derneğe gittim 'çocuğumun üzerinden elinizi çekin, onu rahat bırakın' dedim. 19'una kadar sürdü. 3 yıl boyunca ince ince işlediler. Okula gidiyorum diye çıktı 19 yaşındaydı şimdi 21. Bir daha gelmedi.
*PKK'lılar aileleri yatıştırıyor. Diyorlar ki 'Sesinizi çıkarmayın çocuğunuz gitti ama geri gelecek' Aradan aylar, yıllar geçiyor bu defa ailelere 'Sesinizi çıkarırsanız çocuğunuzun ölüsünü bile göremezsiniz' diyorlar.